Fortuna tradutor Português
3,966 parallel translation
Rusya'da doğmuş. Çocukken İngiltere'ye taşınmış Anne-babası aile servetlerinin iadesini isteyerek sansasyonel bir şekilde iltica etmişler.
Nasceu na Rússia, foi para Inglaterra ainda criança quando os pais deram um golpe para recuperar a fortuna da família.
Çok kazançlı bir iş değil tabii ama çok şükür 7 hafta üst üste kazanıp tarihe geçtiğim Çarkıfelek'ten bir dolu param ve ödülüm oldu.
Claro, não é o ramo mais lucrativo, mas felizmente terei o dinheiro e os prémios da minha histórica aventura de sete semanas na Roda da Fortuna...
Bütün servetini riske edip buna yatırıyor.
Ele está a apostar toda a sua fortuna nisto.
Bu niye bu kadar pahalı?
E isto vale uma fortuna, porquê?
Adam ve onun yatırımcıları, büyük bir servet kazanabilir, henüz başkanlarımız beceriksizken... evet, baba, biz senin Lincoln'den hoşlanmadığını biliyoruz, ama o tek başına sorumlu tutulamaz kaybettiğiniz her kuruş için!
O homem, e seus investidores, podem ganhar uma grande fortuna e contudo o nosso Presidente desajeitado... Sim, pai, sabemos que não gostas do Lincoln, mas ele não pode ser responsável, por cada cêntimo que caia fora do teu alcance!
Mailer serveti kendisinden önce başkasının çalacağını düşünürse... Hayır, hayır, hayır.
Se Mailer acha que outra pessoa vai roubar aquela fortuna antes de ele...
Ben rihtimlarda servetimi yaparken..... sence kim bana kabadayilik tasladi, isimi elimden almak istedi, yollarindan cekilmem icin beni tehdit etti?
Quando estava a fazer fortuna nas Docklands quem pensas que tentou intimidar-me? Tirar-me do mercado? Ameaçar-me se não saísse do caminho deles?
- Ama umarım annemin servetinin kadim bir aileyi desteklemek için harcanmasından memnunsunuzdur.
Mas espero que sinta que a fortuna da Mamã foi bem gasta, ao apoiar uma família antiga.
Her şeyimi elimden aldılar Max... Servetim, kariyerim, sosyal hayatım, bir tanecik atım. Pekala, biraz kestir.
Tiraram-me tudo, Max, a fortuna, uma carreira, a vida social, o meu querido, querido cavalo...
Eğer stoklar düşerse, o yatırımcı bir servet yapacak.
O investidor vai fazer uma fortuna se as acções caírem.
Demek Downton'ı kurtarabilecek bir servet kazanıyorsun ve ondan vazgeçiyorsun?
É este o momento em que recebes uma enorme fortuna que poderia salvar Downton e que abdicas dela?
- Robert bu konuyu konuşmuyor Mary ise bahsi geçtiğinde bile güceniyor. Ancak diğer herkesin servetiyle beraber kendi servetimi de... -...
O Robert não quer discutir o assunto, a Mary sente-se ofendida pelo simples facto de o mencionar, mas dado que enterrei a minha fortuna e a de todos em...
Burayı yıllardır Cora'nın servetiyle ayakta tutuyordun.
E tem salvado a propriedade com a fortuna da Cora durante anos!
Bir şansınızı deneyin hanımlar.
Venham tentar ganhar uma fortuna, minhas senhoras.
Zolt bükücü olmayanları haraca bağlayıp onları korkutarak bir servet edindi.
Zolt acumulou uma fortuna, extorquindo e abusando dos não-dominadores.
İnternette bunu servet fiyatına satabilirsin.
Ia ganhar uma fortuna ao vendê-la na internet.
Kişisel gelişim tekniklerini kullanıp sözde insanlar kendi hayatlarını yaşıyorlar.
Usam técnicas de autoajuda New Age e cobram uma fortuna.
Yapar. Kazanacağı servetten bahsedersen.
Fará... quando lhe disseres a fortuna que irá ganhar.
All nostra buon fortuna.
"Alla nostra buona fortuna".
Beni kaybetmeye zorluyor. Viski anlaşmamızı son anda yapıyor. Sonra da iyi şans diliyor sanki beni hayata geri döndürmüş gibi.
Precipita a minha ruína, desfaz o nosso negócio de whiskey à última da hora e agora é "buona fortuna" como se quisesse que eu me reerguesse.
Bu elimdekiyle zengin olacağım!
Vou fazer uma fortuna com isto!
Aladdin, seni servetini aramaktan asla vazgeçirmedim.
Aladdin, Nunca te desanimei de procurares a tua fortuna.
