Fern tradutor Português
157 parallel translation
Acaba beni 6 ve Fern'de bırakabilir misin?
Poderia deixar-me na esquina da Rua Seis.
Fern Teyzen var mı?
Tens alguma tia Fern?
- Amma ucuzcu Fern Teyzen varmış.
- Caramba, a tia Fern é forreta.
Bu Jackson'ın teyzesi Fern Thornton Alexandria'dan.
Esta é a tia do Jackson, Fern Thornton, da Alexandria.
Fern teyze dikti.
Foi a tia Fern que o fez.
Fern teyzede.
Com a tia Fern.
Sözlerine dikkat et. Fern!
Cuidado com a linguagem.
kes şunu!
Fern, pára com isso!
- Fern'i temizlediğin için tekrar teşekkürler.
Obrigado de novo por se ter livrado da velha.
Mayflower'dan sonra kasabamız Fern City'e vardığımızda birer kahramandık. - Önemli insanlar olmuştuk.
Depois do Mayflower voltamos a Fern City e tornamo-nos famosos.
MarieIIaya ihtiyacı var.
Fern Britten.
- Seninki Fern Britten.
Porquê a Fern?
Fern, bu evet ya da hayır demen gereken bir soru!
- Fern, dá uma resposta de sim ou não. - Obrigada.
- Fern, şarabın hala taze olduğundan emin misin?
Fern? Achas que isso ainda está bom?
- Çok destek oluyorsun, Fern.
- Isso é que é olhar por mim, Fern.
Günaydın, Fern.
Bom dia, Fern.
Şey, Teyzem Fern Philadelphia'da yaşıyor ve sana deri kayışla şaplak atarken, onun aklıma gelmesini istemiyorum.
Bem, é que minha tia Fern mora na Filadélfia. E não quero pensar nela enquanto estiver a bater-te com um chicote de couro.
Çünkü bana Fern halamı düşündürüyor.
Porque fazia-me lembrar da minha tia Fern.
Fern, yatağına dön.
Fern, volta para a cama.
- Hey! Fern ne zaman domuz aldı?
Desde quando é que a Fern tem um porco?
Fern gün doğmadan uyanıp dünyayı haksızlıktan kurtardı.
A Fern estava acordada antes do amanhecer, a combater o mundo das injustiças.
Fern, koy o domuzu yere de okuluna git.
Fern, pousa esse porco e vai para a escola.
Fern!
Fern!
Fern, neler oluyor?
Fern, o que se passa?
Fern, masanda ne var?
Fern, o que há na tua mesa?
Fern, sen daha iyisini bilirsin. Ama bu bir domuz, tamam mı? Ne oyuncak, ne oyuncak bebek, ne de bebek.
Fern, tu sabes bem é um porco, está bem?
Fern, çok üzgünüm, tatlım, ama yeterince zaman geçti.
Fern, lamento muito, querida, mas já passou tempo a mais.
Olmaz.
Não, Fern.
Fern daha önceleri yüzlerce defa yolun karşısındaki amcasının çiftliğine gitmişti ama hiç bu kadar uzak olmamıştı.
Fern, tinha caminhado até ao celeiro do seu tio centenas de vezes. Mas nunca lhe tinha parecido ser tão longe.
Fern, geri dön!
Fern, regressa!
Fern de yakında dönecek zaten.
A Fern vai regressar em breve.
Güle güle, Fern.
Adeus, Fern.
Fern, o domuzu bir daha görmeye gitmeyeceksin.
Fern, não vais ver aquele porco, outra vez.
Fern, bekle!
Fern, espera!
Tüm bunlarla Fern'in bir ilgisi var mı?
Que a Fern tem alguma coisa a ver com isto?
Bir domuzun başına çiftlikte bunlar gelir, Fern.
Isso é o que acontece aos porcos numa quinta, Fern.
- Fern?
- Fern?
Güle güle, Fern!
Adeus, Fern!
Sanırım sen de biliyorsun ki, Fern, burada olmamızın sebebi o küçük kararlı kızın. domuza bir söz vermiş olması.
Não penses que eu não sei, Fern. Que estamos aqui todos porque uma certa menininha fez uma promessa a um porco.
- Her şey yolunda gidecek. - Fern, hadi gidelim!
- Vai correr tudo bem.
Oradaki Fern mi?
É a Fern ali em acima?
Bok gibi olmuş Fern.
É uma merda, Fern.
Yaratıcı zekânı kullanmamışsın Fern.
Não alcançaste o teu inconsciente criativo, Fern.
Anne Sexton şiirinde çiçeklerden bahsetse, asıl amacı çiçekleri anlatmak olmaz.
Se a Anne Sexton escreve sobre flores, Fern, o poema não é sobre o raio das flores.
Sen de böyle yapmalısın.
E é isso que tens de fazer, Fern.
Herhalde Lousie ve Fern'dür.
Devem ser a Louise e a Fern.
- Fern Britten.
- Perdão?
- Efendim?
- É a tua, Fern Britten.
Fern!
- Fern, onde está a minha cola?
Fern?
Fern?
Tamam.
- Fern, vamos!