Elektronik tradutor Português
2,115 parallel translation
Anladığım kadarıyla elektronik bomba ile vurulmuşsunuz.
Soube que foi atingido por um PEM.
Elektronik aletlerle arası hep kötü olmuştur.
Nunca percebeu muito de telemóveis.
Ölü kızınızın elektronik bir hayaletini mi yarattınız?
Você... criou um fantasma electrónico da sua filha morta?
Hava Saldırı Üssü elektronik bir müdahale tespit etti.
O comando aéreo identificou um rasto electrónico.
- O adam, Lashkar Gah'daki bir Fransız Elektronik firmasının 20,000 dolarını iç etmiş.
- Aquele homem roubou 20000 dólares de uma empresa francesa em Lashkar Gah.
Bir elektronik mağazasında.
Numa loja de electrónica.
İki gün önce arabam bozuldu. Çöplerim karıştırıldı. Elektronik postalarıma sızıldı.
Há dois dias, o meu carro foi assaltado, já me remexeram no meu lixo, já conseguiram aceder ao meu correio electrónico.
Kural bir, her zaman elektriğin olsun, böylece insanlar... -... elektronik aletleri test edebilirler.
Regra número um : ter sempre energia eléctrica para testar aparelhos.
Bir CIA üssünü elektronik mağazasının altına koymak akıllıca.
É inteligente, pôr uma base da CIA debaixo de uma loja de electrodomésticos.
Daisy nişanlısının birden işten çıktığını söylemişti Duncroft Elektronik'te çalışıyormuş.
A Daisy disse que o noivo saiu de repente do trabalho e ele trabalha na Duncroft Electronics. - Onde fica isso?
Bütün, fiziksel ve elektronik kanıtlar DOD'ye gönderilecek.
Toda a evidência, física e electrónica, deve ser enviada para o Departamento de Defesa.
Ölümcül elektronik adale durdurulması.
Interrupção muscular eléctrica fatal.
Her mikro parçacık bir seri numarasına sahiptir. Ayırt etme amaçlı bir nevi elektronik atış artığı gibidir.
Cada microponto tem um número de série para objectivos de identificação, como o GSR electrónico.
Eğer bilgisayarını inceleyebilirsek, elektronik postalarından ya da arkadaşlarından bir şeyler bulabiliriz.
Se pudessemos ver o computador dela... talvez consigamos descobrir alguma coisa através dos contactos ou dos e-mails.
Bak John, burada askercilik oynamayı çok sevdiğini biliyorum Ama işin aslı sen de elektronik mağazasında çalışan bir ahmaksın.
John, sei que gostas de fazer de conta que és uma espécie de durão militar, mas a verdade é que não passas de um falhado que trabalha numa loja de electrónica.
Sensörler duyma sinirlerinizdeki elektronik hareketlenmeyi ölçecek.
Os sensores medem a actividade electrónica do seu nervo auditivo.
Elektronik eşyalar konusunda çok iyi bir öğrenci sayılmazsın, canım.
No que toca a electrónica, tu não és grande aluna.
Hayır, Luke elektronik aletlerden anlar.
O Luke percebe de electrónica.
Pekala. Ölüm sürgülü, sağlamlaştırılmış titanyum kapımız hazır. Modern elektronik erişim sistemiyle kontrol ediliyor.
Muito bem, temos uma fechadura de titânio e uma ombreira reforçada, controladas por um sistema de acesso electrónico do mais avançado que há.
2, 3 makine uzmanı,... silah üstünde çalışacak 2 veya 3 kişi,... elektronik üzerinde çalışacak 2, 3 kişi,... balistik uzmanları,
Duas ou três pessoas que se ocupem do maquinaria, duas ou três que operem o canhão, duas ou três que trabalhem em electrónica, e especialistas em balística.
Sıradan patlayıcılar ve ateşleyiciler, belki bazı elektronik ekipmanlar. Hoodbhoy : Lewis :
Explosivos e detonadores comuns, talvez algum equipamento electrónico.
Sence elektronik takip cihazını kabul edecekler mi?
Vão aceitar a vigilância eletrônica?
Eğer serbest bırakılacaksam, Golden ayrıca elektronik izleme cihazını kurmak için polis departmanından geleceklerini söyledi.
O Golden também diz que o departamento do Xerife vai instalar vigilância eletrônica na casa, se eu sair.
Bankalar fonları elektronik ortamda tutar.
O banco tem acesso electrónico.
Doğru hesap numarası, swift kodları ve şifreler elinizdeyse parayı elektronik olarak istediğiniz yere aktarabilirsiniz.
Com os números de conta certos, códigos, senhas, pode-se transferir dinheiro electronicamente. de qualquer local, a qualquer hora.