Tüm paramı kaybetmem seni kaybetmekten çok daha kolay olur bu yüzden en iyisi keselim şimdi.
Sabes, perder uma fortuna, e muito mais fácil do que te perder a ti. Então, porque é que não ficamos por aqui?
O işin peşinden giderse servetinin kaynağı ortaya çıkabilir.
Se ela continuar, poderá expor a fonte da tua fortuna.
Sizin veya benim bir servet dökeceğimiz ilaçlar. Tabii yatakta yardıma ihtiyacımız olsaydı.
Medicamentos que vocês e eu teríamos de pagar uma fortuna se... precisássemos de ajuda no quarto...
Duyduğuma göre Facebook hisselerinde bir servet kaybetmişler.
Ouvi dizer que perderam uma fortuna com acções do Facebook.
Wharton'da yüksek lisans yapmış. Servetini nakliyecilikten kazanmış.
MBA em Wharton, criou uma fortuna com os transportes.
Eminim seve seve paraları dökülüp araçlara şekil yapacaktır.
Tenho a certeza de que ficará contente em gastar uma fortuna e fazer-lhe um tunning. - Está bem.
Bu kristaller çok ender bulunduğundan Hondo, bunları karaborsada küçük bir servet karşılığında satabileceğini biliyor.
Tão raros são estes cristais que o Hondo sabe que os consegue vender no mercado negro por uma pequena fortuna.
Tüccarlar bunun için ufak bir servet istiyorlar.
Os comerciantes cobram uma pequena fortuna por isso.
- Evet, Sinclair silah zengininin kızı. Neden?
Sim, a herdeira da fortuna das Armas Sinclair.
Ama bu, iş yapa yapa servetini büyütmek yerine evlenerek bunu yaptı.
Melhor do que construir a sua fortuna de negócio em negócio, é ter-se casado com ela.
Servetinin kaynağının karısı olduğunu düşününce kendini koruma içgüdüsünün daha iyi olduğunu sanırdım.
Pensava que ele iria ter melhores instintos de autopreservação, sendo que é a mulher dele que detém a sua fortuna.
Onun için sözde kenara koyduğun paranın tek kuruşunu bile göremedi, değil mi?
Ela nunca chegou a ver um cêntimo da fortuna que alegadamente separaste para ela, pois não?
Bir servete mal olurdu.
Deve custar uma fortuna.
Çiftçilik, madencilik ve emlâkta bir servet yapmış.
Ele fez uma fortuna na pecuária, mineração e imobiliária.
Sen anahtarsın! Bu görevi bütün servetimle birlikte sana emanet ediyorum.
Esta é a tarefa que te confio em conjunto com a minha própria fortuna.
Büyük ölçüde onun serveti ve benim değersiz bilgilerim sayesinde en önemli empresyonist şaheserleri bir araya toplamıştır.
A juntar à sua vasta fortuna e aos meus não menos vastos conhecimentos, ele reuniu uma das mais importantes colecções de obras-de-arte Impressionistas nas mãos de um particular.
Birisi orayı soysa ve spermleri sokakta satsa, bir servet kazanabilir.
Se alguém roubar o lugar e vender o esperma na rua, eles podem fazer uma fortuna.
Servetini nasıl elde ettiğini hatırlasana, Stark.
Lembre-me como fez a sua fortuna, Stark?
Gerilla gruplarına sağladığı ateşli silahlar ve yan ürünlerden koca bir servet kazanmış.
Arrecadou uma fortuna enorme ao fornecer armas de assalto a grupos paramilitares, sabes com armas pequenas, armamento ligeiro
Ve anakara biri.
Toda a fortuna dele vem do comércio com o reino da floresta tenebrosa.
Hepinizi söyledim!
- Esperem! -... tragam boa sorte e fortuna a todos.
- Gatsby Cody'nin servetini miras almayı umdu.
O Gatsby esperava herdar a fortuna de Cody.
İnsanların ödediği paralarla yıllardır köşeyi dönüyor.
Ele tem feito imenso dinheiro. A cobrar às pessoas uma pequena fortuna pelo favor.
Tadilatına servet öderiz.
Custaria uma fortuna arranjá-lo.
- Ben mi? Hayır. Serveti siz kazanacaksınız.
Tu e que vais fazer uma fortuna.
Yardımım karşılığında Shingen bana bir servet vadetti.
Shingen prometeu-me uma fortuna pela minha ajuda.
"Bu köpeği filmde oynatırsam çok zengin olurum."
"Posso fazer uma fortuna se conseguir esse cão para um filme."
Bakayım bi Ellen ın şansı
Era receber da tua sósia... a fortuna da Ellen.
Böyle mi servet sahibi olmuş?
- Ele conseguiu fortuna assim?