Hâlim tradutor Português
283 parallel translation
Sanırım benim de bu gece seni keyiflendirecek hâlim yok.
Também estou um farrapo.
Eğri büğrü basılmış para gibiyim. Önümde göz süzen bir haspaya caka satacak afili âşığa benzer bir hâlim hiç yok. Adam gibi bir kalıptan yoksun kalmışım, sahtekâr doğanın marifetiyle güzellikten nasip almamışım.
Eu, que rudemente sou marcado, e que não tenho a majestade do amor para me pavonear diante de uma musa furtiva e viciosa eu, privado da perfeita proporção, desprovido de todo encanto pela pérfida natureza,
Hâlim berbat. Bir kız beni terk etti.
Uma garota miserável me abandonou.
Papa'ya yalvaracak hâlim yok.
Eu não imploro pelos favores do Papa.
Ama banyoda durarak başarısız olacak hâlim yok.
Mas não vou falhar na sua casa de banho. Vamos.
Seni yalnız başına gönderecek hâlim yoktu ya, Louise.
Não ia deixar você ir sem lhe acompanhar, Louise.
Sonunda yeter, yiyecek hâlim yok demek zorunda kaldım.
Tive de dizer : "Parem. Não consigo comer mais."
Kullanıyor gibi bir hâlim mi var?
- Tenho cara de quem anda a meter?
Hoş bir akşam geçirdim ve saçmalıklarınla uğraşacak hiç hâlim yok.
Tive uma noite bem agradável e não me apetece aguentar as tuas merdas.
Kıpraşmaya hâlim yok! - Avv!
- Eu estou estafado, não consigo mais balançar.
Yorum yapmaya kalkışmaya bile hâlim yok.
- Acho que nem devia tentar comentar.
Bebek hâlim.
Olhem para mim!
Bu küçük çocuk benim 8 yaşında ki hâlim.
Muito bem. Este rapazinho sou eu com 8 anos.
Bilmece çözecek hâlim yok.
Não há tempo para adivinhas.
Gelemem, hiç hâlim yok.
- Não posso. Não me apetece.
Zengin bir hâlim mi var?
Não estou a ganhar dinheiro.
En hızlı hâlim bile değildi.
Não estava a correr ao máximo.
Bu benim her geceki hâlim.
Sou eu, todas as noites.
Aptal gibi bir hâlim var mı? - Antoine, söyle ona...
- Diz-lhe, Antoine.
Suçluya benzer bir hâlim mi var?
Como se eu fosse um criminoso ou algo do género.
Bunu kendi kendime yapacak hâlim yok.
Não vou fazer isto sozinha.
Shane yeni ortağın. Benim genç hâlim olarak dikkate alabilirsin.
Shane é seu novo parceiro e considere-o como uma versão mais nova de mim.
Steve, benim ayık hâlim bu!
Como um sonar. Steve, este sou eu sóbrio.
Ayrıca şunlardan birkaç tanesini okula asabilir misin çünkü oraya gidecek hâlim kalmadı.
Pois tens. Achas que podes afixar alguns destes, já que estás lá? É que não me apetece mesmo nada ir lá.
Ruh hâlim değişebiliyor.
- Eu quero dizer, você é um cruelmente o assassino brutal. - Eu tenho meus humores.
- Şaka yapıyor gibi bir hâlim mi var?
- Pareço estar brincando?
Aptala benzer bir hâlim mi var?
Eu pareço um estúpido para você?
Tam 15 yaşımdaki hâlim.
Deus, isso é tão eu quando tinha 15 anos.
Dört yaşında gibi bir hâlim mi var? Tamam.
Achas que tenho quatro anos?
Ben korktum, bu da bugünlerdeki normal hâlim, ama görüşmeyi tekrar ayarlıyorum.
O que é a minha jogada mais frequente, ultimamente. Vou remarcar a entrevista.
Bu senin için süpriz olabilir, ama gerçekten konuşacak hâlim yok.
Isto pode surpreender você, mas realmente não estou com humor para conversar.
Eğer bir olasılık varsa, hayır deme sakın çünkü senin imkânsız kahramanlık oyununla uğraşacak hâlim yok.
E não digas que não se houver alguma possibilidade... porque eu não estou com disposição para o teu habitual jogo de impossíveis heróicos.
O an için ruh hâlim biçilmiş kaftandı.
Estava mesmo no ponto.
Nefis bir ruh hâlim var.
Estou porreiro.
Bağ kuracak hâlim yok.
Vou desligar-me.
Kalem tutacak hâlim kalmadı.
Nem sei se consigo segurar mais numa caneta.
- Dalga geçer bir hâlim mi var?
- Eu tenho cara de palhaço, merda?
- Koşacak hâlim kalmadı.
- Não consigo correr mais!
Ben koydum. Sen olmasan hâlim ne olurdu?
O que faria sem ti?
Heceleme profesörü gibi bir hâlim mi var?
Com o que é que pareço, uma professora de ortografia?
Sadece işler, onunla birlikte daha basitti, şimdiki hayatım gibi büyük bir... dağınıklık içindeki bekar hâlim gibi değildi.
É que as coisas eram mais simples com ele do que com a minha muito, muito confusa, actual vida de solteira, mas não era essa a questão.
Sadece, çok daha iyi hâlim.
Só que muito melhor.
Benim dinleme hâlim o.
Aquele momento fui eu a ouvir-te.
Parmağımı oynatacak hâlim yok.
Estou estoirado.
Artık normal hâlim böyle.
Bem-vinda ao meu novo normal.
Bunu... Bunu tartismaya hâlim yok.
Não tenho energia para argumentar.
Kendi evimi yakacak hâlim yok.
E não peguei fogo à minha própria casa!
O benim çocukluk hâlim.
Sou eu em criança.
Çamaşır yıkar bir hâlim mi var?
Agora não estou a lavar roupa!
Öyle bir hâlim mi var, Lincoln?
Eu pareço assustada, Lincoln?
Benim de son zamanlardaki hâlim ortada zaten.
E tenho-o evitado porque...