Fria tradutor Português
3,751 parallel translation
O iz soğuyalı çok oldu.
Deus, a pista está fria.
Programımızın 22 dakikasını geçmişken, bu soğuk New York...
Passam 20 minutos da hora, nesta Nova Iorque fria...
- Çok soğuk.
- Muito fria!
- Çok soğuk 11 Şubat günü sizlerleyiz.
Muito fria. 11 de fevereiro, em Nova Iorque.
Soğuk bir güne sıcak bir kahve ile başlamak gibisi yok, değil mi?
Nada como um café quente numa manhã fria, não é?
Pekala, son uyarı, yoksa buz gibi eller geliyor!
Toca a acordar, ultimo aviso, ou vou buscar um balde de água fria.
- Evi buz gibi yapan buymuş.
Isto é que faz a casa fria.
Suyun soğuk olduğunu varsayıyorum.
Imagino que a água é fria.
Soğuk, züppe gibi görünen bir kadın gördüm ama tekerlekli sandalyede değildi.
Eu vi uma miúda fria e snob. Mas ninguém numa cadeira de rodas.
Yağmur yağdığından beri tertemiz ve sepserin.
Fresca e ainda fria da chuva.
O çok soğuktu.
Estava tão fria!
Soğukluğunu hala hissedebiliyorum.
Ainda consigo sentir o fria que estava.
Yüzyüze görüşmeye çalışacağım.
Uma jogada fria.
Soğuk su!
Água fria!
Bu bina Soğuk Savaş tarafından finanse edildi.
Este prédio foi financiado pela Guerra Fria.
Soğuk ve uzak.
Ela é fria e distante.
Soğukkanlılığını koruyup, işini yapmalısın.
Tens que manter a cabeça fria, fazer o teu trabalho.
Kusura bakma, babamın Ruslarla Soğuk Savaş'a girmesini beklemek zorunda kaldım.
- Desculpa. O meu pai estava a resolver a guerra fria com os russos.
Bir haftadır morgta.
Ela está na câmara fria há uma semana.
Bellefleur'un finosusun. En yakın arkadaşına ceset amcığı için kazık atıyorsun.
A putinha do Bellefleur, a lixar o melhor amigo por uma rata fria e morta.
Şu anda şehir morgunda yatıyorlar.
Eles estão na câmara fria da morgue.
Birkaç gün sonra Belediye Başkanı'yla tanışacak Letterman'a çıkacak ve adına bir sandviç bile yapılacaktı.
Nos dias seguintes ela iria... conhecer o Presidente da Câmara, ir ao Letterman e até ter uma sanduíche fria com o nome dela.
Bethlehem'da ki soğuk geceyi hatırlayın Bebek İsa'nın bu soğuk ve yem olduğu dünyaya doğuşunu hatırlayın Kral Herod'un bebekleri katledişini hatırlayın!
Lembram-se daquela noite fria em Belém, quando o bebé Jesus nasceu neste gélido mundo e foi colocado numa manjedoura imunda, quando o rei Herodes massacrou crianças?
Sinclair Projesi, Soğuk Savaş'ından bitimiyle başladı Reykavik'de Gorbaçov ve Reagan'ın buluştuğu yerde.
O Projecto Sinclair começou no final da Guerra Fria, quando o Reagan e o Gorbachev se reuniram em Reykjavik.
Yani eğer pipo fırtına yaratıyorsa, aynı zamanda düşük basınç bölgesi de yaratır, değil mi?
Então se o cachimbo cria tempestades, também cria - uma frente fria, certo? - Exato.
Fakat bu heyecan vericiydi çünkü Soğuk Savaş gerginleşmeye başlamış ve Rusların Batı'yla, Batı'nın da Ruslarla savaşmak için hazırlıklarını tamamladığı döneme girilmişti.
Mas era muito empolgante, pois era a intensificação da Guerra Fria, quando os russos estavam preparados para marcar uma posição, contra o ocidente e vice-versa.