Hâlâ Türk'lerin zekice şifrelenmiş elektronik banka sistemlerini çözmeye çalışıyorum.
Ainda estou a tentar descobrir as subtilezas do sistema electrónico bancário Turco. Ok Sr. Subtil.
Eric'le, ölen adamların elektronik ortamdaki kayıtlarına baktık.
É a Kensi. Eric e eu estávamos a ver os dados electrónicos do homem morto.
Dallas elektronik ortamdaki izlerini iyi saklamış.
Dallas escondeu muito bem os seus rastos electrónicos.
Muhtemelen seni arayacaklardır, o yüzden üzerindeki elektronik aletler uzaktan kumandayla açılıp, kapatılabilir böylece fark edilmeyecekler.
Os sistemas electrónicos que estamos a dar-te podem ser activados ou desactivados por controle. Vão revistar-te. para não serem detectados, certo?
Eğer Leo bu adamı aradı, mesaj veya elektronik posta atmışsa... Onu bulduk demektir.
Se o Leo alguma vez ligou ou mandou SMS ou mails a este tipo, vamos saber.
Elektronik izleme bildirim birimi.
Unidade de vigilância electrónica.
Eğer yargıç elektronik takip cihazı talebini kabul ederse alıcıyı yerleştirmek için ön kapı yakınlarında bir yere ihtiyacım olacak.
Se o Juiz aprovar a vigilância eletrônica, vou precisar de um pequeno espaço ao pé da porta para o recetor.
Elektronik takipte mi olacak?
Vai haver vigilância eletrônica?
Diğer çocuklara güzel boyama kitapları gelirken... Annem bana Ohm'un yasasını, Norton teoremini öğretmişti.? Yalnızca elektronik hakkında konuşurdu.
Em vez de livros ilustrados e contos de fadas, a minha mãe lia-me a Lei de Ohm, o Teorema de Norton, explicando sempre a engenharia eléctrica.
Acaba elektronik devini mi izliyordu?
Era ele que estava a ser investigado, o rei dos electrónicos?
Cömert elektronik devi şikâyette bulunmayacak şu anda böyle bir şeyle haber olmayı istemiyor
O rei benevolente da electrónica não vai apresentar queixa. Não precisa da publicidade extra, neste momento, especialmente deste tipo.
Mahkemeye kadar elektronik kelepçeyle izlenmesine karar verilmiştir.
Sai em liberdade condicional, com pulseira eletrônica.
- Elektronik postalarıma cevap vermezsen...
- Se não respondes aos meus emails... - É a minha imagem, Cyrus.
- Elektronik ve DVD bölümlerindeki, girişlerdeki ve acil çıkıştaki bütün gideri olan kadınlara asılacağım.
- Vou atirar-me a todas as mulheres válidas na zona de electrónica, DVD's e em todas as entradas e saídas de emergência.
Elektronik takip cihazı berbat bir şey, değil mi?
A vigilância eletrônica é uma chatice, não é?
Şimdi lütfen bütün elektronik cihazları kapatınız.
É também a altura de desligar todos os aparelhos electrónicos.
Arkadaşlarına gönderdiği elektronik posta ölü bulunduğu için yanlış anlaşıldı.
O e-mail enviado aos amigos foi confundido com uma carta de suicídio só porque ela foi encontrada morta.
Siz bir elektronik mağazasının kapısında çalmayı hak etmeyecek kadar iyisiniz.
São bons de mais para estarem a tocar fora de uma cadeia de lojas electrónicas.
- Elektronik iz bırakmak istemediyse.
A menos que não quisesse deixar um rasto electrónico.
Müşteri daha fazla beygir gücü istiyor. Biz de elektronik kontrol ünitesini yeniden tasarlamaya çalışıyoruz.
O cliente quer mais potência, por isso temos tentado remapear a ECU.
Bir çeşit küçük elektronik Kriptonit mi?
Uma espécie de kriptonitezinha electrónica?
Bu, Japon malı elektronik tuvaletlerden mi?
É uma daquelas sanitas electrónicas Japonesas?
Oh! Eski elektronik bölümünden kat be kat büyükmüş.
Isto é muito maior do que a nossa velha sala de informática.
Çoğu marihuana eczanesinde, kilidi sadece içeriden açılabilen elektronik kapı güvenliği vardır.
A maioria das farmácias tem portas de segurança electrónica que só abrem por dentro.
Elektronik mağazaları varmış.
É dono de várias lojas de electrónica.
Buna bir bakmak istersin. Kurbanın elektronik kartının kayıtlarını inceliyordum.
Estava a rever o histórico do cartão de acesso da vítima.