English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ F ] / Flashes

Flashes tradutor Português

222 parallel translation
Seyircilerin önünde çekin.
Quero que vão ao palco e disparem os flashes à frente do público.
Şu yanıp sönen ışıklar, hepsi göktaşı.
Esses flashes de luz, são meteoritos.
İki sinyal hayır anlamına geliyor.
Dois flashes significam "não".
EDS'li insanlar yalnızca daha geniş algılama yeteneği olan insanlardır.
Os sensitivos são simplesmente pessoas com flashes de percepção.
Batı basınının karasinekleri hemen onun başına üşüşüp sargılarını teker teker çıkarırken peş peşe flaş çakmaya başladılar.
Os "melgas" da imprensa ocidental reuniram-se todos à volta dele e bombardearam-no com os flashes enquanto ele tirava as ligaduras.
Flaşları kapatın. Yoksa King biraz sinirlenebilir.
Nada de flashes, senão o King fica todo chateado.
Üzerimde patlayan flaşlara bayılıyorum!
Adoro esses flashes!
Kamçılar!
Flashes!
Bu ilaç ara sıra psikolojik yeteneklerde patlama yapıyor.. ... ve bu zaman zaman insanlarda ortaya çktı.
Este extracto pituitário é responsável pelos flashes ocasionais de capacidade psíquica que a maioria dos humanos demonstram de vez em quando.
Gökyüzü boyunca şimşekler çakıyordu yıldırımlar onlara katılıyordu.
"Thunder longe, no céu, " ecoa uma luz pálida flashes.
Silverdome'da "Hurray for Everything", ayrılırken flaşlar patlıyor!
Na Silverdome, debaixo de um fogo de flashes, os Viva por Tudo saem!
Stadyum resimlerin güzel çıkması için çok büyük ama kimse takmıyor!
É um estádio muito grande para os Flashes resultarem, mas ninguém liga!
Arada bir Büyük Bağ'dan, karmakarışık görüntüler ya da sözcükler kafamda canlanıyor ama pek bir anlam veremiyorum.
De vez em quando, ainda tenho flashes de memória do Grande Elo, um amontoado de imagens ou uma palavra, mas não consigo fazer sentido delas.
Saniyede 15 görüntü olarak tasarlanmış bilinen fotoğrafik ikna yolu.
Está concebido para um ciclo de 15 flashes por segundo e induz uma "resposta fótica".
Sarı banta ve yanıp sönen ışıklara artık bayağı alışmış olmalısınız.
Já deve estar habituada à fita amarela e aos flashes! Sim, um pouco.
Yüksek hızlı çekim ekipmanı ve flaşlar kullanacağız.
Vamos usar obturadores rápidos e flashes no processo.
Birkaç ay önce, gece göğündeki 2 parlak patlamanın Dünya'ya saldırmaya gelen 2 uzay gemisi olduğunu biliyorum.
Eu sei que aqueles dois brilhantes flashes no céu de noite há uns meses..... eram realmente naves alienígenas a caminho para atacar a Terra.
Kameraları bırakın.
Disparem os flashes.
Bazı görüntüler görüyorum.
Tenho tido uns flashes
Öngörüler, gelecekle ilgili görüntüler.
Premonições. Flashes do futuro
Eğer bu gördüklerin anlattığın düzende oluyorsa, John, o zaman olayların sırasını ve de geleceği değiştirebilirsin.
Se esses flashes do futuro estão mesmo ocorrendo como diz, John Você pode alterar a seqüência de eventos e mudar o futuro
Zaman görüntüleri!
Flashes temporais
Rüyalarıma bile girmeye başladın, ve eminim ki sen de rüyanda beni görüyorsun, değil mi? Biliyordum...
Eu vejo flashes de ti a toda a hora e... agora começaste a aparecer nos meus sonhos... e eu estou certo que também apareço nos teus, não é?
Birisi "64'ün küp kökü nedir?" sorusunu ortaya atmış ve makinenin ışığı 4 kere yanıp sönmüştü.
Alguém fez a pergunta : "qual é a raiz cúbica de 64?" e a máquina respondeu com quatro flashes.
Evet ama her an suratımda flaşlar patlarken işimi yapamıyorum.
