Flashback tradutor Português
88 parallel translation
Geri dönüş var...
Tem um flashback...
Öğretmen olduğunu söylediği bir geri dönüş sahnesi var.
O flashback no tribunal, quando ela revela que foi professora.
- Geçmişe dönüp bakalım, "nasıl evlenmişlerdi?".
- Flashback do "Como se casaram".
Bir tür hafıza gibi. Yeni bir şey görüyorsun.
É como um "flashback".
Bu ah, bu şu bahsettiğiniz sonradan hatırlama konusu değil mi?
Isso é aquela coisa de flashback que você estava falando?
- İlaçların etkisi mi?
- Um flashback devido ao LSD?
Şu an otobüsü kullandığıma nefret ediyorum.
Outro flashback devido ao ácido. Detestaria estar a conduzir.
Hatıralı Bölüm
Aquele com o Flashback Sincronização Dream _ off
Çocukluğuma dair çok canlı bir şey hatırladım.
- O quê? Tive um flashback muito vívido da minha infância, só que eu estava presente.
Ama gece boyu bana bakıp gülümsemiştin.
Mas tive este flashback, que tu tiveste a olhar pra mim a noite toda.
Ana okuluna döndüm bir an!
Tive um flashback do jardim de infância.
Başa dönme esprisi.
Humor em flashback.
Bana ne olduğunu, niye donduğumu sorunca Danny'yle ilgili bir şey hatırladım diye uydurdum.
E depois perguntou-me o que se passava, porque é que eu tinha paralisado... Inventei qualquer coisa sobre ter tido um flashback sobre o Danny.
Tamam, yani ilk önce garip bir şarkı mırıldanıyordun, şimdi de flashback'mi görüyorsun?
OK, primeiro cantarolas canções estranhas, e agora estás a lembrar-te de coisas?
Hafızamı tazelediğin için saol.
Obrigada pelo flashback.
Bir anıma ulaşmayı başardım.
Eu tive um flashback, uma visão.
Eskiye döndüm.
Foi um flashback.
Aslında oldukça çarpıcı bir sevişme anı bir anda gözümün önüne geldi.
Acabei de ter um flashback bastante gráfico da nossa queca.
Şu anda bir flashback kullanabilirsiniz.
Agora dava-me jeito um flashback.
- Flashback.
- Flashback.
O bir flashback istiyor.
Ela quer um flashback.
Sadece burada duruyordum ve sonra bazı garip lise flashback vardı.
Estava aqui parada e, de repente, tive um flashback estranho do liceu.
Evet, tüm vücut sadece geri parladı.
Pois, o teu corpo inteiro fez flashback.
İşte kocanız, nam-ı diğer, beleşçi... salya sümük dilenci, dayak tepici...
Aqui tem o seu marido, também conhecido como Pedint-a-lini, McGee Baboso, Flashback Corporal e por aí fora.
- Evet, gözümde anıları canlandırıyordum.
- Sim, estava só a ter um flashback.
Ya da tekrarlar, bilirsin.
Ou um flashback.
Düşünüyorum da, oraya geri dönüp son anda dışarı ışınlandığınızı söyleyebilirim.
Estou pensando em um flashback e dizer que vocês foram transportados no último segundo.
Tıp fakültesi günlerinden garip bir geriye dönüş yaşadım.
Estou a ter um flashback esquisito da universidade de medicina.
Bu sahne Ingmar Bergman'ın flashback'e direnerek... başarıyla gerçekleştirdiği son derece erotik bir sahnedir.
Essa cena é tão erótica precisamente porque Bergman resistiu bravamente à tentação de um flashback.
Çünkü sadece sözler vardır.
Nenhum flashback. Só palavras.
Burada hatıralar ortaya çıkmıyor.
Nenhum flashback de memória aqui.
* Flashback warm nights *
* Flashback warm nights *
Burada seni üniformanla görünce, birden geçmişe gittim.
Quando a vi aqui sentada, sozinha, com esse uniforme, tive um flashback.
Bir hayal değil, adam burada.
Não é um flashback, ele está simplesmente ali.
Ahbap, hikaye hiç de uzun değildi.
O flashback não demorou assim tanto.
Geçmişe dönüşü bitirmek istiyorsun.
- Quer acabar o flashback.
Mastürbasyon anılarım canlandı.
Estou a ter um flashback da minha excitação.
- Askerlik anıların gözünde mi canlandı?
- Está tendo um flashback?
Ne olduğunu anlatacak mısın yoksa hala eski görkemli günlerinin flashback'ini mi yaşıyorsun?
Vais dizer-me porquê ou continuas preso à memória dos dias de glória?
Senin Naomi'nin üzerine çıldırmış bir boğa gibi yürümen gözlerimin önünden gitmiyor.
Acabei de ter um flashback de tu furiosa a ires ter com a Naomi.
- Geçmişini mi hatırladın? - Hayır.
- Tiveste um flashback?
Belki anılarında beni de görürsün diye düşündüm yani iyi hissedersin belki diye.
Pensei que podia entrar no teu flashback. Se isso te fizesse sentir melhor.
Gerçekten mi hatırlıyorsun yoksa Vietnam hatırası gibi mi?
- Lembras-te mesmo, ou lembras-te, tipo, flashback do Vietnam?
Hapiste geçirdiğin süre geçmişini gösteren sahneden bile kısaydı, bu seni bizden biri yapmaz.
O teu flashback foi mais longo do que a tua pena e isso não te faz uma de nós.
Çünkü az önce senin son flashback'in sırasında kolileri değiştirdim.
Tens de estar a torcer! Defesa!
Tuhaf bir geriye dönüş oldu.
Que flashback estranho.
Hoşla boktan arası bir şey. Sana geriye dönüşle anlatayım. Böylesi daha iyi.
Entre bonita e uma merda Deixa-me contar-te em flashback, dá mais estilo.
- İstem dışı, geçmişi görme var mı?
- Tiveste algum flashback? - Não.
Geriye dönüşü başlat.
Sequência de flashback.
Bu uzun bir geçmişe dönüş mü olacak?
- É um flashback longo?
Adamım, hayalin nasıldı?
- Como foi o flashback?