Eskısı tradutor Português
34 parallel translation
O günden sonra eskısı gıbı olmadı.
Nunca mas foi o mesmo depois desse dia.
- Chongqing mi yazmış onu? Bu eşkıyalara Amerikalıları öldürme hakkı veriyor bu.
Isso dá luz verde a estes bandidos para matarem americanos.
Evet, sanırım. Daha sonra eşkıyalara saldırının da aynı sıkıntıdan dolayı gerçekleştiği söylenilebilinir mi?
Diria que as suas acções no ataque aos bandidos foram influenciadas pelo mesmo tipo de pressão?
Eskiden benim savunma aracımdı, gözcü sıralarında ve rallilerde ve politik buluşmalarda -... polisten uzak olmak için ve ve karşı taraftaki eşkıyalardan kendimi korumak içindi.
Ela costumava ser a minha proteção nos piquetes, nas greves, nos comícios e reuniões políticas... sendo arrastada pela polícia e atacada pelos brutamontes da oposição.
Bana zaten Zeki Pete demezler Zeki Jake derler bana, ayrıca yerinizde olsaydım, Cadıavcısını kasabaya çağırır, koca burunlu eşkıyayı bir güzel sepetlerdim!
Ninguém me chama Pete Esperto. A mim chamam-me Jake Esperto, e se eu fosse a vocês e tivesse convidado para cá o Cheirabruxas, punha o rufia narigudo fora daqui outra vez!
- Bir eşkıya olduğu ortaya çıkmış.
- Parece que ela era uma assaltante.
Babası SSCB tarafından eşkıyalık suçundan dolayı asılmış.
O seu pai foi enforcado pela União Soviética... pelo crime de banditismo.
Size ekmek yerine çörek sözü verildi. Efendi olma sırası sizde denildi. Sizi Uluslararası denen o eşkıya sürüsü yönlendirdi.
Prometeram-vos mais manteiga que pão, disseram-vos que agora sereis amos, enrolaram-vos com essa internacional, esse exército de bandidos que pensam em destruir a sociedade.
Bense sert, sınır tanımayan, zapt edilemeyen, amansız eşkıyayı.
Eu represento o bandido implacável, duro, sem limites nem barreiras.
"Emniyet Müdürü S. P. Pathak..." "... bunun, Nagre'nin eşkıyalığı için sonun başlangıcı olduğunu ifade etti. "
O Comissário S.P. Pathak disse que é o princípio do fim do vandalismo de Nagre.
Eskiden biraz daha doğru olabilir, ama şimdi erkekler pısırık veya eşkıya.
As coisas podem já ter sido mais equilibradas, mas, agora, os homens ou são machões ou maricas.
Ama bu eşkıyalar, onlara karşı savaşmış olan bu adamın peşine düştüler.
E estes criminosos foram atrás do militar... que lutou contra eles na guerra.
Eşkıyanın teki, Arayıcı'nın burnunun dibinden atlarımızla birlikte sıvışıyor!
Um salteador foge com os nossos cavalos, mesmo diante do nariz do Seeker.
Büyük usta börek çadırına doğru yol alırken karşısına bir eşkıya goril çıktı.
O Grão-Mestre ia comprar wan tan quando um gorila bandido!
Kabile liderlerinin sadakatini değerli taşları onlara rüşvet olarak vererek satın almaya çalışıyorlardı. Ama kervanları Rangoon'un kuzeyinde bir ormanda bir eşkıyanın baskınına uğradı.
O governo tentava comprar a lealdade dos líderes tribais, subornando-os com pedras preciosas, mas as suas caravanas eram atacadas numa floresta a Norte de Rangoon por um bandido.
Eşkıyaların gafil avladığı misyoner doktor ile karısının hikayesi aklıma geldi.
Vem-me à memória a história do médico missionário e da esposa dele que foram surpreendidos por bandidos.
Doktor ve karısı saklandılar ama eşkıyaların başı onları görüp kılıcını çekti.
E o médico e a esposa esconderam-se, mas o Bandido King viu-os e tirou a espada.
Sabun olmayışının tek iyi yanı nedir biliyor musunuz? Eşkıyaların kokusunu bir kilometre öteden alabiliyorsun.
A única coisa boa em não haver sabão, é que conseguimos cheirar salteadores a milhas de distância.
Bunu yapanlar sıradan eşkıya değil.
Os tipos que fizeram isto não são criminosos comuns.
Yoksa siz eşkıya mısınız?
Por acaso vocês são bandidos?
Ve korkulan bir eşkıya olduğun koca bir yalanmış.
E você estava mentindo que você era um ladrão temido.
Operatör arabanın markasını sormuş ama arayanın tek hatırladığını şey bir plakaymış. 925 ESK.
"A operadora perguntou o modelo do carro, mas a única coisa que ela se lembrava era a matrícula do carro : 925 ESK".
El Aksa tugayı mısınız, yoksa bir avuç eşkıya mısınız!
ou uma cambada de bandidos?
Eşkıyalık yapacaksanız, beyninizin yarısını kullanın şanımıza leke sürüyorsunuz.
E se estão a pensar em algo ilegal, usem a cabeça. Vocês estão a fazer-nos parecer estúpidos.
Sümüklü, kokmuş yılan balığı sümüklü kokmuş eşkıyayla tanış.
Enguia gosmenta mal cheirosa, conheça o saqueador gosmento e mal cheiroso.
17 ve 18. yüzyıllarda İskoç isyancılar ve eşkıyalar için pusuda bekleyen İngiliz askerini sık sık orada devriye gezerken bulurdun.
Nos séculos XVII e XVIII, as patrulhas do exército britânico ficavam lá em cima, à espera dos rebeldes escoceses e dos saqueadores.
Eşkıyanın biri evime girdi diye ben niye bir şey peşinde olacakmışım?
Estou a tramar alguma coisa só porque um patife decidiu invadir uma propriedade?
Acele et, Eşk! Senin sıran.
Despache-se, Cavalinho.
Kaçışınızı planlandığınız eşkıyalardan biri.
Com quem planeaste uma fuga.
Ve siz de, ben burada düzeni sağlamaya çalışırken kargaşaya sebep olan eşkıyalarsınız değil mi?
Kuvira. E vocês são os bandidos que estão a causar o caos onde estou a tentar manter a ordem, não é?
Sally, Esk Şehir'in et denizinde kalabalığa karışıyor.
A Sally mistura-se no mar de carne que é a Cidade Velha.
Bu Sırıtkan denen adam bar sahibinden çok eşkıyaya benziyor.
O Sorridente parece mais um hooligan do que o dono de um bar.
Sizler Otoyol Eşkıyalarısınız.
São salteadores.
Paris valisi olman sana Kızıl Muhafızları kişisel eşkıyanmış gibi tehdit etme hakkı tanımıyor.
Ser Governador de Paris não lhe concede o direito de tratar a Guarda Vermelha como os seus rufias pessoais.