Certo, mas não posso fazer o meu trabalho com flashes a disparar na minha cara a todo o segundo.
- Işıklar, görüntüler.
- Flashes. imagens
Hayır. Ama beni iyileştirdiğinden beri Max Evans'ın çıplak görüntüleri gelip gidiyor.
Não, mas desde que ele me corou tendo tido flashes do Max Evans Nu.
Bu görüntüler, hatıralar ya da herneyse?
Estas visões, ou flashes, ou lá o que são.
Bu gözümde canlanan görüntülerden biri.
É o que vejo nos flashes.
Herşey yanımda, fakat kamera film ve flaş hariç.
Tenho tudo menos a câmera. Ou o rolo. Ou os flashes.
Başlamadan önce, fotoğraf çekmemenizi öneririm. Yoksa lezbiyenler size, saldırabilir.
Antes de começarmos, queria pedir que não usassem flashes porque as lésbicas podem atacar.
Fazladan ışık kaynakları, flaşları, ve buna benzer şeyleri yoktu.
Eles não têm outra luz extra, nem flashes ou algo parecido
Bazen bende anlık görüntüler oluyor.
Às vezes, tenho estes flashes.
Bu görüntüleri gördüm
Eu vi alguns flashes, o Brody, o Larek,
Max ve Liz öpüştüğünde Liz görüntüler görüyordu?
Sabes quando o Max e a Liz deram o seu primeiro beijo e a Liz teve flashes?
O görüntüleri görememenin sebebi... çünkü onları görmene izin vermedim.
A razão de não teres tido os flashes... é porque eu não deixei que tivesses...
- Şerif, Tess'e işkence yapılırken, Isabel ondan bazı görüntüler aldı ve böylece Tess'in tehlikede olduğunu anladı.
Xerife, quando a Tess estava a ser torturada a Isabel teve flashes vindos dela. E foi assim que ela descobriu que a Tess estava em perigo.
Bizim evde kablo TV var ve hepimiz biliyoruz ki ; kabloluda her an çıplak şov olma potansiyeli var.
Mas eu tenho TV Cabo em minha casa... Que todos nós sabemos que há potencial para aparecerem breves flashes de nudez.
Çoğu davamız ani olaylar.
A maioria dos alertas são flashes.
Ani ışıklar, rüyalardaki gibi, sadece uyandığım zaman... ve gerçekmiş gibi hissettiriyor.
Flashes, como sonhos, mas estou acordada mas sinto como se fosse real.
Beynimde bazı görüntüler var. Hiçbir şeye konsantre olamıyorum.
Eu tenho estes flashes na minha cabeça... e eu não posso me concentrar em qualquer coisa.
Beynindeki görüntüler... Savaşın görüntüleri mi?
Flashes na sua cabeça... da guerra?
# # Onları büyüle ve kendine hayran bırak
E com tantos flashes fulgurantes...
Evet, görüntüler, imgelemler beni aşağı çekiyor.
Sim. Flashes, imagens, a inundar-me.
Parça parça ve aniydi.
Foram pedaços, flashes.
Pekala... büyük bir duman, böcek yok, parlamalar yok.
Nenhum inseto, nenhum flashes. Podemos respirar agora.
hafıza tuhaf oyunlar oynayabilir. hafıza geri gelirse.. ... tüm anılar birdenbire canlanmaya başlar.
A perda de memória é uma coisa manhosa, quando regressa, se regressar, começa com flashes, que surgem todos de uma vez.
Beyler, herkes flaşlarını hazırlasın.
Muito bem, cavalheiros... Tenham os flashes prontos...
Sonra sadece ayak bilekleri ve silah patlamaları gördüm.
E depois...? ... tornozelos e flashes e explosões.
Şahitler amigo kız yere düşmeden az önce şimşek çaktığını söylüyor.
As testemunhas viram flashes pouco antes da líder da claque batesse no chão.
Oh, düşünsene- - patlayan flaşların seslerini... gazetedeki resimlerini... seyircilerin yorumlarını... resmini yapmaya başlayan ressamları... sanki devlet başkanıymışsın gibi.
Só de pensar... Flashes disparando... Sua foto nos jornais...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]