Havaalanına tradutor Português
2,316 parallel translation
Belki Du preez'in son zamanlarda nakliye almak için havaalanına yolladığı biridir.
Alguém que o Du Preez já tenha mandado ao aeroporto buscar uma carga.
Havaalanına...
- Ao aeroporto.
Sizi havaalanına götüreceğim.
Estou aqui para o levar para o aeroporto.
Birincisi, ki birinci olmasının sebebi var, arabadan çıkarım bu seni havaalanına götürür ve Miami'ye döndüğünde Gio'ya hapiste nasıl hayatta kalınacağını öğreten danışmanlardan tutmasını söylediğimi söyle.
Uma, e está nessa posição por uma razão, eu saio do carro e este senhor leva-o ao aeroporto e quando chegar a Miami, diz ao Gio que eu disse para contratar daqueles consultores que ensinam a sobreviver na prisão, porque o depoimento do Rollie
Büyükbaşlar, Japonların Matanikau üzerinden saldıracağını düşünüyorlar ve zırhlılarını sahil yolundan havaalanına getirmelerini umuyorlar.
O Comando acha que os japoneses vão atacar pelo Matanikau, na esperança de levarem a sua estrutura pela estrada costeira até ao aeroporto.
Şİmdi havaalanına bıraktım. - Harika.
- Levei-a agora ao aeroporto.
Yarın okuldan hemen sonra havaalanına gideceğiz.
Amanhã, vamos para o aeroporto logo a seguir às aulas.
Tony etrafı dolaşmaktan dönünce havaalanına gidiyoruz.
Vamos para o aeroporto assim que Tony acabar de ver os pontos turísticos.
Havaalanına giderken, arabada alacaksın.
Tome no carro à ida para o aeroporto.
Havaalanına, pek acele!
Aeroporto JFK, rapidamente.
Evet, sahte seyahat belgeleri almamıza yardım edecekti asilerin ormandaki gizli havaalanına götürmeyecekti.
- Sim, para arranjar documentos falsos, e não para nos conduzir a uma base aérea secreta dos rebeldes na floresta.
Havaalanına haber verdim.
- Já avisei o aeroporto.
Havaalanına gidiyorum.
Vou a caminho do aeroporto. - Porque precisas disso?
- Havaalanına gidiyorlar.
Estão de partida para o aeroporto.
Havaalanına kadar götürmenize hayır demem.
Não recusava uma boleia para o aeroporto.
Sanırım havaalanına gidiyorsun.
Presumo que vás para o aeroporto.
Havaalanına gidiyorum.
Vou agora para o aeroporto.
O sırada stada ve sonra da havaalanına gitmiş olabilir.
Ele pode ter ido ao estádio e ter voltado ao aeroporto, por essa altura.
Havaalanına gitmeden önce kaldığın yere gidip eşyalarını alacak kadar vaktimiz var.
Temos tempo à justa para passar no teu apartamento e ir buscar as tuas coisas antes de irmos para o aeroporto.
Havaalanına gidiyordu.
Ia para o aeroporto.
Havaalanına dönerken bunu not edeceğim.
Vou só anotar isto a caminho do aeroporto.
Henüz havaalanına gidemiyorum çünkü, sizin raporunuzu "size," yazmalıyım, ve kurbanla da görüşmeliyim
Ainda não posso ir para o aeroporto porque preciso fazer um relatório sobre você, para você, e tenho que entrevistar a vítima!
Tamam, dinleyin... Kendi sorularımı bitirir bitirmez, sizinkilerden bazılarını soracağım,.. .. ama sonra havaalanına eskort isterim.
Assim que acabar com as minhas perguntas, farei algumas das suas, mas depois quero uma escolta policial para o aeroporto.
Böyle devam et, beni havaalanına sen götüreceksin, oğlum.
Continue assim, mando você levar-me de volta ao aeroporto, rapaz.
Ya da onu havaalanına bırakırız.
Ou poderíamos levá-lo até o aeroporto.
Orası havaalanına baya yakın.
Fica perto do aeroporto.
Havaalanına gitmeliyiz.
Temos de ir para o aeroporto.
Bana kalan tek şey ise onu havaalanına bıraktığım anın anısı.
E agora, tudo o que me resta, é a memória de deixá-la no aeroporto.
Ama bir gün, havaalanına gittim ve ben... Uçağa binip LA'e geri dönemedim.
Mas certo dia fui até ao aeroporto e não consegui entrar num avião e voltar para LA.
Los Angeles havaalanına hoş geldiniz.
Bem-vindo ao Aeroporto Internacional de Los Angeles.
