Hoss tradutor Português
247 parallel translation
Ona kadar saymadın Hoss.
Não foram dez.
Hey! Nasıl gidiyor Hoss?
Estás bom ou quê, Hoss?
Hoss?
Hoss?
- Doğru mu Hoss?
- Isso é verdade, Hoss?
Hoss benim kadar iyi kullanabileceğini iddia ediyor... Tanrı biliyor, buna ben de inanıyorum.
O Hoss diz que sabe guiar tão bem quanto eu... creio em Deus que sim.
Hoss çok iyi kullanmıyor mu?
Não está o Hoss a guiar bastante bem?
Bak Hoss.
Olha, Hoss.
- Ne dersin Hoss?
- Que achas, Hoss?
Gidelim Hoss.
Vamos, Hoss.
Haydi Hoss.
Anda, Hoss.
Kahretsin, başardık Hoss.
Co'a breca, Hoss, conseguimos.
Haydi, gidelim buradan Hoss!
Anda, vai-te embora, Hoss!
Becerdin Hoss!
Conseguiste, Hoss!
Hoss'un bizimle gelmesine izin verirseniz sevinirim.
Gostava que considerasses levarmos o Hoss connosco.
Sen ne düşünüyorsun Hoss?
Que achas, Hoss?
İşte rotamız Hoss.
Eis a nossa estrada, Hoss.
Enid'e varınca beni uyandır Hoss.
Hoss, acorda-me quando chegarmos a Enid.
İşte öyle Hoss.
É assim mesmo, Hoss.
Bu iyi Hoss.
Isso é bom, Hoss.
Bu gerçekten iyi Hoss.
Isso é mesmo bom, Hoss.
Evet Hoss, nasıldı?
Então, Hoss, que tal?
Kahretsin Hoss, sana dediğimi yap.
Raios, Hoss, faz o que te digo.
Hoss, kutunun içine bir bakıver.
Hoss, vê o que está nessa caixa.
Hoss, paramızı aldık, gidelim.
Hoss, temos o nosso dineiro, vamos.
Red dayı bana Hoss der.
O Tio Red chama-me Hoss.
Ben de sana Hoss diyebilir miyim?
Importas-te muito se eu te chamar Hoss também?
Kenara çek ve arabayı durdur Hoss.
Abranda aqui e pára, Hoss.
Hoss, ona gitarı ver.
Hoss, dá-lhe a viola.
Hoss, aşağı in ve o otobüsü beklet.
Hoss, vai lá abaixo e pára esse autocarro.
Tamam, Memphis'de görüşürüz Hoss.
OK, vejo-te em Memphis, Hoss.
Başıma bela olursa Hoss, şahidim olmak zorunda kalacaksın.
Se ela tentar meter-me em sarilhos, Hoss, tens de ser mina testemuna.
- Bak Hoss... kankam ve şoförüm olacaksan tamam.
- Olha, Hoss, se queres ser o meu compincha e motorista, está bem.
Hoss, bunu nasıl buluyorsun?
Parece-te boa, Hoss?
Onca yolu boş yere geldik Hoss.
Este camino todo para nada, Hoss.
Endişelenme Hoss.
Não te preocupes com isso, Hoss.
Sanatoryuma bir kere gittim Hoss.
Já estive no sanatório uma vez, Hoss.
Beni o şekilde görmek mi istiyorsun Hoss?
É assim que me queres ver ir, Hoss?
Hoss!
Hoss!
Hoss, benim!
Hoss, sou eu!
Hoss, bu şehir felaket.
Esta cidade tem algo de invulgar.
Hoss, onu görüp olanlar için özür dilemem gerek.
Hoss, teno de o ver e dizer-lhe que lamento aquilo tudo que aconteceu.
Hoss, bu sefer çok meşgulsün, değil mi?
Hoss, estás muito ocupado desta vez, não estás?
Şimdi ne yapacaksın Hoss?
O que vais fazer agora, Hoss?
Hoss, Kaliforniya'ya gitmek için her şeyi yaparım.
Hoss, eu farei tudo para ir para a Califórnia.
Hoss'un hikayesi ne?
Qual é o tratamento de Hoss?
Merle Haggard'ı, Hoss Cartwright'ı, Bonanza'yı biliyorum.
Conheço Merle Haggard, Hoss Cartwright e The Beverly Hillbillies.
Almanı istediğim şey ne hayvan kafası, ne bir tablo ne de seramik Hoss Cartwright şapkası.
Não quero que compres cabeças de animais, quadros, ou chapéus de cerâmica em memória do Hoss Cartwright.
Ağaçları dinlemelisin, Hoss.
Há que ouvir as árvores.
Sana birşey söyleyeyim, Hoss.
Deixa que te diga uma coisa.
Her zaman aptaldın, yaşlı Hoss.
Tu sempre foste o trapalhão, velho amigo.
Sakin ol, Hoss!
Calma!