Hac tradutor Português
2,528 parallel translation
Tamam, hadi eyvallah hacı.
Está bem, até mais, companheiro.
- Eyvall - Sana da eyvallah hacı.
para ti também, companheiro.
Hacı gümüş bu mu? Hacı!
- Tu és o Hadji Gumus?
Deccal, Hacı Gümüş de, değil mi?
Hadji Gümü é Dajjal, não é?
Deccal, Hacı Gümüş mü?
Dajjal é Hadji Gümü, não é?
- He, Hacı, Deccal.
Ele é Dajjal.
Deccal, Hacı Gümüş.
Dajjal é Hadji Gümü.
Deccal, Hacı Gümüş.
Hadji Gümü é Dajjal.
Maria beni yanlış anlamandan korkuyorum ama... Sence Hacı'nın bir takım şeylere karışmış olması...
Maria, eu não quero que me entendas mal, mas... há alguma possibilidade que o Hadji se tenha confundido...
Burada Hacı'dan bahsediyoruz.
Estamos a falar do Hadji!
Hacı, ne oluyor böyle?
Hadji, o que é que se passa?
Aleyküm selam, Hacı Gümüş.
A paz esteja convosco, Hadji Gümü!
Teşkilattasın Hacı.
Tu és uma lenda lá no quartel-general, Hadji.
Kes sesini Hacı.
Cala a boca, Hadji.
Tüm birimlere haber verin. Hacı Gümüş adına yakalama emri var.
Temos de emitir um APB para o suspeito turco Hadji Gumus.
Hacı, FBI her yeri arayacaktır.
Hadji, o FBI vai procurar tudo.
Maria, sen Hacı'yla kal.
Maria, fica com o Hadji.
Hacı yaşlandık artık.
Hadji, estamos profundamente ligados.
Ailen ve ben senin için ilk kez bu kadar endişeleniyoruz, Hacı.
Esta é a primeira vez que a tua família e eu estamos muito preocupados contigo, Hadji.
- Hacı Gümüş nerede?
- Diz-me onde está o Hadji!
Meraklanma Hacı, dostlarımız seni Amerika'dan çıkarmak için gemi arıyor.
Não te preocupes, Hadji. Os nossos amigos estão a procurar navios para tirá-lo da América.
Hacı, böyle bir durumdayken, Jasmin için endişelenmemelisin.
Hadji, tu não podes preocupar-te com o Jasmin estando numa situação como esta.
Hacı, bana neler olduğunu anlatmanı istiyorum.
- Hadji... Eu preciso que me digas o que se passa.
Biz Hacı'yı arıyoruz. Hacı mı?
- Estamos à procura do Hadji.
Beş bölgedeki camilerin tümünü taradık. Hacı hiç birisinde yok.
Verificámos as mesquitas das cinco comunidades e ninguém viu o Hadji.
Hacı, sen bu ayeti sakın ağzına alma.
Hadji... não te atrevas a citar-me o Alcorão.
- Hacı.
- Hadji...
Tek bildiğim, Hacı'nın içinde bir gram kötülük yoktur.
Tudo o que sei é que não há sequer um osso mau no corpo de Hadji.
Hacı içeri geçelim.
Hadji, vamos entrar.
Bana oğlum deme, Hacı.
Não me chames filho, Hadji.
Bana oğlum deme Hacı.
Já disse para não me chamar filho.
Senin günahkar bir katil olduğunu bilmiyorum, Hacı.
Você é um pecador e um assassino, Hadji.
Hacı, ailenle ne alakası var?
Hadji, o que tem isso a ver com a sua família?
- Hacı avukatının ofisinde.
O Hadji está no escritório do advogado.
- Hacı, teslim olmak istediğine emin misin?
Hadji... - Tens a certeza que queres ir?
Hacı, federaller sana nasıl kaçtığını soracak.
Hadji, os federais vão interrogar-te sobre como escapaste.
Hacı'yı Türkiye'ye götürürsek harcarlar.
Se levarmos o Hadji à Turquia vai ser o seu fim.
Hacı FBI'yı aramamıza gerek yok.
Hadji, já não precisamos de ligar para o FBI.
- Hacı, seni geri götüremeyiz.
Hadji, não podemos levar-te de volta.
Eğer Hacı, Türkiye'ye gelirse, onu bırakmazlar.
- Se colocar o pé em solo turco, nunca mais o vão libertar.
Bu binada FBI'nın Hacı'yı bulamayacağı bir yer var mı?
Há algum lugar no edifício onde o FBI não consiga encontrá-lo?
Hacı'yı çatıya çıkarıp, saklamamızı istiyorlar.
Querem que escondamos o Hadji no telhado.
Haydi, Hacı.
Vem, Hadji.
- Hacı!
- Hadji! - Maria!
Bana iyi bak, Hacı. Gözlerime iyi bak!
Olha-me nos olhos, Hadji.
- Bana oğlum deme, Hacı.
- Não me chame filho!
- Hacı, bana doğruyu söyle.
- Hadji, diz-me a verdade.
Hacı.
Hadji!
- Hayır, hayır... - Hacı lütfen.
- Hadji, por favor...
Hacı için endişeliyim.
Ele está preocupado...
Bana yalan söyleme, Hacı!
Não me mintas, Hadji!