Erik tradutor Português
1,426 parallel translation
Ben Erik'e bir bakayım.
Vou ver o Erik.
Sorun ne, Erik?
Qual é o teu problema, Erik?
Erik, bakir bir şekilde mezun olamazsın.
Erik, tu não te podes graduar, ainda virgem.
Erik, iki yıldır çıkıyoruz.
Erik, nós estamos a namorar à dois anos.
Hadi, Erik, biliyorsun ki benimle her şey hakkında konuşabilirsin.
Vamos, Erik, tu sabes que me podes contar tudo.
Üzgünüm, Erik.
Desculpa, Erik.
Tamam, öyleyse Erik'inki ne kadar büyük?
Certo, então qual o tamanho do pau do Erik?
Yani, Erik farklı.
Quero dizer, o Erik é diferente.
Erik böyle bir şeyi asla yapmaz.
O Erik nunca me faria isso.
Bak, Tracy, seni seviyoruz, ve Erik'i de seviyoruz, ama gerçekçi olalım.
Olha, Tracy, nós amamos-te, e amamos o Erik, mas vê a realidade.
Hey, Erik, bil bakalım az önce kiminle konuştum?
Ei, Erik, adivinha com quem eu acabei de falar?
Sen daha ziyade Erik sayılırsın.
Tu pareces mais um Erik.
Erik, seks yapmak istiyorum.
Erik, quero fazer sexo.
Erik, şaka yapmıyorum.
Erik, não estou a brincar.
Erik ne getiriyor?
O que é que o Erik vai levar?
Sence Erik şimdi ne yapıyordur?
Ei, o que achas que o Erik está a fazer agora?
Bu gece, Erik Stifler erkek olacak.
Hoje à noite, Erik Stifler torna-se homem.
Benim, Erik.
Sou eu. É o Erik.
Erik, kurutma makinemize sıçmışsın.
Erik, cagaste na minha secadora.
Erik, seni seviyorum.
Erik, eu amo-te.
Hadi, Erik.
Vamos, Erik.
- Ben Erik.
- Eu sou Erik.
Erik, sana tanrıdan bir hediye sunulmuş.
Erik, tu recebeste um presente dos céus.
Erik Stifler.
Erik Stifler.
- Merhaba Erik, seni gördüğüme sevindim.
- Olá, Erik, que bom ver-te.
Evet, Erik, her konuda.
Sim, Erik, qualquer coisa.
Bence bunun cevabını sadece sen bilebilirsin, Erik.
Estou a dizer que só tu sabes essa resposta, Erik.
Ah, Erik, büyükannenle ilgili olanlara çok üzüldüm.
Oh, Erik, meus pêsames pela tua avó.
Hey, Erik, sen biraz kal.
Ei, Erik, chega aqui um bocadinho.
Selam, Erik.
Ei, Erik.
Bu Erik'i aklından atmana yardımcı olur.
Isso irá fazer-te esquecer do Erik.
Bir ay sonra Erik'le yapmaya karar verdiğini düşünsene.
Imagina daqui a um mês, Tu decides fazê-lo com o Erik.
- Erik.
- Erik.
- Erik?
- Erik?
Ee, Erik'ten ne haber?
Então, e o Erik?
Merhaba, Erik.
Olá, Erik.
Uyan, Erik.
Acorda, Erik.
Erik hangi cehennemde?
Onde está o Erik?
Onur duydum. Ama bana Erik de.
Mas, chama-me Erik.
Ne kadar tehlikeli olursa olsun... [Beyaz erik, Kamelya ve Kasımpatı...]
Não importa os perigos que teria de enfrentar...
[Beyaz erik, Kamelya ve Kasımpatı... ]... onu görmek istiyordum. [... şu an restorasyonda.]
Eu queria vê-lo.
Tara ile Erik hakkındakiler yalan.
Meu, isso da Tara e do Erik é treta.
Erik yiyoruz, al.
Estamos a comer ameixas.
Erik ve Phillip bunu zerre kadar umursamayacaktı.
Erik e Phillip não se importavam nada com isso.
Yazar Sten Egil Dahl, Erik'i gidip yurt dışında yazmaya ikna edecekti.
O autor Sten Egil Dahl convenceria Erik a ir para o estrangeiro escrever.
Erik, onun ölümüyle tetiklenen yaratıcılıktan utanç duyacaktı.
Erik iria se sentir envergonhado pela criatividade que a morte dela detonou.
Şüpheleri nihayet onaylanınca, Erik rahatlamıştı.
Erik ficou aliviado quando as suas suspeitas finalmente se confirmaram.
Erik, sevgilisini arkadaşlarıyla pek biraraya getirmezdi.
Erik manteve a sua namorada a uma distância segura dos seus amigos.
Bir keresinde Geir sarhoşken, Erik'e, onunla sırf abisi grupta olduğu için arkadaş olduklarından korktuğunu söylemişti.
Geir estava bêbado quando disse ao Erik que temia que eles fossem amigos apenas porque o seu irmão fazia parte da banda.
Hey, Erik.
Ei, Erik.
Erik'ten ne haber?
E o Erik?