Expo tradutor Português
340 parallel translation
Aslında otomobil fuarındaki işin seçimlerine hazırlanmama yardım edebilirsin.
De facto, podes ajudar-me a preparar a audição na expo de automóveis.
Çocuklar yeni bir arba alırsak, beleş park yerimiz de olacak.
EXPO DE CARROS SAUDAMOS OS TRABALHADORES. 61 % NÃO SE DROGAM!
Sanal Gerçeklik Fuarı, aptalca değil.
A Expo da Realidade Virtual não é de atrofiados.
Birlikte gittiğimiz fuarı hatırla.
Lembras da Expo, Você foi comigo
İblisler Kongresi için mi?
Para a Expo Demónios?
Mac fuarı için şehre gelmiş.
Está na cidade para a Mac Expo no Javits.
Görünüşe göre Mac Fuarı sona ermiş.
Podemos, claramente, excluir a Mac Expo.
98 Sergisi'nden bu yana Lizbon'daki değişikleri pek beğenmedim.
Não gostei muito de como Lisboa mudou depois da Expo.
- Annem bu akşam bu tabloyu açacak.
- A mãe vai expô-lo hoje.
Elbette. Ve ben hepsini özgürce açığa vuruyorum.
Claro que todos têm as suas razões e deveriam expô-las livremente.
Gelecek ay onu sergilemeyi düşünüyorum. Bir ay önce onu asla sergilemeyeceğini söylüyordun.
Estou a pensar expô-lo no mês que vem.
Beni Charles Rankin olup olmaması değil, Franz Kindler olduğunu ispatlamak ilgilendiriyor.
Se ele não é mesmo Charles Rankin, então... podemos expô-lo sem muita dificuldade! Mas veja, Wilson! Não estou interessado em provar que ele não é Charles Rankin... mas sim em provar que ele é Franz Kindler.
Elbette, doğru bütün bunlar. Ama bunları yazıya dökmek edepsizlik.
Em tudo isto creio firmemente, mas não me parece decente expô-lo aqui.
Führer, bu konunun mahkeme olmaksızın... ortalığa dökülüp saçılmaksızın halledileceği konusunda çok umutlu.
O Führer espera que esta questão possa ser resolvida sem expô-la à publicidade inevitável de um julgamento.
Onu önce tayfalara teşhir etmek gerekecek.
Primeiro será necessário expô-lo perante a tripulação.
Tüm övgüyü alırsınız!
- Vamos expô-lo!
Ama henüz çok yeni, onun için de hemen sınavdan geçmezse daha iyi. Prens, yanında büyük bir grupla gelecek olursa böyle bir ihtimal söz konusu olabilir.
Porém, como a paz é ainda muito tenra, não devemos expô-la a que se rompa, o que ocorreria no caso de um cortejo numeroso.
Evet, bu pislikleri getirerek seni etkilemeye hakkım yoktu.
Não tinha o direito de expô-la a toda essasujeira.
Ama bir daha böyle bir şeye maruz kalmaması için bana yardım edeceksin.
Mas gostava que me ajudasses a não expô-lo de novo a estas coisas.
Majeste ile dürüstçe konuşmamak niye?
Por que não expô-las sinceramente a Sua Majestade? Madame von Bülow!
Ayrıca buradaki insanlarla ilgili bir şey de olmasın.
E que não tenha objecções em expô-lo ao grupo.
Bu üç olay hakkında her şeyi... birer birer ortaya çıkarıp, bombanın fitilini ateşleyeceğiz.
Essas três coisas... ... iremos expô-las, iremos suavizá-las.
Bu doğru mu?
E tinha que eliminar a única testemunha que poderia expô-lo.
Onları bize emanet ettiler, ve tehlikeden korumayı emrettiler, ikisini de bir bir kaybettik.
Quando penso que nos confiaram estas raparigas, com a recomendação de não expô-las a riscos e que perdemos duas delas, uma a seguir à outra!
İsmi onu ele verdi, ve tamamen çıplak bir şekilde.
O seu nome expô-lo e expô-lo completamente nu.
Ve bu, onun mahkeme salonunda oturup mahvedilmesine izin vemrek anlamına gelmiyor.
E isso não inclui expô-la num tribunal público, para ser destruída.
Hırsızın kimliğini açıklamadan önce... hatasını kabul etmesi için ona bir fırsat vermek isterim. Böylece bağışlanma yolunda ufak da olsa bir adım atmış olur.
