Kapış tradutor Português
13,597 parallel translation
Hunlarla kapışıyor olmalıydık, Boğa Bertie ile değil.
Nós deveríamos estar a confrontar os hunos e não a Bertie, o touro.
Söylüyorum sana, bu insanların arasında kapış kapış gidecek.
A sério, com estes gajos, o material vai num instante.
Odanızın bir kapısı var mı?
E a sua cabine tem uma porta?
Sırtımı kapıya dönmemem gerekir, meslek kurallarına aykırı.
Eu não devia tirar os olhos da porta.
- Bu fikre nereden kapılmış?
- Onde foi buscar essa ideia?
Kapısını çalarsan eğer, seni hala duyar.
Se bateres à porta, ela ainda ouve.
O öldükten sonra hikayeler başladı. Eğer gidip kapısına vurursan gelip seni yakalar.
E, assim que ela morreu, surgiram histórias, a dizer que se batesses à porta dela ela viria para te apanhar.
Her gece kadının kapısını çalmaya devam ettiler.
Andaram a bater na porta dela noite após noite.
Kızıl'ın kapısına vurduk.
Batemos à porta da Ruiva.
Birlik komutanı bizi ara sıra çok zorlarsa onlar hâlâ içerideyken banyo kapısının tokmağını dondurup kırardık.
Às vezes, se o Comandante andasse a cobrar demais, nós congelávamos e retirávamos a maçaneta da porta da casa de banho com eles ainda dentro.
Şu sikik serseri kapımı göçertti. Onun ağzına sıç...
Se aquele gajo amolga a minha porta, dou-lhe uma carga...
Arial, kapı kilidini açar mısın?
Arial, podes abrir a minha porta?
Patronunuz muhtemelen kapının dışında... ve döşemesini nasıl batırdığınızı dinliyor.
O teu patrão está provavelmente do lado de fora da porta a ouvir-vos fracassarem por toda a estofaria.
Ama ne yaparsanız yapın... o ne söylerse söylesin, ne kadar yalvarırsa yalvarsın... o kapıyı açmamalısınız.
Mas faça o que fizer... diga ele o que disser ou por muito que lhe peça... não pode abrir a porta.
Eğer sıradan biri olsaydım beni çoktan kapı dışarı etmiştin.
Maldito seja se deixar um covarde como você me matar.
- Doğu kapısı temiz.
- Portão Leste livre.
- Batı kapısı temiz.
- Portão Oeste livre.
- Biri onların kapısını açtı...
- Alguém abriu a porta...
Evet, Kapı Kapı dolaşıp satış yapıyorum.
Sim, trabalho em vendas. Porta-a-porta.
Kapı Kapı dolaşıp satış mı?
Vendas porta-a-porta?
Kasa kapısı çok karmaşık değil, ama yanlış bir şey yaparsak kilitlenir alarm çalışır, bu yüzden uzman bir kasa hırsızını işe alabiliriz ki yapmamaya karar verdik.
A porta do cofre não é assim tão velha. Mexer com isso faz aumentar o risco de falharmos, a não ser que queiramos contratar um especialista em abrir cofres... - Coisa que não queremos.
Eğer meclisin bundan haberi olursa pek çok sistem Asi'lerin kapısına akın eder.
Se o Senado descobre o nosso projecto, inúmeros sistemas passam para a Rebelião.
- Kalkan kapısını kapatmışlar.
- Fecharam o entrada do escudo.
- Şimdi depo kapısını kilitliyorum.
- A bloquear a porta.
Servis isteyip istemediğimi sordu ve "Rahatsız etmeyin" yazısının kapıda olmadığını söyledi.
Era para saber se deviam vir fazer a cama. Ela disse que o aviso de "Não Incomodar" não estava na porta.
Buraya gelişte birinci kapı bölgesinde sabah 4'den beri toplanmış 10 bine yakın araba gördük.
