Işler tradutor Português
23,466 parallel translation
Ya da işler zorlaştı diye kaçan bir gazeteci gibi de davranmam.
Ou a um jornalista que fugiu quando a situação piorou.
Abuddin'de işler çirkinleşmek üzere.
Mas a situação vai tornar-se feia em Abuddin.
Bu noktada, işler değişene kadar..... Abuddin başkanını desteklemek üzere buradayım.
Neste momento, até que algo mude, estou cá para apoiar o Presidente de Abuddin.
Bu kadar güzel olmasaydın işler farklı olur muydu acaba?
O que seria diferente se não fosse tão bonita?
Sonra bir operasyon sırasında işler tersine döndü, Ve ben de MI6 ile olan tüm bağlarımı kopardım.
Depois tudo correu mal numa operação e eu cortei todos os laços com o MI6.
Caroline'a işler yoluna girdiğinde geri döneceğini söylemiştin ama geri dönmedin.
Tu disseste à Caroline que voltarias para ela quando as coisas tivessem acalmado, e nunca mais apareceste.
Eğer işler kötüye giderse elinde, beyninin seni tüm kötü hislere
Porque, se isto acabar mal, tu não terás nada além de tempo...
Sevgilisiydi sattığı ama bir anda işler tersine döndü ve onu bırakıp kaçmaya başladı.
Ele era o parceiro dela, e quando as coisas ficaram feias, ela fugiu.
Tüm işler yurt dışına taşınmış.
Os trabalhos foram para o exterior.
O zaman yağman gereken işler var.
Então terás algum trabalho para fazer.
Sonsuz güçleri olan bir şey olabilirsin ama işler bu duruma geldiğinde bir insan gibisin.
Agora, podes ser uma... um ser Todo-Poderoso... Mas acho que és humana onde isso conta.
Doğru, işler karışabilir.
Pois, isso poderia correr mal.
Ama sonra vicdanın çıkıveriyor ortaya çünkü işler fazla ağır gelmeye başlıyor.
E então a tua consciência aparece... porque começa a ficar um pouco demasiado pesada.
Webster gibi konuşacağım ve bunu yapmaktansa boğazımı keserim daha iyi ama işler aşırı kişisel hâle geldiğinde...
Agora, vou parecer um sabichão... e preferia cortar a garganta a fazê-lo... mas tu falas sobre as coisas estarem a ficar pessoais...
Bu grup iyi işler yapabilir.
Esta unidade pode fazer o bem.
Burada işler çirkinleşmek üzere.
A coisa vai ficar feia.
Haydi şu doğuluya, Milwaukee'de işler nasıI yürür gösterelim.
Vamos mostrar a este homem do leste como fazemos as coisas em Milwaukee.
Görünüşe göre Connecticut'ta onun ne işler çevirdiğini bilen en az birkaç düzine insan var.
Parece que havia, pelo menos, umas dezenas de pessoas na Polícia de Connecticut que sabiam o que ela fazia.
Rusya ile yakın zamanda yaptığımız işler hakkında bulabildiğim her şey orada.
Foi tudo o que encontrei sobre os negócios recentes com a Rússia.
Hayır, burada yapmamız gereken işler var.
Não, temos coisas a fazer aqui.
Bayan Hudson ve Bayan Purrdy arasında işler iyi gitmedi o yüzden hayvana, üstleri kirletilebilecekleri yere Yunan el yazmaları bırakma ihtimali düşük olan bir sahip bulmak umuduyla ilan veriyorum.
As coisas não resultaram entre Ms. Hudson e Ms. Purrdy, portanto estou a pôr um anúncio que, espero, dê ao animal um dono que não deixe manuscritos gregos em lugares que possam ser sujos.
Burada işler çığrından çıkmıştı.
Isto tem estado uma loucura.
Çünkü sen bu tür işler yapıyorsun.
- Porque é o tipo de coisa que fazes.
Burada patron sensin, önemli işler yapıyorsun.
Tu és a chefe, estás a fazer um trabalho importante.
- Bone, orada işler nasıl gidiyor, ahbap?
- Chef? T-Bone, como vai isso aí atrás?
Evet, işler düzelecek. Tommy'ye yeni bir şef bulacağım.
Vou arranjar outro chef para o Tommy.
Okulda işler iyiye mi gidiyor?
As coisas na escola estão melhores?
Yapma be dostum, ben sadece işler kötüleşirse bize...
Ora. Só lhe estava a dizer...
Evet, görünüşe göre işler düzelecek ve benim yardım etmem gerekiyor.
Sim, parece que vai correr bem e... E tenho de ver isso.
Umarım öyle değildir. Mesele bu değilse işler çok daha kolay olur.
As coisas são mais simples se esse não for o caso.
Tim ve Walter ile Happy ve Toby, işler çok gergin.
Entre Tim e Walter e a Happy e o Toby. Está tudo tenso demais.
Yoksa işler çirkinleşir.
Ou isto vai ficar feio.
56'da işler karışıktı.
1956 foi uma altura pesada.
İşler sarpa sardığında kaçıp giden bir gazeteciye de bırakmam.
Ou a um jornalista que fugiu quando a situação piorou.
İşler daha da kötüleşecek.
Vai piorar.
İşler çığırından çıkmadan önce birliklerimi oraya almalıyım.
Preciso das tropas lá antes que a situação se descontrole.
İşler o noktaya gelirse...
Se chegar a isso...
Peki sonra işler karışırsa ne yapacaksın?
E depois de acabar o efeito?
İşler her zaman düşündüğün gibi gitmez.
Nem sempre as coisas resultam tão bem.
İşler çıktı.
Papelada.
İşler nasıl gidiyor?
Como vão as coisas aí dentro?
İşler garipleşti.
Bem, isso foi estranho.
İşler böyle giderse bir saat içinde tanrının canını alacağım.
Quero dizer que como as coisas estão a ir, estou a cerca de uma hora de ceifar o próprio Deus.
İşler her yerde aynı yürür.
E é tudo igual em todo o lado.
İşler boka sardı, sen de onların suçu değil diyorsun demek ki senin suçun, öyle mi?
As coisas estão a ficar uma merda, e tu pensas, "Bem, não é culpa deles", - então tem que ser minha. - De quem é a culpa?
İşler kişiselleşebilir. İlk defa olan bir şey değil.
As coisas tornaram-se pessoais.
İşler böyle yürümüyor.
Por favor, não é assim que funciona.
İşler ne kadar vahim görünse bile.
Independentemente de quão más as coisas possam parecer.
İşler çirkinleşmeden önce evine git.
Vai para casa antes que as coisas piorem.
İşler kızışırsa kahraman olmaya kalma.
Se as coisas apertarem, não sejas herói.
Her zamanki işler işte.
Como se faz.