Sen bir kuzuyla koşulusun, korkma. Çakmaktaşının içinde saklı ateş gibidir o kuzunun yüreğinde taşıdığı öfke. Pek sert elle vuruldu mu üstüne bir kıvılcım çıkarır ve söner hemen.
Recebeu o jugo ao lado de um cordeiro no qual se contém cólera tal como fogo na pederneira que, batida muitas vezes, revela passageira faísca e, de seguida, volta a ficar fria.
Beklediğimiz gibi gitmiyor olabilir ama en azından güvendeyiz ve insanlığın görebileceği en soğuk içkiye sahibiz.
Não é a melhor coisa para se ir mas... Pelo menos estamos a salvo. E... temos a ilusão fria de um homem.
Soğuk Savaşın sembollerinden biri Ohio sınıfı denizaltı, kendi sınıfında sessiz ve derinden gitmek için tasarlanan 18 denizaltıdan biri olup... 20 dolar bu adamı 24 saat dolmadan alaşağı ederiz diyor.
Um símbolo da Guerra Fria, o submarino da classe Ohio é um dos 18 na sua classe feito para funcionar de maneira silenciosa... Vinte dólares em como acabamos com esse homem em 24 horas.
Sen ve ben soğuk savaşa 1 saatliğine son vermiştik, böylece sen onu bordaya çıkarabilmiştin. Buna güven deniyor.
Esquecemos a Guerra Fria durante uma hora, para o levares para cima.
Onu taze tuttum.
Mantive-a fria.
"Soğuk Savaş'tan sonra..." "...
Após a Guerra Fria, o Mr.
Dün Queens'teki evinde ölen CIA ajanı ve Soğuk Savaş kahramanı Oscar Diebold'un cenaze töreni için.
O funeral de Oscar Diebold, um agente da CIA e herói da Guerra Fria, que morreu ontem em sua casa em Queens.
Ne zamandan beri 250 kelimelik bir ölü biyografisi Soğuk Savaş casusluğunu ortaya çıkaran 2 kolonluk bir yazıya dönüşüyor.
Desde quando um óbito de 250 palavras se transforma em duas colunas de revelações sobre espionagem na guerra fria?
Soğuk Savaş'tan sonra kendine bir silah almış.
Ele tornou-se num agente depois da Guerra Fria.
Teni de, derisini soyduktan sonra bile soğuk ve sertti.
E a pele, mesmo depois de o ter removido, estava fria e enrijecida.
Hastalık vardı her yanda. Haşaratlar, açlık. Bir de buz gibi...
Havia doenças, vermes, fome e frio, uma morte fria.
Vay canına, prensin annesi üşümüş.
- A mãe do príncipe é fria.
Evet, her şovu elektrikli testereyi çekerek çalıştırmayı deneyerek bitirebilir misin?
Sim, pode terminar todos os programas a tentar pôr a trabalhar um motosserra que está muito fria?
Soğuk serum verin.
Doseia-a com uma solução salina fria.
Teknik varsayım.
- Leitura fria.
Teknik varsayım mı?
- Leitura fria?
- Eli buz gibi.
A sua mão está tão fria.
Ancak Başkentin biri tarafından fena halde vurulması halinde kullanılması gereken bir şey.
- É uma relíquia da Guerra Fria. Só devia ser usada se a Capital fosse atingida.
Tanrım, Soğuk Savaş dönemini özlüyorum.
Cristo, sinto saudades da Guerra Fria.
Olağan şüpheli olabilecek herkes saat 5'ten 8'e kadar provadaymış. Alexa Holdman dahil. Peki ya Ellen?
Todos os que são possíveis suspeitos estavam a ensaiar das 17h00 às 20h00, incluindo a fria Alexa Holdman.
Her yerde yokluğunu hissedersin. Tezgahta, soğuk bir esintide lazımlıkta.
Vendo a sua ausência em tudo, um vendedor, uma brisa fria, um penico.
Hayır, Tanrım, çok soğuk!
Céus, está fria!
Ve soğuk.
E fria.
- Soğuk.
Fria.
Kızlardan birisi mi haddini aştı? Onları çok sıkı kontrol altında tutuyorum.
- Oh, a minha comida está fria.