Mas antes de expô-lo em público, gostaria de dar-lhe uma oportunidade de confessar, nem que seja para dar o primeiro, e pequeno, passo para a absolvição.
Bu sahtekarlığı ortaya çıkarmaya bizzat gideceğim.
Vou expô pessoalmente está farsa lamentável.
Bunları ifşa etmeli ve cezalandırmalıyız... özellikle de güçsüz ve cahil kimseleri hedef aldığında.
Há que expô-la e castigá-la, especialmente quando infligida aos fracos e esquecidos.
Patavatsız davranmamız onu açığa çıkarabilir.
E indiscrição pode expô-lo.
Babasını unutmadığım sürece ne ona meydan okuyabilirim, ne de onu rezil edebilirim.
Enquanto recordar o seu pai, não poderei enfrentá-lo nem expô-lo.
Bu kadar acımasız davranacak bir durum yok.
Certamente não há razão para expô-lo desta maneira.
Onu tehlikeye atabilecek bir şey yapabileceğini, zannetmiyorum.
Não acho que você faria algo para expô-lo.
- Pardon? Sigara İçen Adam'ı cinayet suçu ile afişe etmek istiyorum.
Quero denunciar o fumador, expô-lo como o assassino filho da mãe que é.
Onun bir dolandırıcı olduğunu meydana çıkaracağım.
Expô-la como intrujona.
Eğer bir biyo-zaman odası ayarlayıp, alan içinde ki, antikroniton parçacıklarını hafifletebilirsek, sisteminde bulunan radyasyonu tamamen temizleyip, bizim geriye kalanımızla aynı duruma gelebilir.
Se nós pudermos estabelecer uma câmara bio-temporal e expô-la a um campo precisamente modulado de partículas anti-chroniton, achamos que isso poderia livrar o sistema dela e traze-la de volta para a sincronia temporal com o resto de nós.
O hakkı olmayanı isteyen üçkağıtçı bir açgözlüdür ve benim görevim onun bu haris oyununu ortaya çıkarmaktır.
Ela é uma fingida gananciosa e desleal e é meu dever expô-la como embuste ambicioso que ela é.
Öyleyse neden onlarla hesaplaşmıyoruz? İmparatorun önünde... kim olduklarını açıkla.
Então, por que não desafiá-los, expô-los diante do imperador?
Kimliğini açığa çıkarmaya çalışabilirdi.
Podia estar a tentar expô-lo.
Onları ifşa etmeden önce, gemilerini bulmamız gerekiyor.
Temos que encontrar a nave antes que possamos expô-la.
Kendi teknolojinize uyumlu hale getirip, bizimkini etkisiz hale getirebilirsiniz.
Você pode usá-lo para adaptar sua tecnologia assim nós não poderemos expô-los mais.
Öyleyse neden onlarla hesaplaşmıyoruz? İmparatorun önünde... kim olduklarını açıkla.
Então, porque não desafiá-los... expô-los... diante do Imperador?
Kimsenin parlak bir fikri yoksa artık zaman geldi.
Senhores, se alguém tiver ideias, agora é a altura de expô-las.
Gerçekten o kadar korunmuştu ki, garip bir şekilde, işlerden arta kalan zamanında, korunmasız kalabileceği tek yer bir hayli zaman geçirdiği haremiydi.
Por isso, o facto de ele estar tão protegido funcionou de forma estranha ao expô-lo à influência das suas companheiras, com quem ele passava tanto tempo.
Adım bir : Patojeni tek bir kişi üzerine gönder, virüsün etkilediği tek kişi olduğundan emin olmak için ona virüsü hava yoluyla bulaştır.
Passo um : escolher um único individuo para ser o alvo do agente patogénico, expô-lo através de dispersão por via aérea, ter a certeza que ele é o único a ser afectado.
Reese için ben de hep müsaitim. Daha iyi sergilemeliyiz.
- vamos ter que expô-lo melhor.
Sergi çok şeyi değiştirdi.
A Expo mudou muita coisa.
Foyaları meydana çıkardı.
Isso iria expô-los.
Sark anlayabilir ve Sydney'nin kimliği açığa çıkardı.
O Sark poderia dar conta da diferença e poderia expô-la como agente dupla.
Gazeten sayesinde yaptıklarını ortaya çıkararak ona göz dağı verebilirsen ya da televizyona sızdırabilirsen...
Quer dizer, se pudesses ameaçar expô-lo no teu jornal, ou mesmo contá-lo a um canal de TV...
- Onları açığa çıkarmak çok daha zor.
- Faz com que seja mais difícil expô-los.