Hakım tradutor Português
2,140 parallel translation
ASD'nin verdiği ödülü hak etmenin bir anlamı olması gerek ve umarım gelecek yıl yine buraya geldiğimde, belki size bunun ne demek olduğunu gerçekten anladığımı göstermiş olurum.
A SACS merece um prémio que realmente represente algo e só espero que, quando eu voltar no próximo ano, eu vos possa ter mostrado que sei bem o que isso significa de novo.
Hak ettin be, anasını satayım.
Tu mereces, porra!
Peki ya Hillside'da öldürdüğün anne ve çocuk öyle ölmeyi hak ediyorlar mıydı?
E aquela mãe e o filho que mataste em Hillside? Por acaso mereciam morrer assim?
Kilidi değiştirmemekle bunu hak ettim sanırım.
Ainda bem que não mudei as fechaduras.
Kazansak da, saygımızı hak ediyorlar.
Mas apesar de termos ganho, elas merecem respeito.
Ama ona 35 yıl boyunca sadık kalırsam sanırım senden bir öpücüğü hak etmiş olurum.
Mas depois de 35 anos a ser fiel ao meu marido, acho que terei ganho o direito a um beijo.
Çocuklar, çocuklar! Kimse kimseyi öldürmüyor, tamam mı? Ne kadar hak etmiş olursa olsun.
Pessoal, ninguém vai matar ninguém, por mais que ele o mereça.
Anladım ki ölmeyi hak etmeyen birini öldüremezdim.
Percebi que não podia matar alguém que não merecesse morrer.
Tüm yaptığım onu itmekti ve o da bunu hak etmişti.
Só fiz empurrá-la e ela mereceu.
- Sanırım hak- -
- Acho que posso...
- Bunları hak edecek ne yaptım ben?
- O que é que eu fiz?
Hiçbirini hak etmiyorum! Hayatımı yaşamak istiyorum!
Nunca mereci Tenho uma vida a seguir.
İyi bir insan olmak ve başkalarına iyi davranmak için debelenen karım, kimseye yanlış yapmamış çocuklarım bunların hiçbirini hak etmedi!
A minha linda esposa, que tenta muito ser uma boa pessoa, boa para as outras pessoas. E os meus filhos, que nunca fizeram mal a ninguém, nunca pediram para serem arrastados para isto!
Hayır, hak edene kadar da duymayacağım.
- Não, só quando você merecer.
Bayım, yaptığınız metal heykellerle Ulusal Sanat Destekleme kurumundan ödenek almaya hak kazandınız.
"Eu, C. Montgomery Burns, através do presente documento, divido o meu património em partes iguais pelo Departamento de Maldade Aplicada da Universidade de Yale, pelo Gary da empresa" Alçapão do Gary - Instalações e Reparações "
Onun ahlaksız bir sihirbaz olduğunu ve dövmelerinin hiyeroglifler ve çivi yazılarının alakasız bir karışımı olduğunu biliyorum ama bu adam ölmeyi hak etmiyor.
Espera, sei que ele é um mágico anti-ético, e que as tatuagens dele são uma mistura inconsistente de hieróglifos e cuneiformes, mas ele não merece morrer.
Biz bu akşama hazırlanalım. Hak edilmiş bir tatil.
Vamos preparar para a noite e para umas merecidas férias.
Yaptıklarımı hiç hak etmedi.
Ele não merecia, a maneira como o tratei.
İkimizin de sonuna dek hak ettiği münasip birleşmeyi istediğim için arayamazdım.
Não se quisesse a reunião apropriada que tão bem merecemos.
Hayır, tatlım. kurtarılmayı hak ediyor mu görmek için buradayız.
Não, fofa. Viemos ver se ela merece ser salva.
Ve affını hak etmediğimi biliyorum, ama buna ihtiyacım var.
E sei que não mereço o teu perdão, mas preciso dele.
Sanırım payımı hak ettim.
Acho que mereço confiança.
Sanırım geri aranmayı hak ediyordur, değil mi?
Acho que merece que retribua, não achas?
Sen, benim yaşadığım dünyada yaşamayı hak etmiyorsun.
Tu não mereces viver no mesmo mundo do que eu.
Ve bunu sana veriyorum bunu doğuştan hak ediyorsun. Doğuştan mı hak ediyorum?
Este bastão que estou a segurar, possui a chave para o futuro.
Rodrigo güneydoğuda bir çevre koruma işine girdi. Eddie de Berkeley de okuyor. Sen de bana çocuklarımın hip hop sevip bol pantolon giydikleri için vurulmayı hak ettiklerini mi söylüyorsun?
