Filmler tradutor Português
1,173 parallel translation
Porno filmler seyretmek.
Visionamento de pornografia.
"Zincirli Kızlar" gibi filmler yapıyorum.
Eu faço filmes como "Chained Girls".
Boktan filmler yaparım.
Faço merdas.
Bu filmler berbat!
Estes filmes são terríveis!
Ortaklarım ve ben, biz havariler hakkında bir dizi heyecan uyandırıcı dini filmler yapmak istiyoruz.
Eu e meus sócios queremos produzir uma série de filmes religiosos sobre os apóstolos.
Neden böyle saçma sapan filmler yaparlar, onu düşünüyordum.
Tenho estado a pensar porque fazem estes filmes estúpidos.
Ama eminim ki o filmler dengesiz bir çocuğu uçuruma itebilir.
Mas estou convencida que esses filmes podem ser instáveis para uma criança da idade dele.
"Elm Sokağı Kabusu" serisinde, ama şimdi filmler sona erince, cin şişeden çıktı.
Nos episódios do "Nightmare on Elm Street", mas... Agora que as séries acabaram, o génio está fora da lâmpada.
Korku filmler dünyası bugün kendi terörünü yaşadı... Hollywood'un ünlü iki özel efekt teknisyeni boş bir arazide bulundu.
O mundo dos filmes de terror, hoje sofreu com o seu próprio terror... com dois dos mais conhecedores técnicos de efeitos especiais do mundo... foram encontrados mortos num campo sem ninguém por perto.
Fred Astaire ve Ginger Rogers'la Gunga Din ve Swing Time gibi filmler çekmiş.
Gunga Din e Swing Time, com Fred Astaire e Ginger Rogers.
Ona bağlı özel birim, 35 mm'lik siyah beyaz filmler çekmiş. Biz savaşı bu kayıtlardaki gibi hatırlıyoruz.
A sua unidade especial de cobertura usou película a preto e branco de 35 mm, e a maior parte dela tornou-se o registo através do qual recordamos a guerra.
Yanına 16 mm'lik kamerasıyla Kodachrome filmler de almış.
Levou também a sua máquina de 16 mm e película Kodachrome.
Savaştan sonra bu renkli filmler... babamın önemli eşyalarını sakladığı bir depoya atılmış.
Depois da guerra, o filme a cores foi parar a um depósito, em que o meu pai guardava as coisas que lhe eram importantes.
Kutular içindeki filmler yıllarca orada kalmış. Babamın ölümüne dek hiç ele alınmamış.
Durante décadas, estas caixas de filmes permaneceram aí, sem serem vistas, até a sua morte.
Burada "snuff" filmler yapıp tüm dünyaya sattıklarına dair bilgi aldık.
Soubemos que fazem snuff films aqui... e os vendem no mundo todo.
Bazen bu filmler, bütün ilgiyi üzerlerine toplayan filmlerden daha ilham verici olabiliyorlardı.
E infelizmente não podemos visitar todas as salas, porque não há tempo.
Harika filmler yapmayı hayal ederler ama ilk projelerinde düşük bütçeli bir gerilim filmi olan "The Doom of the Catmen" i çekmeleri istenir.
Com cinco homens vestidos de gato. Quando o público paga para ver um filme destes o que é que quer? Que lhe metam um grande susto.
Sonu öpüşme ve kitaplardaki gibi kara mürekkeple biten filmler çek.
Quero tanto produzi-lo que lhe sinto o gosto.
Ama sanırım Zanuck denilince akla gelen filmler,.. ... toplumsal vicdan taşıyan filmlerdir.
que talvez não fossem característicos da MGM.
Belgesel filmler önceleri ıskartaya çıkarılırdı ya da en kenarda köşede bir konumda bekletilirdi.
Para o melhor e o pior, o realizador de Hollywood é um homem do espetáculo e o seu trabalho é contar histórias.
... gangster ve benzeri filmler yaptı. Edwin S. Porter'ın "The Great Train Robbery" si.
Foi das primeiras tentativas de escrever uma história e, bem a propósito, também era um western.
... ve Broadway tarafından üretilen müzikal filmler. Bana cazı hatırlatırlar. Giderek artan karmaşıklığın,..
Permitiram variações infindas, cada vez mais complexas e, por vezes, "perversas".
- Dink'in üzerinde ne var? - Hangi şirkette? Bazı filmler,..
Exceto ser revogável por um voto do Conselho de Administração do Reeds.
Müzikal Filmler
Não, quero dinheiro.
Durmadan devam eden çalışmalarımız sonucu seçeneklerimiz olağanüstü derecede çoğalmış durumda. Filmler sessizden sesliye, siyah beyazdan teknikolora,..
