Havalı tradutor Português
5,291 parallel translation
Herkes genelde havalı rolü yapıyor, biliyor musun?
A maior parte do tempo, agem todas normalmente, sabes?
- Havalı olduğumu düşünmeni istemiştim.
Queria que pensasses que eu era fixe.
- Evet, bayağı havalı.
- Sim, é como que uma moda ou coisa assim.
Hayır demek istediğim, sen gotik mi, inek mi, yoksa havalı çocuk muydun?
Não, eras gótico, um totó ou um miúdo fixe?
Havalı gözükmek için...
Vesti-me para o que é cool...
Havalı.
Que estilo...
Sayemde havalı bir din gibi gözüktüğünü biliyorum ama hep göğüs eti ve Işık Festivali'nden ibaret değil.
Sei que faço parecer legar, mas... Não é só carne e dreidel.
Ve Dominique iken Dom olduğundan çok daha havalı olduğunu söyledi.
E que o Dominic era muito mais fixe antes de tornar-se "Dom".
Yeni koşu ayakkabılarını beğendim, çok havalı görünüyorlar.
Gosto dos ténis novos. São muito modernos.
Ayrıca ben orada olacağım, o yüzden insanlar havalı olduğunu düşünecekler.
E eu vou estar lá contigo, por isso todos vão pensar que és porreira.
Havalı insanlar ne yaparlar?
O que é que o pessoal porreiro faz?
Çok havalı, gözlüksüz 3 boyutlu film izlemek gibi.
É como ver um filme em 3D sem óculos, é fixe!
- Havalı. Biz bilim adamıyız.
Somos homens de ciência.
Oldukça havalı sizce de öyle değil mi?
Muito chique, não acham?
Çok havalı, değil mi?
Fixe, não é?
Çok havalı!
Fixe!
Havalı mı?
Fixe?
Havalı olan da ne?
O que é fixe?
Havalı şeyler.
Fixe.
Broad caddesindeki o havalı ofislerinden biri onun.
Tem um daqueles escritórios grandes em Broad Street.
Henry Robertson hemşirelerden yeni hastanenin gösterişli süslemelerine ve havalı asansörlerine uyacak biçimde güzellik yarışması düzenleyecek.
O Henry Robertson transformou a equipa de enfermagem num concurso de beleza, digna da decoração cheia de estilo do novo hospital e dos seus finos elevadores pneumáticos.
Bu aslında çok havalı.
É realmente muito fixe.
- Havalı isimmiş.
- Bonito nome.
- Havalı olabilir.
- Pode ser um coisa boa.
Hey Holly, gelip gerçekten havalı bir şey görmek ister misin?
Holly, queres ver uma coisa montes de fixe?
Diğer tüm bebekler sana bakacaklar ve o kadar havalı bir serseri olacaksın ki koşa koşa...
Todos os bebés vão olhar para ti, e vais ser um valentão, eles vão sair a fugir...
Diamond olman havalı falan ama bir Supershock değilsin yani.
É fixe ser o Diamond e assim, mas não é como se fosse o Super Choque.
- Bu çok havalı.
- Isto é demais.
Umarım yemeği bulmak için mikroskopla bakmam gereken şu havalı restorandan daha iyidir.
Bem, espero que seja melhor do que aquele lugar, onde precisava do microscópio para encontrar a comida.
Huck ve Harper havalı lakaplar aldı.
O Huck e o Harper têm alcunhas.
Gamalı haçın havalı olduğunu sanıyorsunuz
Ainda pensam que as suásticas são fixes
Temiz havalı ve yarı karanlık bir yerde uyandım, denize yakın olduğumu bir şekilde biliyordum.
Acordei a sentir o aroma fresco do escuro sombrio... sabendo, de alguma forma primordial, que estava perto do mar.
Havalı bir şey, değil mi?
É gira, não é?
Şu havalı kutuyu alabilesin diye insanlar öldü.
Pessoas morreram para que pudesses ter uma caixa nova.
Yani, süper güce sahip olmak kadar havalı sonumun diğer kurbanlar gibi olmasını istemiyorum.
Quer dizer, por mais fixe que seja ter superpoderes... não quero acabar como as outras vítimas.
Bak, serum benim hayatımı kurtardı ama şimdi bu süper havalı güçlerle benimle alay ediyor...
Quer dizer, o soro salvou-me a vida, mas, agora, está-me a provocar-me com poderes fantásticos e...
Nasıl havalı değil mi?
Dança com serpentes!
Şimdi izin verirsen, dışarı çıktığımıza göre gidip havalı kol düğmelerimi bulmalıyım.
Deixe-me ir à procura dos botões de punho bonitos para sairmos.
Ona havalı bir ad lazım. Joe Dirtay gibi.
Ele precisa de um nome fixe, como Joe Dirté.
Yani, Alis havalı biri ve Harikalar Diyarında herkes sürekli ağırlık çalışıyor olsaydı.
Em que a Alice era um tipo fixe e o País das Maravilhas era um sítio onde toda a gente puxa ferro.
Onun gibi görünmeyebilir. Sesi onun gibi olmayabilir. Onun kadar havalı olmayabilir ama kafasının içindekiler dünyayı değiştirecek.
Pode não ter o mesmo aspeto, a mesma voz, não ser tão fixe, mas o que tem aqui vai mudar o mundo.
Evet, çok havalı.
É da pesada.
Pekâlâ, paralel ben, paralel Ramse tek gözlü, havalı, belalı, pek de farklı değilmiş.
Então o meu'eu'alternativo, o Ramse alternativo, é zarolho, fixe, danado, não muito diferente.
Süper havalı değil mi?
É mesmo fantástico.
Ama oldukça havalı bir şeydi.
Mas foi bem fixe.
Ne çok havalı biliyor musunuz?
Sabem o que é porreiro?
Ne kadar havalı, değil mi?
Não é fixe?
Havalı.
Porreiro.
Bu ne kadar havalı?
- Não é porreiro?
Oldukça havalı.
- Muito.
Süper havalı.
- Sim, é mesmo fixe.