Kanal tradutor Português
5,563 parallel translation
Diğer bir seçenek de Tenn-Tom Kanalından geçer Florida'ya gider Atlantik kıyısından geçer St. Lawrence'dan akıp nehirleri geçip geri buraya dönebiliriz.
A outra opção e descermos pela hidrovia Teen-Tom, até à Flórida, e depois subirmos pela Costa Atlântica, ao longo do St. Lawrence, atravessando os Grande Lagos, e voltamos para cá.
- Tenn-Tom Kanalına mı?
- A hidrovia Tenn-Tom? - Não.
Son zamanlarda bayağı bir çocuk kanalı seyrettim.
Ando a ver muitos programas infantis ultimamente.
Lütfen bırak da kanalı ben seçeyim.
Por favor, deixa-me escolher o canal.
Affedersiniz efendim. Kanal çıkışınız biraz düşük çıktı ve Jackson-Pratt kanalını açmamız söylendi.
Com licença senhor, o seu dreno está fraco, e viemos verificar se está tudo bem.
Özür dilerim. Kanal çıkışınız takıldıktan sonra.. ... yerinden çıkıp çıkmadığına bakmaya geldim ama...
Vim ver se o dreno funcionou depois de o aparar...
- Kanalı kontrol ettin mi?
- Está bem. - Viste o dreno?
Üst karın hassasiyetiniz var, akyuvar hücreleriniz artmış kanal çıkışınız yok bu da demek oluyor ki semptomatik pankreas kaçağınız var.
Você tem dor epigástrica, aumento de leucócitos. E não há líquido no dreno. Tem uma fuga pancreática sintomática.
Şimdi tıkalı kanalı Fogarty kateteriyle açmaya çalış ki bir daha olmasın!
Agora tens de desobstruir o dreno com um cateter de Fogarty para isso não acontecer mais.
Kanal 4 Haber'den Christie Moon.
Christie Moon, para o Canal 4.
Kuzey için dağıtım kanalı, güneyde yeni bir kanal önerdim.
Eu ofereci-lhe a distribuição para manter o norte e criar um novo negócio no sul.
Dağıtım kanalını istiyor.
Ele quer distribuir.
Jax, Pope'un adamına dağıtım kanalını teklif etti.
O Jax ofereceu a distribuição ao tipo do Pope.
Evet, katilimiz kanalın yanındaki depoda görüldü.
Viram o assassino num armazém junto ao canal.
Neden kurbanımızın kulak kanalına ihtiyacınız var?
Para que é que precisa do canal do ouvido da vítima?
- Dağıtım kanalını kaybettikleri için mi?
- Ficaram sem distribuição? - Sim.
Bombanın oraya nasıl geldiği konusunu düşündüm. Birkaç şey buldum. Burada Vegas'ın tüm kanal sistemi var.
Então, pensei a fim de descobrir onde é que o nosso homem-bomba entrou, poderíamos aplicar alguma lógica, então peguei num mapa de todos os canais de Vegas.
Sonra ikincisini de yerleştirmeye gittiği zaman, ayağı kaydı ve kanalın içine düştü.
Quando foi colocar a segunda escorregou, caiu no canal e foi levado.
Tüm yerel kanal yayınlarını ele geçirdi.
- Está em todos os canais.
Bir kanal yerleştirmiştiniz.
Colocou um electrodo.
Kanal sentetik.
O electrodo é sintético.
Japonya'da 3 boyutlu kanal yapıp, vücuda yerleştirmeden önce hastanın hücreleriyle döllüyorlar. Reddetme riskini ortadan kaldırıyorlar.
No Japão estão a fazer electrodos e a inserir células dos pacientes antes de os implantar, e tiram assim o risco de rejeição.
Neden Nathan'ın vücudunun kendisininmiş gibi algılayacağı 3 boyutlu bir kanal yapmıyoruz?
Porque não podemos usar a impressora 3D para criar um electrodo que o corpo do Nathan vai reconhecer?
Nathan'ın vücudu kanalı tamamen reddediyor. - Yaptım.
O Nathan está a rejeitar tudo.
Başka hiçbir şey biyolojik kanal kadar iyi değil.