Eram autodidatas, e era freqüente partilharem do preconceito dominante, de que o cinema era uma forma menor de espetáculo.
"Cat People" gibi B filmler sadece 134 bin dolara mâl oluyordu. Kediye benziyor.
Parece estar consumida por um espírito malévolo.
Kendisinde de biraz medyumluk vardı. Doğaüstü olaylar üzerine filmler çekti çünkü buna inanıyordu.
As suas eram viagens perigosas no desconhecido, e por vezes no oculto.
İzlemekten zevk alacağım filmler çektim sadece.
Os seus habitantes eram detetives particulares, polícias corruptos, criminosos de colarinho branco, mulheres fatais.
William Wellman'ın "Wild Boys Of The Road" ve "Heroes For Sale" filmleri bu filmler arasındadır.
Sem mim é menos uma boca a comer. É por isso que ficaram contentes por eu me ter vindo embora.
Rahip olmak istiyordum. Yine de sonradan asıl misyonumun, gerçek hevesimin filmler olduğunu anladım.
Na realidade, quando era um pouco mais jovem, quis fazer outra viagem, uma viagem religiosa, queria ser padre.
Kilise ve filmler arasında bir uyuşmazlık görmüyorum, yani kutsal ve kutsal olmayan arasında.
No entanto percebi que a minha verdadeira vocação era o cinema.
... Hitchcock'un "Vertigo" sundan Kubrick'in "2001" ine ve pek çok diğerine kadar. Filmler sanki ortak bilinçaltı için yapılan antik bir araştırmaya verilen cevap gibidir.
Desde Intolerância de Griffith a As Vinhas da Ira de John Ford até A Mulher que Viveu Duas Vezes de Alfred Hitchcock a 2001 :
Filmler seyrettim ve bilgime güveniyorum...
Vendo vídeos. Confio muito no meu conhecimento e... poderei fazê-lo.
Hayatımı gördün. Dargın çiftleri saymak kötü çizgi filmler izlemek.
Vês como eu vivo, conto amantes desavindos, vejo maus desenhos animados...
Oynadığın diğer filmler neydi acaba?
Diz mais filmes em que entraste.
Filmler hazır.
Os micrógrafos estão prontos.
Amerika'ya gidip orada gerçek filmler çekeceğim!
- Acalma-te. - Estou farto.
İşte yeni aristokrasi! Filmler!
Esta é a nova aristocracia :
İşte, bu filmler çirkin filmler ayrıca, kadınları ve dişileri küçük düşürüyor ve ayrıca ışıklandırma da hiç güzel olmuyor ve Monica, sen devam et.
Bom, sabes, estes filmes são ofensivos e degradantes para as mulheres... A iluminação nunca as favorece e... - Monica, ajuda-me.
Hiç bir hikayesi olmayan yüksek bütçeyle çekilmiş filmler gibi.
Um filme de grande orçamento e sem enredo!
Daha önce, ekranlarınıza Homer Banyoda ve Homer Tuvalette gibi klasik filmler getirmiştim.
No passado, trouxe-vos clássicos como Homer no Duche e Homer na Sanita.
Bu filmler nerede?
Onde estão esses filmes?
Sen daha demin Allison'ın bu filmler hakkında hiçbir şey bilmediğini söyledin.
Tu mesmo disseste que a Allison não sabia dos filmes.
24 saat içinde filmler elimizde olacak.
Teremos o filme em 24 horas.
Filmler insanları sapıklaştırmaz. Sapıkları yaratıcı yapar.
Os filmes não criam psicopatas, tornam-nos mais criativos!
Daha önce hiç duymadığınız filmler de olabilirdi.
Murder By Contract.
Bu filmler Amerikan kültürü ve ruhunun içyüzünü anlamanız için büyüleyici bir kavrayış gücü verdiler.
Deram-nos visões fascinantes da cultura e da psique americana.
Geniş ekranın Western ve epik türdeki filmler için etkisi yadsınamayacak derecede büyüktür.
É a composição das imagens que nos ajuda a avaliar o esforço humano e os feitos técnicos que o cineasta atribui aos construtores das pirâmides. O que é aquela pedra, pai? É o sarcófago do faraó.
Bu filmler, Alton'ın deneme yapmak için özgür olduğu ve genellikle alışılagelmemiş riskler aldığı küçük B yapımlardı.
" E que a fotografia mais bela é muito contrastada, com negros profundos.
Filmler de mi oynuyorsun?
É do cinema, certo?
- Resim arabaları? - Evet. Filmler için?
- Carros de filmes?