Hastings tradutor Português
1,967 parallel translation
Olmaz. Teşekkür ederim, Hastings.
Não, obrigado, Hastings.
- Meslektaşım Yüzbaşı Hastings.
- Apresento-lhe o Capitão Hastings.
Yüzbaşı Hastings, bu küçük hanım Matmazel Violet Wilson. Kendisi Andrew'in vesayetinde.
Capitão Hastings, esta é a Mademoiselle Violet Wilson, de quem o Andrew é tutor.
Birbirimizle hararetle fikir alışverişi yapıyorduk, Hastings.
Estivemos lá, Hastings, para uma troca de sabedoria um pouco agressiva.
- Katılıyor musun, Hastings?
- Não concorda, Hastings?
Değil mi, Hastings?
Certo, Hastings?
- Günaydın, Hastings.
- Bom dia, Hastings.
Bence kocaman. Dikkatli ol, Hastings.
Acho que é grande e que devia ter cuidado, Hastings.
Hayır. Bu tesadüf değil, Hastings.
Não, isto não é coincidência, Hastings.
Hastings, her taşın altını üstüne getir.
E, Hastings, não deixe pedra sobre pedra.
Dayanılır gibi değil, Hastings.
Isto é intolerável, Hastings.
İyimserliğin için sağ ol, Hastings.
Obrigado por essa nota de optimismo, Hastings.
Neler olduğunu görüyor musun, Hastings?
Vê como são as coisas, Hastings?
Sormak zorundayım, Hastings.
Não só posso, Hastings, como devo!
Kesinlikle, Hastings. Ama Andrew Marsh'ın cenazesinden önce maskesini düşürmek imkansız olur.
Decerto, Hastings, mas não seria apropriado desmascará-lo na véspera do funeral do Andrew Marsh.
Teşekkür ederim, Hastings.
Obrigado, Hastings.
Ama Dr. Martin Pritchard, bana ve meslektaşım Yüzbaşı Hastings'e Andrew'un bir oğlu olduğunu söylemişti bile.
Mas o Dr. Martin Pritchard já tinha contado ao meu associado, o Capitão Hastings, e a mim próprio, que o Andrew tinha um filho.
- Yapmayın, Yüzbaşı Hastings.
- Por favor, Capitão Hastings.
Hastings, geldiğin için sağ ol.
Hastings, obrigado por ter vindo.
- Bay Hastings, 13 numaralı oda.
- O Sr. Hastings está no 13.
Oyun ortağım Yüzbaşı Hastings.
Deixe-me apresentar-lhe o meu parceiro, o Capitão Hastings.
Hastings, bu şüphesiz Auguste Clouet'in eseri.
Hastings, isto é sem dúvida obra de Auguste Clouet.
Daha önce hiç bu kadar iğrenç bir adamla karşılaşmamıştım, Hastings.
Nunca, Hastings, nunca conheci um homem tão repugnante.
- Teşekkür ederim, Hastings.
- Obrigado, Hastings.
- Evet, Hastings, ama benim kanım değil.
- Sim, Hastings, mas não é meu.
İçgüdü, Hastings bilinç altımızda yatan gerçeği gösterir genellikle. Farkına bile varmadığımız gerçekleri.
A intuição, Hastings, descreve muitas vezes um facto que está tão enterrado no subconsciente que o sujeito não se apercebe da sua existência.
- Evet, Hastings o gerçeği öğrendiğimde vaka çözülecek.
- Pois, Hastings se eu soubesse isso, o caso já estaria resolvido.
- Trenin saatinden emin misin, Hastings?
- Tem a certeza do horário?
- Exhibition Yolu'nda nerede, Hastings?
- Onde é a Exhibition Road, Hastings?
Çabuk ol, Hastings.
Rápido, Hastings.
Yüzbaşı Hastings.
Capitão Hastings.
Yüzbaşı Hastings, tek vuruşta.
Capitão Hastings, um buraco com uma tacada.
Bayan Lemon, Yüzbaşı Hastings hipnotizma için fazlasıyla zeki biri...
Miss Lemon, o Capitão Hastings possui todo o poder intelectual...
Bonjour, Hastings.
Bonjour, Hastings.
Öyle bir yemekten sonra, Hastings, herhalde yatağa geri dönerdim.
Em todo o caso, é o que eu como. Após tamanha refeição, acho que voltaria para a cama.
"Şu an mesai vakti" derim, Hastings.
Digo que é hora de trabalhar.
- Hastings şu restaurant'a benden söz eder misin?
- Poirot? - Porque me fala desse restaurante?
- Evet, Hastings, sarı zambak.
- Sim, a íris amarela.
Hatırlıyor musun, Hastings, Arjantin'de yaşadığın sıralarda, bir keresinde seni ziyaret etmem için çağırmıştın beni?
Lembra-se de me convidar a visitá-lo, quando vivia na Argentina?
Seni ziyaret etmeyi sabırsızlıkla bekliyordum, Hastings.
Estava muito contente por ir visitá-lo.
Otelde tuhaf bir hava vardı, Hastings.
Havia uma certa atmosfera no hotel.
Şehir, alev almak üzereydi, Hastings.
A cidade estava prestes a explodir.
Hastings, bence bu daha çok bir yardım çağırısı olarak geliyor.
Acho que é antes um pedido de ajuda.
Adı Luigi'ydi, Hastings.
Acho que o dono se chamava Luigi.
Hastings, Londra tiyatrolarının bir rehberine ihtiyacım var.
Preciso de um guia dos teatros londrinos.
Hastings ve ben size bizzat bu ülkeye hoşgeldiniz demek istedik, ve Cuma günkü gösterinizi izliyor olacağımızı da bildirmek istedik.
Hastings e eu viemos dar-lhe as boas vindas a este país, e informá-la de que viremos ao seu espectáculo na sexta-feira.
Bu yardımcım Yüzbaşı Hastings.
Este é o meu sócio, Capitão Hastings.
Hastings, hemen kendime yarın gece Le Jardin des Cygnes'de bir masa ayırtmalıyım.
Tenho de reservar já uma mesa para amanhã, no Jardin des Cygnes.
Aynen öyle, Hastings.
Exacto. Planeado por duas vezes.
Yine de Yüzbaşı Hastings'in de sizinle gitmesini isterdim.
Ainda assim, preferia que o Capitão Hastings fosse consigo.
O nedir peki, Hastings?
E o que é isso?