Uçuş L.A.'tan Afganistan'daki Peshawar havaalanına.
Este itinerário tem um voo de Los Angeles para o aeroporto de Peshawar no Paquistão.
O zaman havaalanına gidip uçuşunu bekleyebilirsin yani.
Mais vale esperares no aeroporto.
Şimdi git üzerine bir şeyler giyin de ben havaalanına gitmeden bir şeyler yiyelim. - Şimdi sen...
Porque não vais vestir alguma coisa para irmos comer alguma coisa, antes de ir para o aeroporto?
Alex, haftada en az iki kez gidiyorsun havaalanına.
Alex, tu vais ao aeroporto pelo menos duas vezes por semana.
Vahşi Batı Televizyonu'nun diyeti ve havaalanı romanlarıyla büyütülmüş. Ancak dünyanın gelişmemiş birçok ülkesinde çift araştırmalarında sessizlik mühim bir yer almaktadır. Olay, gerçek duygusal samimiyette.
Mas em muitas partes do mundo menos desenvolvidas, o silêncio tem um papel essencial na busca do casal de intimidade emocional autêntica.
Bu orman mücadelesinde bir aydan fazla dayandıktan sonra denizciler, kaybettikleri havaalanını geri almaya çalışan Japonların saldırısıyla karşılaştı.
Depois de enfrentarmos mais de um mês de guerra na selva, os fuzileiros enfrentaram uma ofensiva japonesa para reconquistar o aeroporto.
Bizim tabur, havaalanının güneyinde Hanneken'in tabura katılacak.
O nosso Batalhão vai juntar-se ao de Hanneken, na nossa antiga posição a sul do aeroporto.
Bizim tabur, havaalanının güneyinde Hanneken'in tabura katılacak.
O nosso Batalhão vai juntar-se a Hanneken na nossa antiga posição a sul do aeroporto.
11D onu havaalanından almaları için bir değil iki kadına birden telefon etti.
O do 11D telefonou não a uma, mas a duas mulheres para o irem buscar ao aeroporto.
Onu havaalanından alıp gelmek için 60 dakikalık öğle yemeği molasından fazlasına ihtiyacım vardı. Ve...
Precisava de mais do que os 60 minutos da hora de almoço para ir ao aeroporto e voltar, e...
Oraya vardığımda, bana havaalanında yardım etmesi gereken biri lazımdı.
O tipo que me estava a ajudar, ficou retido na imigração.
Mahkumunuz kaçmadan birkaç saat önce, üç Amerikalı kiralık bir jetle San Carlos Havaalanı'na iniş yaptılar.
Três americanos aterraram no aeroporto de San Carlos num avião alugado, umas horas antes do vosso prisioneiro fugir.
Şimdi, gelelim şu havaalanındaki Amerikalılara. San Carlos Havaalanı'ndaki iki Amerikalı Lacayo Karagahı'ndaki firarın suç ortaklarıdır.
Em relação aos americanos no aeroporto dois americanos no aeroporto de San Carlos envolvidos na fuga de Camp Lacayo.
Havaalanı yolundaki Cowboy Palace Sallon'un arka sokağındayım.
Estou no beco em frente ao Cowboy Palace Saloon na Estrada do Aeroporto.
Havaalanında, bagaj teslim yerinde tanışmıştık.
Conhecemo-nos no aeroporto, na secção de bagagens.
- Siz hazırlanın ben de bizi havaalanına götürmesi için bir helikopter ayarlayayım.
Vou tratar de um helicóptero para nos levar até Teterboro.
Havaalanında, çantasında 5 bin dolar ve Ekvador'a sadece gidiş uçak biletiyle sıradaydı.
Numa fila, no aeroporto, com 5.000 dólares na mala e um bilhete de ida para o Equador.
Onlar havaalanı otoparkına gidiyor.
Estão a ir para o estacionamento do pessoal do aeroporto.
Gizlenmiş adamlarımız, Boyd'u havaalanı otoparkına girerken gördü, ama çıktığını gören olmadı.
Agentes disfarçados viram o Boyd entrar na garagem do aeroporto e nunca mais sair.
Birinci sınıfta uçalım sen de Angela Lansbury'nin başını şişiresin diye ben havaalanında yalan söylerken vicdanın çok rahattı ama.
Onde estava toda está consciência, quando consegui lugar na sala de espera de primeira classe no aeroporto e não paraste de falar sobre isto à Angela Lansbury.
Havaalanını ara, uçuş listelerini kontrol etsinler. Beni de haberdar et.
Contacta a Infraero, coloca-o na lista de observação e mantém-me informada.