Halım tradutor Português
1,055 parallel translation
Sonra da tutup buranın benim evim, bunun benim halım, bunun da kişisel kölem olduğu masalını anlatıyorsunuz.
Depois, começam a dizer tangas, que isto é a minha casa. Ainda me dizem que ele é o meu escravo.
Halımı kirletmeden tabii.
Não suje a minha carpete.
Tuhaf sesler çıkararak konuşmam, kafiyeli şarkılar söylemem... koca kıçlarınızla üzerinde uçmanız için sihirli bir halım da yok!
Não faço vozes cómicas, não canto músicas giras, e não tenho um tapete voador para os vossos rabos gordos flutuarem!
Al köpeğin halımı pisletti.
Al, o teu cão fez as necessidades no meu tapete.
Halım!
Oh, a minha carpete!
Üstelik Aubusson halımın üstüne su damlatıyorsun.
E está a molhar meu tapete Aubusson.
Nereye varacak bunun sonu? Bugün bu laflarınızı çekecek hiç halım yok.
Não quero ouvir isro hoje.
Benim halımı temizliyor.
Limpa bem o meu tapete.
Peki benim halım olduğunu nereden bildiniz?
Como souberam que era o meu tapete?
Özellikle de önemli devrelerini, tıpkı Hal'in durumu gibi. Sistemi tekrar devreye sokunca oluşan sonuçları görmeliyim. Aynen Hal'e yapacağım gibi.
Os que envolvem funções elevadas, como fizeram ao HAL e verificar o resultado quando te ligar de novo, como farei com o HAL. isso te desagrada?
Bizim bilgisayar cerrahı ve psikiyatrı... Hal'i eski haline getirecek mi bakalım.
Veremos se o neurocirurgião dos computadores poderá curar o HAL.
Hal belleğinde taşla ilgili bilgi depolamış mı?
Há alguma informação armazenada no HAL acerca do monólito?
Hal'i iptal edip motorları elle çalıştırsak daha mı iyi?
E se ignorássemos o HAL e arrancássemos manualmente?
Her şeyi sana açıklayacak kadar zamanım yok Hal.
Não tenho tempo de te explicar tudo.
Aman Tanrı'm, oğlum bu ne hal böyle?
Meu Deus, filho, que fazes aqui?
Uzmanlarım halıda iki adamın da ayak izlerine rastladı.
Os meus peritos identificaram as pegadas de ambos na carpete.
Ben halılara bayılırım.
Gosto da carpete.
Bir çeşit halı uzmanı sayılırım.
Sou um perito em carpetes.
O halıyı alacağım.
Vou levar esse tapete.
Burada, Tongola'da ne muhteşem halı dokuyucularımız var ama.
Temos tecelões maravilhosos aqui em Tongola.
- Benim için bir şey yapamaz mısın?
Hal, não podes puxar uns cordelinhos?
Doktor Watson, halının şu tarafından tutar mısınız?
Dr. Watson, pegue naquela ponta do tapete.
MacPherson, halıyı yerinden oynattın mı?
- Mexeu no tapete, MacPherson?
Eduardo Lucas'ı ziyaret ettiğinizden haberim var, ona bu mektubu verdiğinizden, cinayet'ten sonra akşam, odaya ustaca geri döndüğünüzden ve halının altındaki gizli yerden mektubu geri aldığınızdan haberdarım.
Sei que esteve com Eduardo Lucas e que lhe entregou a carta. E sei também do plano engenhoso para voltar na noite seguinte e da maneira como retirou a carta do esconderijo debaixo do tapete.
Watson? Türk halısına bir bakar mısın?
Watson, posso pedir-lhe para examinar o tapete turco?
Tanrım. Ne bu hal George?
Meu Deus, o que te aconteceu, George?
Halıya minik fino bombaları mı bırakıyorsun?
Estás a minar o tapete com bombinhas de caniche?
Manlio, halıyı ölçmesi için Romano'ya yardım etmeliyiz.
Manlio, temos de ajudar o Romano a medir o tapete.
Artık durum tamamıyla sıkıcı bir hal alıyor, ama hala savunma hattının bizim tarafındayız yani, mecburi iniş yapıp, kulak zarım patlamasın diye korumalıyım.
Sim, isto está a tornar-se numa situação muito aborrecida, mas ainda estamos do nosso lado da linha por isso vou despenhar o avião e dizer que as minhas orelhas fizeram logo "pop".
Yalnız kırmızı bir halıya ihtiyacımız var.
Saudação Bundy.
Yaptıklarımızın ya da yapmayı umduklarımızın anlamına inanmak giderek daha zor bir hal alır.
Temo que esse sentido tornar-se cada vez mais difícil de encontrar Nós duvidamos cada vez mais sobre o que estamos a fazer, ou até o que gostaríamos de fazer.
Bir sürü halı, sanat eseri, stereo cihaz var mı?
Há muitas carpetes, peças de arte, equipamentos estéreo?
Amcam çoraplarımı mikrodalga fırınında pişirdi... köpeğimiz de bir saat boyunca halıya kustu.
O tio pôs as peúgas no micro-ondas... e o cão vomitou no sofá durante quase uma hora.
Halımı ıslatmanı istemiyorum.
Fecha a porta!
Benim halı satıcım.
Meu vendedor de tapetes.
Ben kırmızı halıyım, karşılama komitesi ve tören mangasıyım.
Sou o tapete vermelho e a banda de música.
Haydi halı! Uçalım! İn aşağı!
Anda lá, tapete, vamos!
Harika duvar halılarımız var, geçmişleri ta...
Temos lindas tapeçarias que datam do...
Bu akşam yukarıda neler oldu bilmiyorum ama, mutfak personelinin hal ve hareketlerinden anladığım kadarıyla, pek hoş şeyler değil.
Não sei o que aconteceu lá em cima esta noite, mas pela reacção do pessoal, não foi agradável.
Max, beni oraya götürmen lazım.
Max, tens de me levar lá. - Não, Hal. Não posso.
Öfkesi başa çıkılmaz bir hal aldı, Onu bıraktım ve tepeden yukarıya doğru çıktım.
... deixei-o, e subi a colina.
Fok kürkü alacağım akbaba tüyünden halıları olan bir küçük spor araba ve Amerikan kartalı tüylü bir şapka alacağım.
Quero um casaco de foca, um carro de diamantes, tapetes de pele e um chapéu de águia americana.
Söylesene Puffy bahsettiği o duvar halılarını aldı mı?
A sua mulher conseguiu as tapeçarias de que estava a falar?
- Bart, halıyı mı kaldırıyorsun?
- Bart, estás a tirar a alcatifa?
Hal mısın?
És tu o Hal?
Şuna bak adamım. Bu Hal. Hey, adamım, sen de mi burada kaldın?
Também ficaste preso na tempestade?
Yukarı çıkıp ne renk halı almalıyız bakalım.
Vamos subir e escolher a cor da carpete.
Otantik kilimi de kaldırıp halı koyalım.
Eliminamos o tapete persa.
Yüz verince, halıya kusanlardan mısın?
Isso aí é seu rosto, ou o seu pescoço vomitou?
Hayır! Tanrım, halıya gelmesin.
No tapete, não.
Aslında uykuya dalmadan önce halını üstünde uzanmış, telefonu şöyle koymuştum. Çünkü otura otura ağrı girdiği için uzanayım demiştim.
De facto, antes de ter adormecido... deitara-me na carpete e tinha lá o telefone... porque fiquei cansado de estar sentado na cadeira e deitei-me no chão.