Eö tradutor Português
141 parallel translation
- Bu bekleyebilir mi, David? Eö, evet,
- Isto não pode esperar, David?
Phoebus adında bir adama aşık oldum ben.
Eo conheço um homem chamado Phoebus.
O'nu işten çıkardığımda size nasıl bir sebep gösterdi?
Que explicação lhe deu ele quando eo o despedi?
Parlamentoyu feshedip zenginleri vuracak ve komünist bir hükümet kuracağız.
É trucide nobre eo país tornou-se comunista.
Yok efendim, caddede biraz yürüdükten sonra Yüksel Palas'a uğrayıp bir şey içtim ve sonra da Elçilik'e döndüm.
De modo algum, senhor. Fui passear na alameda parei para uma bebida eo Yuskel depois voltei para a Embaixada.
Sen ve Riker Herkes saklansın.
O Kelly, eo Forrester, vão para o bar. Gus, você e o Ryker... Dêem cobertura!
Tam olarak çizilmiş ve bu harita 5000 yıllık.
Marcado claramente... eo mapa tem 5,000 anos.
Akıl, beden ve ruh birdir.
A mente, o corpo eo espírito são um.
Ama ilişkimiz yürümez, senin ve benim.
Mas nosso relacionamento, o seu eo meu.
- Ere, eo, is, it, imus, itis, eunt.
- Ere, eo, is, it, imus, itis, eunt.
Biz sanmıyoruz, bu savaşın patlak vermesi ve sona ermesi,
Nós não acreditamos... a eclosão da guerra eo resultado final
Her zaman ve her yerde emrinizdeyim efendim. Ne zaman isterseniz.
Onde quer eo que quer fazer por você, senhor.
Hadi. Kaptan ve Dr Crusher fazla uzakta olamaz.
O capitão eo médico deve estar perto.
- Hem o, hem de Asteğmen T'Su daha çok genç.
- Ele eo tenente são muito jovens.
Sürücüler polis hattını yarıp geçecek, ve geri kalanınız takip edeceksiniz.
Riders irá conduzir uma cunha através da linha da polícia... - -... Eo resto de voçes se seguirão.
~ #... sana ömrümü verdim... # ~
Eo ofereço-vos a minha vida,
GQ!
Eo vencedor é...
Nedenlerden biri de aileleri. Çocuklarıyla ilgilenmiyorlar. Doğruyla yanlış arasındaki farkı anlatmıyorlar.
os pais não cuidam dos seus filhos não explicam a diferença entre o bem eo mal espera, não senhora, escuta porque parte da responsabilidade recai sobre as crianças porque é as suas vidas sem os pais, têm de pensar por si mesmos
Cihaz operatörüyle kontrol edin.
Passe isso pelo EO.
Ben sadece- -
Eo só- -
Cennet ve Cehennem arasındaki bu halat yarışı yüzünden insanlar dürüst kalıyorlar.
Essa luta entre o Céu eo Inferno mantém as pessoas honestas. Como saberemos se ganhasse na loteria?
Onların ihtiyaçları ve istekleri birbirinden çok farklıdır.
O que eles querem eo que precisam são coisas totalmente diferentes.
Onların yaralarını iyileştirecek, aç çocuklarını doyuracak olan şeyler bizde. Acılarına anlam kazandıracağız.
Nós mídia para curar as suas feridas, cuidar de seus filhos com fome eo sentido de tornar todos os seus sofrimentos.
Hiç kimse doğruyu yanlıştan ayıramayacak.
E ninguém vai saber a diferença entre o bem eo mal.
# Bir rüya bitti, fakat nerede bir umut varsa #
Mas não éo fim Basta ter esperança
George, onun kardeşi.
Eo George, o irmão dela.
Kayıp kafatası süvarinin mezarına tekrar konmalı... cehenneme dönmeden önce!
A cabeça perdida que deve ser devolvida ao Cavaleiro... para que ele retorne eo inferno!
Sirkteki aslanlar gibi mi?
Os leões eo circo?
Su ve deniz.
A água eo mar.
Cennetin bahçesi dünyevi zevklerin bahçesidir.
O Jardim do Éden Eo Jardim das Delú ias Terrestres.
Devlet hiç bir zaman sahip olmamıştı ya da çoktan yitirmişti, gözlerimizin önündeki dünyanın bütünlüğünü, sevilen tarafından dışsal bir obje olarak, seven tarafından da içsel bir özne olarak sunulan, o evrenin bütünlüğünü benimseme gücünü.
O estado não possui de forma nenhuma, ou então j Eo perdeu, o poder de abarcar, frente a nossos olhos, a totalidade do mundo, aquela totalidade do universo oferecida externamente através do amado como objeto, e internamente através do amado como sujeito.
Bu benim işim.
Éo meu trabalho.
Donna, böyle lanet bir musluk gibi bir sıcak bir soğuk akarsan bana neler olduğunu biliyor musun?
e tu tás para ai que nem aqueces nem arrefeces... a dares-me a tampa éo que é. Sabes como é que eu me sinto?
Uzun zaman önce gittiler... Los Angeles'ın tek hakimi artık şeytanlar... olması gerektiği gibi.
Hátemposque elesse foram... poiso demônio éo único senhorque LosAngeles... jáconheceu.
Çünkü bu, dünyanın sonu değil.
Porque este não éo flmdo mundo.
Canavarın ismi olan.
Que éo nome daBesta.
CTU'yu bombalamanızı kimin söylediğini bileyim yeter.
Eo só preciso saber quem te falou para atingir a C.T.U.
Eti ve ruhu yeniden oluşturabiliriz Onu tekrar yaratabiliriz.
Nós podemos restaurar o corpo eo espírito. Nós a recriaremos.
- Milo'nun aleti,
- Éo submarino do Milo.
Hmm, Şimdi oldu, Bu doktor Sweet,
Hmm, está melhor. Éo Dr Sweet.
Lens logoda gizli, kablosuz bir şekilde bu teybe kayıt yapıyor.
A lente está no logotipo eo vídeo é transmitido por um sinal sem fio para esta gravadora digital.
Öyle bir beyin ki doğru ile yanlışın farkını bile...
Uma mente incapaz de ver diferença entre o bem eo mal doente...
- Yani diyorsun ki... insanların sana gülmesi canını yakıyor. Sen de onların canını yakmak istiyorsun.
O que estamos dizendo é que quando as pessoas estão rindo de você machuca eo que você quer que eles te machuque também?
Manzara ve koku direk dikkati çekiyor.
Levando a embalagem, a visão eo cheiro a entrada forçada.
EO oğlu temsil ediyor.
E "EO" representa o filho. IEO...! IO...!
Rodriguez.
Éo Rodríguez.
EÖ...
Antes de Elizabeth...
"Rhode... eo."
Rhode... eo.
Yalnızım ve üşüyorum.
Estou sozinha eo meu frio.
Ayakta kalan en son araba bahsi kazanır.
- Pode apostar em eo último um que anda, ganha.
Kör olmuştum. Ve daha da kötüsü onu hâlâ seviyordum.
Estou cego, eo que é pior, Eu ainda o amo.