Passámos por aproximadamente 10 mil carros estacionados na área quando chegámos aqui.
- Haklısın, asla kapılmam sana
Tens razão, Eu nunca me apaixonaria por ti
Bir hisse kapılmış, Gök kubbe uçsuz bucaksız mı diye
Ela agarrou um sentimento O céu sem tecto
Yanlış kapıyı çalıyorsun, tamam mı?
Olha, está descascando a árvore errada, tudo bem?
- Genç adam biz de Gabby'yi çok fena seviyoruz ama yanlış kapıyı çalıyorsun.
Jovem, também amamos muito a Gabby, mas está a falar com as pessoas erradas.
Tabi. Peki, bir ihtiyacınız olursa, Tam kapının dışında olacağım.
Bom, se precisar de algo, estou ali fora.
Seni doğrudan doğruya gönderiyorum Lanet olası inci kapıları Birinci sınıf bir biletle.
Estou a mandar-te os portões celestiais com bilhete de primeira classe.
Oh, bu arada, Dış dünya kapıları artık resmi olarak açıktır.
A propósito, as portas para o mundo estão oficialmente abertas.
Kapıya doğru gidip hızla kasvete bürünen o ışığı izledim.
Entrei pela porta e vi lanternas a aproximar-se na escuridão.
"Tek başına mı gidecek?" diye sordu kapıcının karısı.
Ela está sozinha? Perguntou a mulher do Porter.
- Bence kapıyı sen açmalısın.
- Devias ser tu a abrir a porta.
O mor sıvı, normal olmak için tek şansımız ve ön kapıya doğru gidiyor.
A lama roxa é a única hipótese de sermos normais e vai sair pela porta.
- Sebebi kapıdan TV ile çıkamadan polisin sizi yakalamış olması mı?
Mas isso não foi porque a polícia o prendeu antes de voçê sair, com a TV que carregava nos braços?
- Kapıma bıraktığın kaset. Yanlış hüküm olmayacak.
O DVD que deixaste ficar à minha porta... não vai haver anulação.
Bir sakal taktı Başladım çıkış kapısına bakmaya
Ele colocou uma barba Comecei a olhar para a porta de saída
Sırtımı kapının önüne dayadım
Encostei-me à frente da porta
Kamyonunun kapısı açık.
A porta da carrinha dele está aberta.
Biliyor musun... şu Scopuli felâketi kapının eşiğine bırakılmış ölü bir balık!
Sabe, aquele desastre da Scopuli é um peixe morto à sua porta.
- Umarım yanlış kapıyı açmayız.
- Esperem só um minuto!
Rocinante dış hava kilidi kapınızı açın ve gemiye binilmesine hazır olun.
Rocinante, desbloqueie a escotilha exterior e prepare-se para a abordagem.
Rocinante dış hava kilidinizin kapısını derhâl açın yoksa gedik açacağız.
Rocinante, desbloqueie a escotilha exterior agora ou invadiremos.
Bombalarla gemileri havaya uçurmaya yardım ederek aramızdaki bu savaşı başlatan köktenci bir DGİ'li olabilir. Kapısını çaldığın an kafana kurşun sıkacak biri olabilir.
Ela pode ser um figurão da APE, que ajudou a bombardear aquelas naves para começar uma maldita guerra, que te enfia uma bala na cabeça no instante em que lhe bateres à porta.
Onu yalnızca Kral'ın yatak odasının kapısına kadar götürebilirim.
Só posso levá-lo até à porta do quarto do rei.
Az kalsın dış akıntıya kapılıyordum.
Quase fui arrastada para a praia.
Sürücü kapısının üstünde ve sapında kan buldum ön koltukta ve direksiyondaysa biraz daha fazla.
Sangue na porta e pega do condutor, mais no banco da frente e no volante.
Gerçeği yadsımak bize yeni bir düşünce kapısı açmaz.
Negar a realidade não conduzirá a uma forma nova de pensar.