Rodrigo tornou-se um P2 no Sudeste, e o Eddie está em Berkeley, e dizes-me tu, que os meus filhos merecem levar uns tiros só porque usam jeans rasgados e adoram hip-hop?
Sonlara doğru anlaşamadığımız noktalar oldu ama beraber iyi para kazandık yıllarca ve öyle gitmeyi hak etmedi.
Podemos ter tido as nossas divergências no final, mas fizemos muito dinheiro ao longo dos anos. Ele não merecia morrer daquela maneira.
Havalimanından çıkartılıp buraya getirilmeyi hak edecek bir şey yapmadım.
Não fiz nada para ser arrastada do aeroporto até aqui.
Yoksa içeri girip, bildiğin her şeyi anlatıp, hak ettiğim cezayı alacağımı mı umardın?
Ou vinhas aqui, contavas exactamente o que sabias, e esperavas exactamente o que eu espero?
İkiniz arasında her ne oluyorsa, umarım, hak ettiğin mutluluğu bulursun.
O que quer que se esteja a passar entre vocês... Espero que encontres toda a felicidade que mereces.
Eğer benimle gerçekten konuşuyor ve bunu söylemiş olsaydın sanırım bunu hak ettiğimi söyler ve belki de özür diler ve her şey için üzgün olduğumu söylerdim.
Bem, se estivesses mesmo a falar para mim e dissesses mesmo algo do género, Eu provavelmente ia dizer que eu merecia. e talvez eu pedisse desculpa...
Ben de Ieast ikinci bir şans hak - e doğru bilmek kendi kızım.
Pelo menos mereço uma 2ª hipótese para conhecer a minha própria filha.
Müdürle görüştüm. Elime tek geçen bu okuldaki, kızımı cezalandıran kurallar hakkındaki kinayeli laflar oldu. Onun elindeki olanakları alıp onları, hak etmeyen başka birine veren kurallar hakkında!
Já estive com o reitor e só obtive respostas politicamente correctas sobre a organização desta escola que está a penalizar a minha filha, tirando-lhe oportunidades e dando-as a alguém que não as merece.
Benim kızım, hak etmediği hiçbir şeyi almadı.
A minha filha nunca teve nada que não merecesse.
Bacanağım bu yüzden ölmeyi hak etmiyor.
O meu cunhado não merece morrer por causa disto.
Bir kutlamayı hak ediyor sanırım bu.
Suponho que isso merece uma celebração.
Sonsuza kadar bakire olacak birini hak etmiyorum anasını satayım!
Mereço alguém que não seja virgem a eternidade toda.
Evet. Normal hayat sürebileceğim, çocuklarım olabilecek birini hak ediyorum.
Mereço alguém com quem ter uma vida normal e filhos.
Ölü olmayan birini hak ediyorum amına koyayım!
- E alguém que não está morto.
Geçen gün az kalsın başımızı belaya sokuyordun bu yüzden bunu hak ettin.
Quase nos lixaste no outro dia e agora vai pagá-las!
Buradaki hayatın pek çok zorluklarla dolu olduğunun farkındayım ama en azından gerçek bir hayatın yeni ve geleceği olan bir şeyin parçası olmayı hak ediyorlar.
Eu sei que a vida aqui vai apresentar, no mínimo, muitos desafios, mas acho que eles merecem uma hipótese de pertencer a algo real, algo novo, algo com futuro.
Bunu hak ettiğimin farkındayım, ama lütfen beni de çıkar.
Sei que não mereço, mas, por favor... Tira-me daqui, por favor.
Normal bir çocuk olmayı hak etmiyorlar mı?
Eles não merecem... uma oportunidade de serem apenas crianças?
Bir süre boyunca fırtına olmayacağını söylediler ve umarım haklıdırlar çünkü bunu bir daha yaşamayı hak etmiyoruz.
Disseram que esta foi a última por um tempo, e espero que estejam certos porque não merecemos isso de novo.
Sanırım bu hafta herkes maaşlarını sonuna kadar hak etti.
Creio que esta semana todos fizeram por merecer o seu salário.
Hak ettiğin adam olabilmek için elimden geleni yapacağım.
Farei o possível para ser o homem que tu mereces.
Bunu hak edecek ne yaptım?
O que eu fiz para merecer isto?
- Hak ettiğimi çekmeye razıyım.
Mereço o que recebo.
Ve sonra cezalandırılmayı hak ettiğimi düşünmeye başladım.
E então ser castigada.
Korkarım hak etmedik fakat kendisi reddetmesi zor biri.
Uma que temo não ter merecido. No entanto, ele é um homem difícil de contrariar.
Ona yaptığımı hak etti.
Ela merece o que fiz.