Kaplan tradutor Português
2,873 parallel translation
Kaplan sütüymüş, hadi oradan.
Sumo de tigre branco, o tanas!
- Kaplan, müşteri koruma detayı.
- Kaplan, protecção ao cliente.
2000, "Kaplan" açık artırması 15,445 milyon.
E a cabeça de tigre foi vendida por 15.445.000 dólares.
Sebzeli Kaplan, Kara Gergedan Yahnisi Pandalı Börek mi?
"Patas de tigre, ensopado de rinoceronte, " cara de panda frito "?
Çünkü okulda kaplan köpekbalıklarını görmüştük.
Porque estamos a falar dos tubarões tigre nas aulas.
Bir kaplan belki?
- Um tigre?
- Kaplan. - Rapora kaplan yazamayız.
- Nós não podemos pôr um tigre no relatório.
Telsizden "Teşekkürler Kaplan-5" dedin.
"Obrigado Tigre-5", disseste-me pelo rádio.
Bu iş bittiğinde... Cüzdanımda bir kaplan derisi asılı olacak.
Quando isto acabar, terei pele de tigre na parede.
Bana Kaplan diyebilirsin.
Podes chamar-me de... Tigre.
Kaplan.
Tigre...
Kaplan gelmiş.
É a Tigre.
IşıItıIı bir gülümsemen var, Kaplan.
Tens um sorriso brilhante, Tigre... Mas tens os olhos tristes.
Üzüldüm, Kaplan.
Lamento muito, Tigre.
Bu gece bir arkadaşa ihtiyacın olur diye düşündüm, Kaplan.
Pensei que podias precisar de um amigo esta noite, Tigre.
Bu arkadaşım Kaplan.
Esta é minha amiga, Tigre.
- Memnun oldum, Kaplan.
É um prazer em conhece-la, Tigre.
Geldiğin için memnunum, Kaplan.
Ainda bem que foste comigo, Tigre.
"Kaplan, onu hayat dolu ve sevgi dolu olarak hatırla!" Kurt.
Tigre, lembras-te dele como ele foi cheio de vida e de amor.
Bir kaplan gözü.
Um olho-de-tigre.
Kaplan'ım için.
Para a minha tigre.
Kaplan resmini ayrı bir kağıda çizdim sonra tişörtün üstüne aktardım.
Fiz o tigre numa peça de papel separada e depois, passei-o para a camisola.
Yani, kaplanı tişörte şablonla mı çizdin?
Então, estampaste o tigre?
Yalnız kaldığımızda dişi kaplan kesilir.
Mas não se deixem enganar, ela é uma fera quando estamos sozinhos.
Sen ne istersen minik yavru kaplanım.
O que tu quiseres, minha ferinha.
'Büyük Kaplan'ın asileri beni köyümden kaçırdıktan sonra savaşmaya başladım.
Comecei a fazer a guerra quando os rebeldes do Grande Tigre Real me vieram buscar à minha aldeia.
Şimdi'Büyük Kaplan'ın asilerinden biri oldun.
Agora, és uma rebelde do Grande Tigre Real.
Beni'Büyük Kaplan'ı görmeye yolladılar böylece onunla tanışmış oldum ve onun savaş cadısı oldum.
Enviaram-me ao palácio do Grande Tigre para me reunir com ele e me tornar a sua feiticeira de guerra.
'Büyük Kaplan'ın kampındayken,... kafamın içinde gördüğüm şeyleri anlatmalıydım ve de'koltan'dedikleri siyah taşları taşımak zorundaydım.
No acampamento do Grande Tigre, tinha de falar das minhas visões durante a manhã. E, depois de comer, tinha de transportar umas pequenas pedras pretas, a que os rebeldes chamam "Coltan".
'Büyük Kaplan'ın koltanla ne işi olduğunu bilmiyordum,... ama anlaşılan savaşılacak kadar önemliydi.
