Hardman tradutor Português
365 parallel translation
Orası Bay Hardman'a verildi.
Está ocupado, por um senhor Hardman.
Benim adım Hardman, bana Dick diyebilirsiniz.
Meu nome é Hardman, mas chame-me de Dick.
Siz Cyrus Hardman'sınız, bir emprezaryo.
O sr. é Cyrus B. Hardman, agente teatral?
Siz hiçbir şey söyleyemezsiniz, Bay Hardman.
Sua carteira.
İngiltere'nin en iyi koleksiyonlarından biri Bay Hardman'dadır.
O Sr. Hardman tem uma das maiores colecções de Inglaterra.
Bana Mösyö Marcus Hardman'dan bahsetsene.
Fale-me desse Monsieur Marcus Hardman.
Yaklaşık 22 : 30 sıralarında Bay Hardman'ın evinin önünden geçtim.
Passei pela casa do Sr. Hardman cerca das dez e meia.
Mücevherin yok olduğunu ne zaman fark ettiniz, Mösyö Hardman?
Quando deu por falta da jóia, Monsieur Hardman?
- Ama sigortalıydı, Bay Hardman.
- Mas tinha seguro, Sr. Hardman.
Mösyö Hardman bu pencere kilitli tutuluyor, değil mi?
Monsieur Hardman, esta janela costuma estar fechada, certo?
Dışarıdaki sarmaşık tam bu noktada duvara ulaşıyor ve bana kalırsa Mösyö Hardman, pencere kilidinden pek de emin gözükmüyordu.
É neste local que a trepadeira lá de fora quase chega ao parapeito e o Monsieur Hardman está, parece-me, demasiado confiante nos trincos.
- Bu sizin mi, Bay Hardman?
- É sua, Sr. Hardman?
Sigara tabakası içi boş baş harfleri "B.P." - "B.P."?
Uma cigarreira vazia... Isso diz-lhe alguma coisa, Monsieur Hardman?
Bay Hardman'la randevum vardı.
Tinha uma reunião marcada com o Sr. Hardman.
Marcus Hardman'a göre konser sırasında eve sadece dört kişi girdi. Mücevher de o sırada çalındı.
Escute, segundo o Marcus Hardman, apenas quatro pessoas entraram na casa durante o concerto, quando o colar foi roubado.
Evet. Marcus'un bazı işlerini hallediyorum. Bay Hardman yani.
Sim, faço uns trabalhos para o Marcus, o Sr. Hardman.
Bay Hardman'ın evinde gerçekleşene benzeyen bir hırsızlık.
Um roubo, como aquele em casa do Sr. Hardman.
Mösyö Hardman'ın gece matinesinde olup da aynı zamanda bahsettiğiniz akşam yemeğinde ve iki tane daha mücevher soygununda bulunan kişi kimdi?
Quem estava nesse jantar que também estava na soirée de Monsieur Hardman e em mais duas ocasiões onde também foram roubadas jóias?
Cevabını ise sadece Mösyö Marcus Hardman'ın evine dönerek bulabilirsin.
A resposta só a encontrará quando regressar a casa do Monsieur Marcus Hardman.
Söyleyin, benimle Marcus Hardman'ın evinde buluşsun.
Peça-lhe que se encontre connosco na casa do Marcus Hardman.
Haksız mıyım, Mösyö Hardman?
Não é assim, Monsieur Hardman?
Hardman İngiltere'nin en büyük mücevher koleksiyonuna sahip.
O Sr. Hardman tem uma das maiores coleções de Inglaterra.
Bana Mösyö Marcus Hardman hakkında bilgi verin.
Fale-me desse Monsieur Marcus Hardman.
On buçukta Bay Hardman'ın evinin yakınına geldim.
Passei pela casa do Sr. Hardman cerca de dez e meia.
Mücevherin eksikliğini ne zaman fark ettiniz, Mösyö Hardman?
Quando deu por falta da jóia, Monsieur Hardman?
- Ama kolye sigortalı, Mr. Hardman.
- Mas tinha seguro, Sr. Hardman.
