Faturalar tradutor Português
1,912 parallel translation
Aniden, tüm bu- - kredi kartı faturaları yığılmaya başladı.
Comecei a receber as contas dos cartões de crédito.
Elektrik şirketinin faturalarına göre Mike Traceur isminde biri Las Vegas'ın hemen dışında yaşıyor.
A Electricidade do Nevada tem o registo de um Mike Traceur que mora perto de Las Vegas.
Klasik şeyler- - para, faturalar
Apenas as coisas de sempre. Dinheiro, contas...
Üzerinde Melman'ın adının olduğu ödenmemiş faturalar buldum.
Encontrei estas contas por pagar com o nome de Melman.
Onlar faturalarını daha çabuk öder. Daha iyi sohbet ederler.
Pagam as contas mais depressa e têm melhores... conversas.
Gösteri sadece faturalarımı ödemeye yarıyor. İşimin esas önemli kısmı, özel müşterilerime uyguladığım terapi.
Bem, o espectáculo apenas paga as contas, mas a maior parte do meu trabalho é terapia privada.
Şimdi tek yapmam gereken, şirkete faturaları yollamak ve sonra Indianapolis'e gidiyorum!
Eu sei. Só tenho de mandar os cheques para a empresa e sigo para Indianápolis.
Ama ben de oradaydım. Faturaları saydı, o çekleri yolladık ve bu otobüse biniyor! Yürü.
Ela contou as encomendas, pusemos os cheques no correio e ela vai entrar no autocarro.
Bir reformcu gibi Pezuela'yı alaşağı etmek istiyorsun ama tüm faturalarını öderken bunu yapamazsın.
Agente Federal Olivia Murray. Aquela federal, acho que já vi o nome dela antes. Ela está na caixa?
Tamamlamadığın, iki haftalık değerde, faturalar bulduk.
Encontrámos duas semanas de recibos que não terminaste.
Faturalar, kanıt bantlarına sarılmıştı.
As notas foram atadas em maço com fitas testemunhais.
Faturalar, kanıt bantlarına sarılmıştı.
As notas estavam presas com fitas de prova.
Bütün kredi kardı faturalarına bak.
E verifique todos os recibos de cartão de crédito.
Joy'la evliyken, faturalar bizi çok zorladığında kampa giderdik.
Quando eu era casado com a Joy e o cobrador das dívidas não dava mais um tempo, ás vezes íamos acampar.
Vadesi dolmuş faturalarımızı onun minicik parmaklarıyla hesaplarız.
Bem, contaremos as nossas contas atrasadas nos seus pequeninos dedos.
Faturalarını ödediği sürece, bütüm şirketimi ilgilendirir.
Ele fez uma encomenda. Desde que pague as contas, é tudo o que interessa à minha empresa.
yani faturalarını ödedikleri sürece kiminle çalıştığın önemli değil mi?
Então não se importa com quem faz negócio desde que lhe paguem as contas?
Bu mortgage'ı halleder. Bazı faturaları da öder.
Isto deve cobrir a hipoteca, põe um pouco nalgumas das contas.
Sen kitabını yazarken, faturaları ödemek için hafta sonları çalışmak zorunda kalan o değildi.
Não trabalhou aos sábados para pagar as contas enquanto escrevias o teu livro.
Babalar sadece faturaları öder ve suçluluk duymamalarına yetecek kadar çocuklarına yatmadan önce hikaye okurlar.
O papá limita-se a pagar algumas contas e lê umas histórias de embalar para não morrer de remorsos.
Evine göz kulak olurum, mektuplarını alırım, faturalarını öderim, çiçeklerini sularım.
Eu posso cuidar da casa, trazer a tua correspondência. Pagar tudo o que quiseres, regar as tuas plantas.
- Ne? Faturalarını öde, kalırım mühendisi.
Paguem as vossas contas, caloteiros.
Faturaların.
São as tuas contas.
Ben sadece faturalarımı ödemek istiyorum.
Só quero que eles paguem as minhas despesas.
Bütün şirket faturaları son 90 yıldır yatırılmış görünüyor.
Todos os impostos estão registadas como pagas nos últimos 90 anos.
Maaş faturaları ödendi.
Impostos sobre vencimento pagos.
Takip edilemeyen küçük faturalar...
Notas pequenas não rastreáveis...
İki iş, gecikmiş faturalar, genç bir oğul...
Dois empregos, contas atrasadas, um filho adolescente...
Seni faturaların, teslimat tarihlerinin ve diğer pürüzlerin sorumlusu ilan ediyorum.
entao estude isto. nomeio voce o responsavel pelas faturas, vencimentos e todo o resto.
- Bekle, bekle. Sırf yaşamak için minibüs kullanıyorum diye bunun anlamı benim yerime faturalarımı ödeyen avukat bir oğul istediğim değil.
Lá porque ando com um tractor, não preciso que o meu filho doutor se arme em bom e me pague as contas.
Ana ekrana girip son yapılmış nakillerin faturalarını çıkar. Bu kablolu eş güvenlik cihazına kaydet.
Entra no sistema central e arranja-me os últimos manifestos de carga.
B ; kitabı yazarken, faturaları ödemek için gazetecilik yapmak.
Faz jornalismo a sério, para pagar as despesas, e escreve o romance. C :
Burada faturaları ödeyen yok.
Não há aqui ninguém que pague dividas.
Bu evin faturaları var.
Temos contas para pagar.
Onun faturalarını ödemen için mi?
Porque ela quer que lhe pagues as contas?
Faturalarımı böyle ödüyorum.
Tive de me mexer para viver.
Burada faturaları kim ödüyor?
Quem é que paga as contas aqui?
Gaz, su, elektrik faturaları.
Combustível, água, eletricidade.
Frankfurt'ta mesela, faturalarını nakit ödeyen 16.000 abone var.
Em Frankfurt, apenas 16.000 consumidores costumam pagar contas em dinheiro.
Selma'nın buzlukta sigara içmesini engelle ve faturalarını öde.
Consiga que Selma pare de fumar o gelo e pague suas contas..
Hayır aslında hastane faturalarımı ödemek için evi bir daha ipotek ettirdim.
Falando a sério, tive de fazer nova hipoteca da casa para pagar as contas médicas.
Ocak ayına ait faturaları düzenleyerek başlayabilirsin.
Podes começar por organizar os recibos de Janeiro.
Ve ve bu çılgın konuşmalarınla uzak mesafe faturalarımdan uzak dur! .
E pare de detonar minha conta com essas chamadas de longa distância.
Müziği seviyorum ama keşke faturalarımı ödemek için müziğe ihtiyacım olmasaydı.
Eu adoro música. Só desejaria não ter que usá-la que pagar contas.
Gerçek dünyada ödenecek faturalarım var.
Tenho contas a pagar no mundo real, está bem?
Son bir yıla ait cep ve ev telefonu faturalarını inceliyoruz.
Estamos a verificar os registos telefónicos dos 12 últimos meses. Do fixo e do móvel.
Kirayı, elektrik ve su faturalarını ödemek zorundayım.
Tenho de pagar renda, luz, água.
Karın hastalanıp öldüğü zaman bütün faturaları ben ödedim.
Paguei todas as tuas contas quando a tua mulher adoeceu e morreu.
Burada tüm faturaların ve araba paran var.
Recebemos as novas notas da casa da Moeda. Ali vai o pagamento do teu carro! Ooops!
Babam parayı kazanır, annem faturaları öderdi.
O pai ganhava o dinheiro, a mãe pagava as contas.
Bu işi faturalarımı ödemek için yapıyorum.
Só faço isto para pagar as contas, até perceber...