Não te sei dizer para que serve o Coltan. Mas é muito importante para fazermos a guerra.
'Büyük Kaplan'dan koltan çalan bir asi görmüştüm.
Um dia, vi um soldado que tirou Coltan ao Grande Tigre.
'Büyük Kaplan'ın cadısına dokunma!
Não batas na feiticeira do Grande Tigre!
'Büyük Kaplan'ın cadısı olduktan sonra,... bana dokunacak her kimse öldürülme tehlikesi vardı. Çünkü'Büyük Kaplan'benimle bütün savaşları kazanacağını söylemişti ve kutsanmıştım.
Depois de me tornar feiticeira do Grande Tigre, os que me fizessem mal arriscavam-se a morrer, pois o Grande Tigre dizia que com as minhas visões ganhava todas as batalhas e eu era sagrada.
Bu'Büyük Kaplan'hakkında bir kitap.
É um livro que conta a história do Grande Tigre Real.
Ona neden'Büyük Kaplan'denildiğini biliyor musunuz?
Sabem por que lhe chamam Grande Tigre?
Bir gün, bir sürü hükümet askeri madene gelmişti çünkü Koltan'ı'Büyük Kaplan'dan çalmak istiyorlardı.
Um dia, chegaram muitos soldados do governo que queriam roubar o "Coltan" do Grande Tigre.
Biz'Büyük Kaplan'a dönmüyoruz!
Não vamos voltar ao acampamento do Grande Tigre!
-'Büyük Kaplan'a dönüyoruz dedim. - Hayır!
Vamos voltar para o acampamento do Grande Tigre.
Bana işini doğru dürüst yapmadığı herhangi bir gün anında,... hükümet askerlerinin bunu yapmasıyla... veya'Büyük Kaplan'ın kalaşnikofuyla delikler açmasıyla ölebileceğini anlattı.
Disse-me que, mais cedo ou mais tarde, eu iria morrer. Que os soldados do governo me viriam matar. Que o Grande Tigre me mataria com a "kalach"
Bana'Büyük Kaplan'ın benden önce üç cadıyı öldürdüğünü söyledi.
Disse-me que o Grande Tigre já tinha morto três feiticeiras.
'Büyük Kaplan'dan kaçtıktan sonra,... büyücü beni sevdiğini ve benimle evlenmek isteğini söyledi.
Depois que nos afastarmos do acampamento do Grande Tigre, o Mágico disse que estava apaixonado por mim e pediu-me em casamento.
Büyük kaplan'ın cadısı için geldik.
Viemos buscar a feiticeira do Tigre Real.
Büyük kaplanın silahı vasıtasıyla.
Através da arma do Grande Tigre Real.
Jonathan Marchant 2010 yılında zorlu, Tasmanya kaplanını araştıran gurubun başındaydı..
Ele liderou a expedição que em 2010 tentou detectar o esquivo Tigre da Tasmânia.
Thor, Bak! Bizim inanılmaz örümcek güçlerimiz var. Çılgın korkunç süper güç karate ustası, gizemli kaplan cazibesi ve rahatsız edici kozmik kova kafa çocuk!
Nós temos poderes de aranha... um louco super-forte... um mestre de kung fu... uma magia felina... e um chato cósmico cabeça de balde!
Beyaz kaplan, sen benimlesin!
Tigresa, você fica comigo.
- Kaplan, hepsi senin.
- Tigresa, ele é todo seu! - Acertei!
50 Tamil kaplanı oranın etrafında.
Cerca de 50 LTF a aguentar aqui.
... yerel polis ve güvenlik kurumları 50 şüpheli tamil kaplanı isyancısını gözaltına aldı.
"... a polícia local e agências de segurança... " "... colocaram cerca de 50 pessoas suspeitas de serem rebeldes da LTF sob custódia.
Hadi kaplan.
Vá lá, tigre.
Ben Rich, Rich Kaplan.
Sou o Rich, Rich Kaplan.