Haver tradutor Português
24,168 parallel translation
Bu komploda yer alan birisi daha olmas lazım kesinlikle, Eddie'ye yakın olan biri.
Deve haver mais alguém envolvido, na conspiração, alguém próximo do Eddie.
Bence Power Birimi personeline düzenli olarak check-up yapılmalı.
Acho que devia haver controlos médicos regulares de todo o pessoal da Divisão Powers.
Cidden bir kadın olmak zorunda mı?
A sério? Tem que haver uma "ela"?
Üç tane korunan ceset olmalıydı.
Deviam haver 3 cadáveres preservados.
- Bir yerlerde daha fazlası olmalı.
- Tem haver mais em algum lado. - Não há.
Onun sana söylemesi lazım, aksi takdirde aranızda güven kalmaz.
É ela que precisa de contar-te, ou então... não vai haver confiança.
Onu bu şekilde gömmek için bir sebebi olmalı.
Deve haver uma razão para o enterrarem assim.
Hatırlayacağın bir şeyin bize yardımı olabilir.
Pode haver alguma coisa de que te lembres que possa ajudar-nos.
Bir İmparatorluk yük gemisine kazara bindiğine göre arızalı bir mantık devresine sahip olmalısın.
Deves haver um circuito lógico a funcionar mal... para teres entrado acidentalmente num cargueiro imperial.
Acı çektiği için ona bir şey veriyorum ve geniş spektrumlu bir antibiyotik, sadece enfeksiyon durumları için.
Vou dar-lhe algo para as dores e um antibiótico de largo espetro, para o caso de haver infeção.
Gelecekte kir sıkıntısı var mı?
Vai haver escassez de terra no futuro?
Güvenliği arttırın, muhtemelen başkaları da vardır.
Aumenta a segurança, deve haver mais.
Bir de yangın mı çıktı?
Chegou a haver um incêndio?
- Kutuların birinde olacaktı.
Deve haver algum nas caixas.
Bir gözetleme programı olabilirmiş.
Pode haver um programa de vigilância.
Bunun sonuçları kötü olacak. Onlara anlatacağım.
Vai haver consequências, e eu vou-lhes dizer.
- Bela çıkacak mı?
- Vai haver sarilhos?
Neden uzaylıların Fillory'i yöneticisi yapıldığını merak ediyorsunuzdur, ben geçerli bir sebepleri olduğundan eminim, ama kimsenin en ufak bir fikri yok buna sebep göstericek.
E deve haver uma óptima razão, mas ninguém sabe qual é.
Çekişmeli bir yarış olacak.
Vai haver concorrência forte.
İşleri yarım saate bitecek birkaç amatör boksör var ama ondan sonra tamamen sizindir.
Vai haver dois combates amadores daqui a meia hora, mas depois disso estão à vontade.
- İsterseniz içeride su var. Atıştırmalık da olacaktı.
Se quiser, tem água e deve haver petiscos.
Yenene kadar.
Até não haver.
Ona şantaj yapabileceğimiz bir şey olmalı.
Deve haver alguma coisa para a chantagear.
Böyle durumlarda usulsüzlüğü açığa vuran kişilere para teklif edilebiliyor.
Pode haver dinheiro para um informador numa situação como esta.
İhtiyacı olduğu bir şey olmalı.
Deve haver qualquer aqui que ele precisa.
- Hani şarkılar nerede?
Devia haver muito canto.
Bir yolu olabilir.
Pode haver uma forma.
Başka bir yolu vardı mutlaka. Yoktu.
- Não, tinha de haver outra maneira.
Bir çeşit saldırı yaklaşıyor.
Vai haver um ataque.
- Bunun kesin bir açıklaması vardır.
- Tem de haver uma explicação.
iki tarafın da menfaati açısından. - Sizi anladığımı sanmıyorum Bayan Gibson.
Deve haver uma outra forma de resolvermos isto que nos beneficie a ambos.
- Nasıl bir sebep olabilir ki?
- Que motivos poderia haver?
Hayır, onlara yardım edecek insanlar var.
- Pode haver alguém ferido ali atrás. - Não, há lá pessoas que podem ajudar.
Sence beyaz çocuk mu öder?
Estavas no lugar errado na hora errada. Certo? Tem de haver um culpado.
Sorabileceğin başka biri vardır. Sorun değil.
Deve haver mais alguém que possas convidar.
İptal etmek saygısızlık olur. Resepsiyonda şarap ve peynir verilecekmiş.
Vai haver uma receção com vinho e queijo.
Doğru, yani içinde işe yarar parmak izleri olabilir.
Muito bem, o que significa que podem haver impressões digitais utilizáveis nesta coisa.
Kim, başka davalar da olacak.
Kim, vai haver outros casos.
Bunun bir hata olması gerek.
Deve haver algum engano.
Görünüşe göre birimimde bir köstebek varmış Jim.
Parece haver um infiltrado na minha organização.
Pek çok sorun olabilir.
Pode haver muitos problemas.
Huzur Getiren'in çalışmış olmasının 1000 farklı sebebi olabilir, tamam mı?
Pode haver 1000 razões para a arma ter funcionado com ela.
Başka bir varis olabilir.
Pode haver outro herdeiro.
Su yağ sızıntısının olduğu yere ulaştığında olası tutuşmaların önüne geçecektir çünkü oksijen olmadan ateş olmaz ve su altında oksijen yoktur!
- Sim. Se a água atingir a fuga, vai abafar possíveis chamas, pois não dá para haver fogo sem oxigénio, e não há oxigénio debaixo de água!
Aramızda sır olamaz.
Não pode haver segredos entre nós.
- Başka bir yolu olmalı.
- Tem de haver outra forma.
Yanımda bir not vardı belki de. Dosyaya eklemiş olabilirler.
Podia haver um bilhete comigo que esteja no ficheiro, qualquer coisa.
Seni kurtarmak için kullanabileceğimiz tohum falan kalmış olmalı.
Deve haver sementes, ervas ou algo que possamos usar para salvar-te.
Bunun bir üçkağıdı olmalı.
Tem de haver um truque, certo?
- Maç falan olmayacak ki.
Não vai haver combate.
Saldırı olabilir canım.
Poderá haver um ataque.