English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ I ] / Imkansız

Imkansız tradutor Português

9,934 parallel translation
Bu imkansız.
É impossível.
Harika bir plan ama bunu gerçekleştirmemizin neredeyse imkansız olduğunun farkındasındır.
É um plano brilhante, mas, tens consciência que será quase impossível executá-lo?
- Bu imkansız olurdu.
- Isso seria impossível.
- Bu imkansız.
Isso é impossível.
2015'te bir erkek olmak imkansız.
É impossível ser homem em 2015.
Sea Org üyeleri saat başına 40 sent alıyor ve bence Tom Cruise'un bunu bilmiyor olması imkansız.
Os membros da Sea Org ganham 40 cêntimos à hora. Não acredito que o Tom Cruise não saiba disso.
Pekala, işte bu imkansız çünkü Bayan Brammer bütün hafta buradaydı.
Isso é impossível, porque a Brammer esteve em Washington toda a semana a preparar as audições.
Seni zamanda ileri göndermek, pek de imkansız görünmüyor.
Enviar-te para o futuro não é a parte mais impossível.
Bana "mümkün" dediği kadar "imkansız" da der.
Ele diz-me que é "impossível" tantas vezes como "provável". Mas estás disposta a tentar?
Oz'un anahtarı olmadan büyücüye ulaşmak imkansız.
Bem, sem a chave para Oz, não há nenhuma maneira de se chegar ao feiticeiro.
Sen beni bırakıp, başını alıp iş gezilerine gittiğinde ben kendi başımın çaresine bakıyorum. Mesela Bob Dylan konserine gitmemi imkansız hâle getirmediğin sürece iyi idare ediyorum ben. Bu da zar zor kendimi yetiştirdiğim için ufak bir ödül olacaktı işte.
Sei que planeias fazer viagens que te levarão para longe, e me vais deixar sozinha, o que não me importo desde que tu não me proíbas de eu fazer coisas como ir ao concerto do Bob Dylan, que é uma pequena recompensa por eu me ter praticamente criado!
Görünüşe göre büyük farklar var göz ardı etmek imkansız...
Há grandes diferenças óbvias, mas não é possível ignorar o facto de que...
Korkarım, bugün gördüklerimden sonra sizin durumunuzda müdahalesiz gebe kalmak imkansız olabilir.
Temo que, pelo que vi hoje, que a concepção sem intervenção no vosso caso, será impossível.
Bu imkansız.
Isto parece impossível.
Bu imkansız.
Isso é impossivel.
- İşte bu imkansız bir şey.
E isso não é possível.
- Bu imkansız.
Isso não é possível.
O daireden toplantıya bu şekilde gelmesi imkansız.
É impossível ele ter vindo do apartamento dela assim.
Bu imkansız. Bir çeşit hile olmalı.
É impossível, deve ser algum truque.
" Benim için sonsuz orman ilgisi ne zaman başladı bilmek imkansız... pek çok insanın tamamen dermansız delirmesine neden oldu.
" Não me é possível saber se foi já na infinita selva que se iniciou em mim o processo que levou tantos outros à loucura total e irremediável.
Durumşu ki, bu imkansız.
Mas isso é impossível.
Kabil ile bir bağı olduğunu bulmak imkansız ama bir bir bütün aileyi yok etmiş.
Não há qualquer ligação ao Caim, claro, mas está a arrasar famílias inteiras, uma após a outra.
Çok nadir bir şey istedim imkansız, onu bulma olasılığım imkansızdan da öte.
Pedi algo tão raro, tão impossível que não havia hipótese de encontrar.
- Benim bilgilerime göre bu imkansız.
- Pensei que fosse impossível.
Hasta hakları izin alınmasını imkansız kılıyor.
A confidencialidade do paciente impossibilita arranjar um mandato.
H.L.H.S. hastasının kurtulması imkansız gibi görünüyor.
Este caso de SHCE parece impossível.
Bu kadının acilen bir doktora ihtiyacı var! Bu imkansız.
- Ela precisa de um médico, agora!
Altı buçuk ayda... İnsanların toplam geni o kadar azalacak ki, neslinin tükenmemesi imkansız.
Em seis meses e meio, o genoma do Homo Sapiens será diluído ao ponto em que a extinção será inevitável.
Orada bulunması imkansız olmasına rağmen ona dokundun.
Conseguiste tocar-lhe, apesar... de ela não ser real.
Hem öğretmenliğe dönüp sağlık sigortasını sürdürmem, hem seninle vakit geçirmem hem de çocuklarımızla ilgilenecek enerjiyi bulmam imkansız.
Vai ser impossível para mim voltar à escola e manter o seguro de saúde, estar contigo e ainda ter energia para tomar conta dos miúdos.
Çocukken, annemin imkansız bir şey tarafından öldürüldüğüne şahit oldum.
Quando era criança, vi a minha mãe ser assassinada por algo impossível.
Sonrasında yaşanan bir kaza beni de imkansız yaptı. Ve Flash oluverdim.
Depois um acidente tornou-me no impossível, e eu tornei-me no Flash
Evet. Fiziksel temasın eksikliğini hayal etmek zor. ama kesinlikle imkansız değil.
É difícil imaginar a ausência de contacto físico, mas não é impossível.
- Söylemek imkansız.
- É impossível dizer.
Bununla kaybetmem imkansız.
Com isto, não posso mesmo perder.
Daha önce de söyledim dedektif, var olan güvenlik sistemimizle bu imkansız.
Eu disse-lhe, detective, dada a nossa segurança, isso é impossível.
Bildiğimiz kadarıyla, geminin ışık hızı sürücüsü sağlam ancak kaptan köprüsünden navigasyon imkansız.
Pelo que sabemos, o "hiperdrive" da nave está intacto. Mas, navegar a partir da Ponte é impossível.
Hayır, bu imkansız.
- Não, é impossível.
Bunu yapan kişiyi bulmamızın imkansız olduğu.
Que descobrir quem fez isto é praticamente impossível.
... imkansız beceriler, imkansız durdurulma.
Feitos incríveis, impossível de deter.
Peşinde olduğumuz şey, içine zorla girilmesi imkansız olan, serilyum alaşımlı bir odada muhafaza ediliyor.
O dispositivo que procuramos, está localizado numa câmara de liga de "serilium" virtualmente impenetrável.
Ayrıca kapıda kırılması imkansız olan bir şifre sizi bekliyor.
E a porta terá um código que não conseguirão descobrir.
İmkansız.
Impossível.
İmkansızı isteme benden.
Não peças demasiado.
- İmkansız.
- Não há hipóteses.
İmkansız.
Não pode ser.
İmkansız değil.
- Não. Não é impossível.
Hayır, bu imkansız.
- ou a sair do quarto do Agente Thomas. - Não, isso é impossível.
- İmkansız. - Biz bunu dayanamayız.
- Mas, é difícil competir com 3h.
İmkansız.
É impossível.
- Bu imkansız.
Isto é impossível.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]