Mösyö Hardman, bu pencere kapalıydı değil mi?
Monsieur Hardman, esta janela costuma estar fechada, certo?
Sarmaşıklar neredeyse içeri girecek Mösyö Hardman burayı açıp bakmış gibi sanki.
É neste local que a trepadeira lá de fora quase chega ao parapeito e o Monsieur Hardman está, parece-me, demasiado confiante nos trincos.
- Bu sizin mi Bay Hardman?
- É sua, Sr. Hardman?
Sigara tabakası boş "B.P. harfleri işlenmiş" - "B.P."...
Uma cigarreira vazia... Isso diz-lhe alguma coisa, Monsieur Hardman?
Hardman'la randevum vardı.
Tinha uma reunião marcada com o Sr. Hardman.
Dinle Marcus Hardman'a göre, konser süresince eve kolyenin çalındığı vakitte, sadece dört kişi girmiş
Escute, segundo o Marcus Hardman, apenas quatro pessoas entraram na casa durante o concerto, quando o colar foi roubado.
Evet Marcus için birkaç iş yaptım. Bay Hardman
Sim, faço uns trabalhos para o Marcus, o Sr. Hardman.
Bay Hardman'ın başına gelenki gibi bir hırsızlık.
Um roubo, como aquele em casa do Sr. Hardman.
Bu yemekte kimler vardı? yani Mösyö Hardman'ın akşam partisinde kimler vardı? diğer soru ise kimin çaldığı?
Quem estava nesse jantar que também estava na soirée de Monsieur Hardman e em mais duas ocasiões onde também foram roubadas jóias?
Cevap ise Mösyö Marcus Hardman'ın eve döneceğini düşünmesiydi.
A resposta só a encontrará quando regressar a casa do Monsieur Marcus Hardman.
Ona Marcus Hardman'ın evinde buluşacağımızı söyleyin.
Peça-lhe que se encontre conosco na casa do Marcus Hardman.
Doğru değil mi, Mösyö Hardman?
Não é assim, Monsieur Hardman?
Danny Hardman'ın o gece ne yaptığına dair hatırlayabildiğin ne varsa eklemeye çalış.
Tenta incluir tudo o que te lembrares sobre o que o Danny Hardman fez nessa noite.
- Hardman mı?
- O Hardman?
Danny Hardman değildi.
Não foi o Danny Hardman.
Aslında Pearson-Hardman'ın uyuşturucu kuralları hakkında biraz araştırma yaptım.
Sabes, na verdade estive a ler um pouco da política da Pearson-Harmon a respeito das drogas.
Pearson Hardman'a hoş geldin.
Bem-vindo à Pearson Hardman.
Pearson, Hardman'da mı çalıştı?
Trabalhou na Pearson Hardman?
Bu çok komik burada Pearson / Hardman'da çalışacak kadar şanslı bir çömez yardımcı olarak sana ne zaman ihtiyacım olsa ulaşılabilir olacaksın.
O que é estranho pois é o teu primeiro ano como associado, tens sorte em trabalhar aqui na Pearson Hardman. Quando preciso de te contactar estarás sempre disponível.
Uzun bir süredir Pearson-Hardman'ın geleneği olan çaylak yemeği ve bu kişi de sen oluyorsun...
Uma tradição antiga da firma é o famoso jantar do caloiro. - O que significa que tu...
Pearson Hardman'ı mağlup edince kimsenin en iyilerini göndermedikleri için kazandın demesini istemiyorum.
E, quando vencer a Pearson Hardman, não quero que digam que foi por não terem mandado os melhores.
Pearson-Hardman'dan olduğunu söyledi, ben de içeri aldım.
Disse ser da Pearson Hardman, deixei-o entrar.
Pearson Hardman bize iyi bakıyor çünkü 7 / 24 çalışıyoruz.
A Pearson Hardman trata-nos bem porque funcionamos 24 horas por dia.
Pearson-Hardman'da çalışmak istemiyor musun artık?
Já não queres trabalhar na Pearson Hardman?
Cüzdanınız lütfen.
Sr. Hardman, não pode falar.