English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ H ] / Halliday

Halliday tradutor Português

80 parallel translation
Merhaba Halliday.
Olá, Halliday.
Savoy'daydım, Halliday'den telefon aldım hemen geldim.
Estava em Londres no Savoy e o Halliday chamou-me... -... e vim logo para cá.
Yüzbaşı Halliday, Kraliyet Ordusu Sıhhiye Müfrezesi.
Capitão Halliday, corpo Médico do Exército Real.
Seni çok özle... Yüzbaşı Halliday.
tenho saudades... capitão Halliday.
Halliday... Doyle... Tambul...
O Halliday, o Doyle, o Tambul, o Williams, o Stegman,
Bugün Southampton'a varacak olan geminin yolcuları arasında Amerikalı yazar Mark Halliday de var.
Entre os passageiros do QUEEN MARY, que chega hoje a Southampton, está o escritor americano Mark Halliday.
Tony, bu Mark Halliday.
Tony, este é o Mark Halliday.
Yarın akşam, Amerikalı erkek arkadaş Halliday ve ben bir davete gideceğiz.
Amanhã à noite, o Halliday, o namorado americano, e eu... iremos a uma festa.
- 12 civarı. Halliday'i de getireceğim, karımı birlikte bulacağız. Evden ayrıldığımızdan beri birlikte olduğumuz için kimse benden şüphelenmeyecek.
Eu trago o Halliday, assim iremos encontrá-la juntos, teremos estado juntos desde que a deixei... e eis o meu álibi.
Halliday denen adamla geri döndüğünde...
Quando regressar com o tal Halliday,
Halliday'le birlikte geri döndüğümde kendi anahtarımla içeri gireceğim.
Quando eu voltar com o Halliday, usarei a minha chave para entrar.
Mark Halliday.
Este é o Mark Halliday.
Bay Halliday, Bay ve Bayan Wendice ifade vermek üzere ofisime geliyor.
Sr. Halliday, o Sr. e a Sra. Wendice vão ao meu gabinete... prestar declarações.
Bay Halliday'den bir mektup almıştınız.
Recebeu uma carta do Sr. Halliday.
Bay Halliday'in mektubunu hatırlıyor musunuz?
Lembra-se da carta do Sr. Halliday?
Onu Swann değil de ben çalmışım. İki şantaj notunu da ben yazmışım. Bay Halliday'in mektubunu saklayıp onu cesedin cebine koymuşum.
Aparentemente, não foi o Swann que a roubou, fui eu... e escrevi os dois bilhetes a chantagear, guardei a carta do Sr. Halliday e coloquei-a no cadáver.
- Bay Halliday.
- Sr. Halliday.
Umarım Bay Halliday dışarıda beni beklemiyordur.
Espero que o Sr. Halliday não esteja lá fora à minha espera.
Müfettiş Hubbard, benim, Mark Halliday.
Inspector Hubbard, sou eu, o Halliday.
Kendinizi bir sürprize hazırlayın Bay Halliday.
É melhor preparar-se para uma surpresa.
- Bay Halliday, anladınız mı?
- Sr. Halliday, percebeu?
İşte burada yanılmıştı. Çünkü Swann aynen sizin öngördüğünüz gibi yaptı Bay Halliday.
Foi o pequeno erro dele, porque o Swann fizera exactamente o que o senhor sugeriu, Sr. Halliday.
Doc Halliday, Clantonlar, Youngerlar...
Doc Halliday, os Clanton, os Younger...
Bay Gordon Halliday adında biri, sizi görmeye geldi, Bay Poirot.
Está aqui um Sr. Gordon Halliday para vê-lo, Sr. Poirot.
Mösyö Gordon Halliday mi?
"Monsieur" Gordon Halliday?
- Avustralyalı Gordon Halliday mi?
- O australiano Gordon Halliday?
Mösyö Halliday, buraya tavsiye vermeye değil almaya geldi.
O Monsieur Halliday está aqui para ser aconselhado e não para aconselhar.
Lafı bile olmaz, Mösyö Halliday.
De todo, de todo.
Poirot insanlardan kurtarma işinde değil, Mösyö Halliday.
O Poirot não trata desse tipo de assuntos, Sr. Halliday.
Poirot, potansiyel kocaları korkutma işinde değildir, Mösyö Halliday.
O Poirot não tem por costume vetar potenciais maridos,
Size yardım edemem.
Monsieur Halliday. Não vou poder ajudá-lo.
- Sakinleşin, Mösyö Halliday. - Nasıl sakinleşeyim?
- Acalme-se, Monsieur Halliday.
Halliday, dostum, para sorun değil.
Halliday, meu amigo, não é uma questão de dinheiro.
Bay Halliday'in söylediğine göre yanındaki mavi çantada bir sürü mücevher varmış.
O Sr. Halliday disse-me que a Sra. Carrington levava com ela uma mala de viagem azul, com imensas jóias.
- Bay Halliday gelmiş.
- O Sr. Halliday já chegou.
Bay Halliday.
Sr. Halliday.
Mösyö Halliday, kaybınıza çok üzüldüm.
Monsieur Halliday, os meus profundos sentimentos.
İlginç olan ise şu ki Bay Halliday, yanında bunlar vardı.
O mais interessante, Sr. Halliday, é que trazia isto com ele.
Sizinle konuşmak istiyorum, Bay Halliday.
Quero dar-lhe uma palavrinha, Sr. Halliday.
- Korkarım ki öyle, Mösyö Halliday.
- Lamento, Monsieur Halliday.
Mücevher kutusunu MacKenzie'nin evinde bulduk, Bay Halliday.
Encontrámos as jóias na casa do Sr. MacKenzie, Sr. Halliday.
Zavallı Mösyö Halliday.
Pobre Monsieur Halliday.
- Demek istediğim Elvis, Frank Sinatra, Jimi Hendrix Bob Dylan falan varken niye bu saçmalığı dinlediğini merak ediyorum.
Nós demo-vos o Elvis Presley, o Frank Zappa, o Jimi Hendrix, o Bob Dylan e vocês deram-nos o Johnny Halliday.
- Fransızlarla ilgili ileri geri konuşma tamam mı?
- Não me fale do Johnny Halliday! - Está bem...
Charlie Holladay...
Charlie Halliday.
Merhaba, Bayan Holladay.
Alô, Sra. Halliday.
Charlie Holladay öldü.
O Charlie Halliday está morto.
Charlie Holladay'yi tanıyalı fazla zaman olmadı.
Eu não conhecia Charlie Halliday por muito tempo...
Halliday nerede?
Onde está o Halliday?
Halliday!
Halliday!
Destro bize Halliday'in Will'in direncini kırmamızı istediğini söyledi.
O Destro contou-nos que o Halliday queria o Will subjugado.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]