Kanatlar tradutor Português
2,548 parallel translation
Ama kanatlarını kullanmayı öğrenmelisin.
Mas tens de saber usar as asas.
"Kanatlarımı." Ne kadar saçmaladığının farkında mısın?
"Usar as asas." Sabes quão ridículo soaste?
Hem sen o dişi alana kadar kanatlar kalacak.
E as asas ficam assim até recolheres o dente.
- Seni kanatları altına mı aldı?
- Ele colocou-o debaixo da sua asa?
- Onun kanatları parçalanmış.
- Não, ele está cansado.
Senin kanatların olmadığını biliyorum.
Sei que não tens asas.
Bu kanatları orada aldım.
Foi onde me deram estas asas.
Kanatların, Tracy.
São as suas asas, Tracy.
- Kanatlarımı aldım.
- Tenho asas.
Kanatlarını aldın.
Tens asas.
Kanatlarına ne oldu, melek?
O que foi que aconteceu as tuas asas, anjo?
Bu dev yaratığın jilet gibi keskin kanatları, büyük ağaçları bile doğrar.
Esta criatura gigantesca tem asas acutilantes como navalhas, capazes de cortar árvores crescidas.
O şeyin kanatları var.
Ele tem asas.
Yüzgeç kanatlarının izlerine baktım ki bu sana gittikleri doğrultuyu gösterir.
Vi que lado dos rastos estava mais danificado para ver para que direcção iam.
Üç metre boyunda büyük bir şapkası ve... Arkasında kanatlar vardı.
Tinha três metros de altura e um grande chapéu e umas... asas nas costas.
Sarhoş pelikanlar gibi kanatlarını çırpmayı bırak.
Pára de bater as asas como um pelicano bêbado!
Bakıyorum da kanatlarını çıkartmışsın.
Estou a ver que já não tens asas.
Kanatlarımız altına alınmış Polonya asıllı kaçak bir yolcu.
O polaco que o velho bêbado trouxe debaixo da sua asa.
"Seni kanatlarının altına alır, onun kanatlarının altında,"
" Ele com Suas penas te há de proteger
"Bir kelebek aniden boğuldu mukusunda, değişebilmek adına." "Tutsak kaldı gelişmemiş kanatlarının zarı arasında." "Ve karanlıkta sıkıştı kendi yarattığı o sağlam kozada."
" Uma borboleta, brevemente sufocada no muco de sua própria metamorfose, aprisionada pela bainha membranosa das suas próprias asas subdesenvolvidas e apertada na escuridão do estreito casulo de sua própria criação, pára, pensando que a morte é inevitável,
Adalet Kanatları!
Asas de Justiça!
Kanatlarımı neredeyse beline dolayacağım.
Quase que dou a volta ao teu corpo com as asas.
- Kanatlarım.
- A minha asa!
Adaletin Kanatları!
Asas de Justiça!
Halat kullanmıyorsan sana kanatlar gerekecek, dostum.
Se não usares cordas, meu amigo, vais precisar de asas.
Kanatları var.
Tem asas.
185 ila 220 santimetre açıklığındaki kanatlarıyla bu inanılmaz çevik yaratıklar saatte 24 1 kilometreden yüksek hızlarda avlarına havadan saldırabilirler.
Com uma envergadura de 185 a 220 centímetros, estas criaturas extremamente rápidas podem mergulhar sobre a presa a velocidades superiores a 241 quilómetros por hora.
Son hızla kanatlarımı çırptım ve yükseldim!
Bati as asas muito depressa e subi no ar!
Tamam. Kanatlarınızın altındaki rüzgarı hissedin!
Sintam o vento sob as asas!
Hem de minik kanatlarımı hiç çırpmadan.
Sem sequer bater as minhas asitas.
Kanatlar açık.
Asas abertas.
Şimdi kanatlarınızla birbirinize sarılın.
Agora, deem as asas.
Herkes kanatlarını açıp olabildiğince güçlü kanat çırpsın.
Vamos dar a eles uma salva de asas bem alta.
İki alana bir bedava içki, tanesi 10 sente tavuk kanatları, ye yiyebildiğin kadar açık kuku büfesi.
Duas bebidas pelo preço de uma, asas de frango a dez cêntimos, bufete de vaginas à escolha.
Şu an havalarda uçtuğunu biliyorum fakat küçük Georgie senin kanatlarını biraz yolabilecek gibi görünüyordu.
Você está voando alto agora, mas o pequeno Georgie pode te cortar as asas. - Entende o que eu estou dizendo?
Kanatlarını kırp.
Cortam-se as asas.
Onun kanatları altında gölgeleneceksiniz inşallah.
Possam vocês residir na sombra das suas asas.
"Ayaklarımızın altında kanatlar var."
Com asas debaixo dos nossos pés.
Kişinin sunağı kuşsa rahip, kuşun başını ayıracak, kanatlarını koparacak ve sunağın üzerinde yakacak.
Se uma pomba é a oferta do pecador. - o sacerdote a torcer-lhe a cabeça, unir suas asas. - eo queimará sobre o altar.
ikinci bir çığlıkla birlikte gözümüzün önünde kanatlarının son bir vuruşuyla tepeye doğru düştü nereden geldi bilmiyorum delikanlı
E com um guincho doentio... uma queda final das asas da besta, caiu à nossa frente com a pata partida. Não sei como, rapazes.
Kanatlarını mı deniyorlar?
Com belas asas?
Jeanette'e, melek kanatlarımı onun üstüne gereceğimi söyle.
Diz à Jeanette que vou vigiá-la com asas de anjo.
- Kev, şu kanatları uzatır mısın?
- Kev, dá-me ai as asas.
- Onun kanatları yoktu!
- Ela não tinha asas!
- Kanatları olsaydı mucize olmazdı! - Dün akşam hazırladım ben de.
- Eu fi-las ontem.
- Kanatları mı?
- As asas?
Kanatları olmayan bir melek ne kadar kötü olabilir ki?
Quer dizer, quão mau pode ser um anjo sem asas?
Biri kanatlarını mı kopardı?
- Alguém te cortou as asas?
Sanki bunlar bisiklet sürebilen kuşlar ama kanatları ve tüyleri yok.
São como pássaros que podem andar de bicicleta. Mas sem as asas e as penas.
Beni kanatları altına aldığını söylemeliyim.
Foi a minha protectora.
Bana yaptığın kanatları çok beğendim.
Eu só queria te dizer que eu gostei das asas que fizeste para mim.