Guacamole tradutor Português
169 parallel translation
Beyni, avokado ezmesine çeviriyor.
Transforma o cérebro em guacamole.
Menüde avokadodan yüz maskesi ve deniz yosunlu vücut sabunu var.
Há creme facial de guacamole e esfoliante corporal de algas no menu.
Bu Guacamole hırsızlarının istilası!
Oh não! É a invasão dos ladrões de guacamole!
Müzik, yemek, soslar.
Música, comida, guacamole.
En iyi dostlarımızı çağırırız. Meşhur guacamole sosumu yaparım.
Convidam os vossos amigos, eu faço o meu famoso "guacamole".
Hayır ama seninkilerden birisi tetiğini yağlayamadan senin bağırsaklarından kokoreç yapmış olurum.
Não, mas limpo-lhe o cólon mais depressa do que burritos com guacamole extra.
Önce çükünü koparacağım sonra da taşaklarını kıyma gibi öğüteceğim.
Primeiro vou arrancar o teu coiso, depois vou triturar os teus tomates em Guacamole!
Artık tek ihtiyacın olan "The Killing Fields" ve biraz içecek ve böylece bir partidesin!
Só precisas de The Killing Fields e de guacamole, e tens uma festa!
Çölün ortasında Guacamole ve gecekondular kültür müdür?
Guacamole e um rádio aos berros no meio do deserto?
Amalia anlaşmasını inkar mı ediyorsun?
Está a dizer mal do guacamole da Amalia?
Guacamole'un içine strychnine koyabilirim.
Eu poderia, eu poderia colocar estricnina no guacamole.
Dün yediğim avokado ezmesi de hala midemde gurulduyor.
Eu comi um guacamole ontem à noite que ainda está a falar comigo.
Guacamole. ( Meksika Mezesi )
"Guacamole... na Janela."
Bu olmasaydı koridorda uçuşan tavuklarla Avokado Hava yollarıyla Cucaracha'ya geri dönüyor olurdun.
Se não fosse isto, estarias a voar de volta para Cucaracha... na "Air Guacamole" com galinhas a correrem no corredor!
Evet, istediğim bu işte. Okyanusun ortasında ve etrafta tabaklarına ağlayan 1000 yalnız gay.
É onde mais quero estar, num barco no meio do oceano, rodeado dumas mil bichas solitárias, enjoadas # weeping into their guacamole.
Hayır, gömleğine sos dökülmüş demeye geldim.
Não, queria dizer-te que tens guacamole na camisa.
Ayrıca ona haydari denir!
E diz-se guacamole!
Kocaman, yağlı ve ekstra peynirli hem de. Süslü giysilerine damlata damlata. Bilinmediğini sanıyor.
Tacos enormes e oleosos com queijo extra e guacamole, que escorrem para as suas roupas caras.
- Avokado?
- Guacamole?
Bir porsiyon ençilada alayım. İki takolu, avakadosuz.
Quero o prato de enchilada com dois tacos, sem guacamole.
herkes onları önce avokado sanar, sonra büyük bir hayalkırıklığı.
Toda a gente pensa sempre que é guacamole, e depois é uma desilusão.
bu yediğim en kötü avokadoydu.
Foi o pior guacamole que já comi.
Benimkinde meze olmasın.
- Não ponha guacamole no meu.
Harika! Nedir bu bir tür... Maya Guacomele kasesi falan mı?
Isso é, tipo, uma tigela Maya para guacamole?
Bozuk guacamole yedim ve sürekli ishaldim.
Tinha comido algo estragado e não conseguia parar de cagar!
Bir yer ayarla, bol içki ve avokadolu cips sosu ısmarla ve okşanmak istemiyorlarsa kızlara Kevin'den uzak durmalarını söyle.
Arranja um local, manda vir bebidas em excesso, compra muito guacamole e aconselha as miúdas a evitar o Kevin se não quiserem as mamas apalpadas.
Dört peynirli buritto, yanında biraz guacamole ( avokado sosu ).
Quatro burritos de queijo com guacamole.
Bu sos gerçekten baharatlıymış.
Este guacamole está um bocado picante.
Nicole tam da şu yemeğin nasıl da, O'na geçen ay Akapulko'daki... gezimizi hatırlattığını söylüyordu.
A Nicole estava agora mesmo a dizer o que aquele prato de guacamole lhe fazia lembrar... da nossa visita a Acapulco no mês passado.
Karısı guacamole yiyor diye... ona bir mariaçi grubu kiraladı.
Ele contratou uma banda mariachi... porque a namorada dele estava a comer guacamole.
- Biftek için biraz guacamole nasıl olur?
- Um pouco de salada de abacate?
Mutfakta rom kokteyli ve yemek odasında da Meksika salatası var.
Há ponche de rum na cozinha e guacamole na sala de jantar.
Üzerindeki sosla New York tarzi olamaz.
Não com guacamole.
Kendi guacamole ( bir tur sos ) mi bile yapmistim
Eu fiz o meu próprio guacamole.
Wow, gercekten guzel guacamole imis.
Uau, aquele guacamole é mesmo bom.
Um... ben de meze getiririm.
Trago o Guacamole.
Onlardan birisiyle evli olduğunu söyleyerek, bedava guacamole almaya çalıştığını söyleme.
Por favor, diz-me que não tentaste ter guacamole grátis de novo dizendo-lhes que eras casado com uma das pessoas deles.
Umarım bu guacamole sosuydu.
Espero que isto seja guacamole.
İnsanlar en çok o gün yemeğe çıkarlar. Cumartesileri bu kadar çok guacamole görmenin nedeni ise işte bu. Neden dersen, çünkü bu...
Agora, veja a noite de sábado, sua noite de encontros é quando os caras pagam a maioria de suas comidas... razão pela qual você verá aqui guacamoles no Sábado.
Kimler Guacamole ve Margarita ister?
Quem quer Guacamoles e Margueritas?
- Seni guakamole'ye banarım.
- O teu traseiro é que fica em guacamole.
Belki de sadece guacomole yemeyi bırakmalı. ( Ananas ve soğanla yapılan bir yemek, çvn )
Talvez ele devesse ter comido menos guacamole.
99 cent fazladan vererek Guacamole de alabilirsiniz.
Podem acrescentar guacamole por apenas 99 cêntimos.
Bununla bir sürü Meksika sosu alınır.
Isso é muito "guacamole".
Hatta neden ona benim yaptığım Guacamole'dan biraz götürmüyorsun?
Sabes que mais, porque não Ihe levas algum do meu guacamole especial.
Oh! Bad Larry, guacamole ( sos ) yu karımmı yaptı?
Sei que não queres mais filhos, mas temos de chegar a este ponto?
Guakamole manyak güzel!
Este guacamole está um espectáculo!
Bir şeyler de.
Diga : "holly molly, guacamole".
Şurada da, avokadolu meze dolu bir göl var.
E ali, há um lago cheio com guacamole.
- Onları duyamıyorum.
O guacamole. Não os consigo ouvir.
- Guacamole var mı?
Isso é que é. - Algum guacamole?