Nada disso é melhor do que um electrodo biológico.
Ama bir yapı oluşturup, bir bebeğin kalbi için biyolojik kanal oluşturabilirim.
Posso imprimir uma ponte, ou fazer um electrodo biológico para o coração de um bebé.
Ölüm Çığlığının kazdığı yer suya yeni bir kanal oluşturup onu tekrar kuyumuza yönlendirmiş olmalı.
O buraco do Screaming Death deve ter criado um novo canal que redireccionou a água para o nosso poço.
Toothless, hadi şu kanalı bitirelim.
Toothless, vamos terminar aquele canal.
Ve mahallenizin televizyon haber kanalından 11 Haziran 1953 dünyadan haberler bunlardı.
E esta é a situação mundial a partir da vossa estação televisiva local, a 11 de Junho de 1953.
Bizimle kanal arasında konuşlandırılmış 6 bölük asker var.
Há seis companhias de homens aquarteladas entre nós e o canal.
Bende Kanal 3'ü aradım ve birkaç kişiye sordum, o geceye dair görüntüleri aldım.
Então liguei para o Canal 3 e, como esperava, eles tinham uma gravação daquela noite.
Olduğunuz yerde kalın. Kanalı değiştirip olduğunuz yerde kalın!
Mudem de canal e fiquem quietos.
- Havalandırma kanalından!
- As condutas de ar!
Zor Ölüm'deki kötü adam gibi odasına girmek için havalandırma kanalını kullanacağım.
Vou usar as condutas de ar para entrar no quarto dela, tal como o vilão no "Die Hard".
- Hangi kanal?
- Que canal?
- Binada ne var? - Lüks ofisler kuyumcu, emlak ve hukuk ofisleri, televizyon kanalı ve birkaç banka.
- Escritórios de alto nível, joalharias, imobiliárias, escritórios de advocacia, um canal de televisão e alguns bancos.
Esposito, sen Colfax Binası'nda bir televizyon kanalı olduğunu söylemiştin.
Esposito, disseste que havia um canal de televisão no edifício Colfax.
Kanal tedavisinde olduğumu söyledim.
Que fui ao dentista.
Siyahi eğlence kanalında, E.T. yeniden devam ediyor.
Agora voltamos a B.E.T. E.T.
Serum kanalıyla ilgili bir sorun mu var?
Há algum problema com a intravenosa?
Elini kaynayan yağın içine sok ya da daha acı verici bir şey, bravo kanalında gün batımı şahlarını seyret.
Coloca a tua mão em óleo a ferver, ou ainda mais doloroso, assiste ao Shahs of Sunset no Bravo.
Kanepede oturmak ve kanal değiştirmek beni ameliyathaneye hızlıca geri döndürmeyecek.
Sentar-me no sofá e ficar a fazer zapping não me vai ajudar a voltar a uma S.O..
İki PhD yaptım ama bir şekilde kardeşimin doğum kanalının hademesi ben oldum.
Tenho dois doutoramentos, no entanto sou o empregado de limpeza do canal de nascimento da minha irmã.
Kanal 3'ten, Dave Davidson.
Sou Dave Davidson com exclusividade do Canal 3.
Göğüs büyütme kanalı.
O canal de aumento do peito.
Çöp kanalı.
Pela rampa do lixo.
Konuşabilirsin. İstediğin haber kanalında.
Tu podes falar, balbuciar em todos os espaços noticiosos.
Ben orada mesajları kanal.
Eu identifico mensagens do espaço.
Benim kocam Kanal 12 Haberlerinde sunucu.
O meu marido é pivot das noticias do Canal 12.
Dicle ve Fırat nehirlerinin arasındaki bu bölgenin, tarım amaçlı kullanıldığı hikayeleri ile doludur. İnsanlar, burada düzenli akışın olduğu bir kanal sistemi inşaat edene kadar, şehirleri, seller alıp götürüyordu.
O facto dos mesopotâmicos terem uma história de um dilúvio não é surpreendente visto que a história da Mesopotâmia tem muitas histórias de tentativas de controlar o Tigre e o Eufrates, fazendo-os úteis para a agricultura.
Ben sadece bir kanal değilim...
Eu sou apenas um canal...