Karada tradutor Português
484 parallel translation
Morslar sudayken yırtıcı, karada çaresiz olduklarından bir gözcü daima pusudadır.
Um "sentinela" está sempre alerta, porque, se as morsas são ferozes na água, na terra são indefesas.
Gemide isyan isyan... Karada...
O couraçado salteado rebelião terra...
Uçmaya geldi sıra. Havacıların karada yetiştiğini anlamaya.
Eles vieram para voar - só para aprender que os aviadores são formados no solo.
Sonra da 300 mil kadar karada yol aldık ve ben bir kutup ayısı vurdum.
Andámos 300 milhas para o coração da selva, onde matei um urso polar.
Dan karada kalacak, okulu var.
O Dan vai ficar em terra, para ir à escola.
Havada, karada ya da denizde olsun fark etmez.
Não me interessa onde está a criança, no ar, na terra ou no mar.
Bir tane yakarsam karada, iki taneyse denizde.
Uma se for por terra e duas por mar.
Karada olmak kesinlikle... iyi hissettiriyor.
Certamente sabe bem estar de volta em... Terra seca.
Karada tek bir vasıta kalmış.
Verifiquei os veículos em terra, e só sobrou um.
- Kaptan ne kadar karada kalacak?
- Quanto tempo fica o Capitão?
Antonio askerliğini ana karada yaptı.
Sabe o que são as injustiças.
Postacılar, havada ve karada inanılmaz bir şekilde çalışırlar.
Nada detêm o carteiro americano.
Karada ne yapıyoruz?
O que estamos fazendo em terra?
Karada, denizde ya da köpükte Başkası olmasa da
Embora não haja outro igual na terra ou no mar,
Düşman havada, denizde ve karada ezici bir üstülükle ilerlerken... geçen her saatle güçlenmeye devam ederken, ve biz de aynı oranda zayıflarken... hangi durumda olursam olayım, bu benim için bir kriz demektir.
Quando o inimigo é superior em terra, no mar e no ar, e continua fortalecendo-se enquanto nós enfraquecemos, para mim isso é uma crise sob qualquer padrão.
Anlayabilmem için bir savaş geçti ya da belki de 4 yıl daha yaşlandığım içindir ama seni düşünmediğim tek bir gün bile olmadı ne de gece denizde ya da karada şehirde ya da kucağımda bir bebekle bir avuç çocuğu ormana sürüklerken.
Foi preciso uma guerra para eu perceber ou talvez sejam os quatro anos a mais mas não passou um dia que eu não pensasse em ti ou uma noite em patrulha, ou em terra na cidade, ou na selva, com miúdos e um bebé nos bracos.
- O karada çalışmak demek.
Significa trabalhar em terra firme.
Kralın Donanması her biriniz karada asıIıncaya kadar Yedi Denizi kasıp kavuracak.
A Armada real perseguir-vos-á pelos sete mares e enforca-vos um a um.
Herhalde karada görevlisin.
Deves estar nalguma ilha.
Takip eden jeolojik dönemde Kretase çağında deniz sürüngenleri ile karada yaşayan hayvanlar arası bir yerde bir yaratık dünyaya geldi.
Durante o período geológico seguinte, o Cretáceo... nasceu uma criaturas, situada entre os répteis marinhos e os animais terrestres. Estou convencido de que existia uma criatura intermediária.
Geceyi karada geçireceğiz.
Vamos passar a noite em terra.
Sonra küçük böcekler, daha büyük böceklere dönüşmüş. Ayakları çıkmış ve karada yürümeye başlamışlar.
Depois esses micróbios cresceram e desenvolveram pernas e saíram dos pântanos.
Sparta, Persliler'e karşı denizlerde ve karada yapılan savaşta, birleşen Yunan askerlerine liderlik yapmak için seçildi.
Esparta foi eleita para liderar as cidades gregas unidas na guerra contra a Pérsia, ambas em terra e no mar.
Karada ya da denizde şeytanlar yoktur.
Não existem diabos, sejam marítimos ou terrestres.
Söyler misin, sen karada yaşayan insanları özlemiyor musun?
Diga... Não tem saudades dos homens? Da terra?
Savaş karada sürüyordu, suyun üstünde değil.
A batalha foi travada em terra, entre homens, não entre madeiras na água.
Karada savaşırlar.
Lutam em terra.
Karada ilerlerler.
Deslocam-se por terra.
Karada bu mümkün ama denizde akıIcı olduğu tartışıIır.
É possível em terra mas debatemos se será sensato no mar.
Karşımda denizde az sayıda gemisi, karada az sayıda askeri olan bir düşman var.
Tenho um inimigo em terra com poucas tropas, no mar com poucos barcos.
Onu denizde ya da karada yenmek.
Destruí-lo no mar ou na terra.
Keşke karada olsaydık, kanatlarını korurduk.
Se fosse em terra e estivéssemos a proteger-lhe os flancos...
Çok fazla karada kaldınız.
Passaram tempo a mais em terra.
" karada, denizde, fırtınada, her yerde
" Näo importa onde, na terra, no mar ou entre os dois
Sabahleyin... Nasıl bir duygu...? ... karada savaş?
De manhã uma batalha à superfície?
Rus donanması da karada.
A Marinha russa também veio.
- Karada ne yapıyordu?
- Que fazia em terra?
Karada saklanamayacağız.
Não chegaremos ao esconderijo por terra.
- Hem karada hem de suda olamayız ki.
Vamos acalmá-los, Fougasse! - Mas não somos anfíbios.
Aslında, eğer beni istersen sonsuza dek karada kalabilirim çünkü seni seviyorum.
Na verdade, se me quiser, Helen... vou ser feliz em permanecer em terra para sempre... porque acontece que a amo.
Deniz aşırı atlamak karada atlamaktan kolay.
É, de facto, mais fácil saltar sobre o mar do que sobre a terra.
Yoksa Yorkshire, Cudworth yakınında karada mı savaşıldı?
Ou foi travada em terra, perto de Cudworth, em Yorkshire?
Hava kontrolü olmaksızın karada veya denizde bir zafer elde edilemez!
Não pode haver vitória em terra ou no mar, sem o controlo do espaço aéreo!
Karada doğan ilk balık olmak gibi bir şey.
É como o 1º peixe nascido em terra.
Ve yol gösteriyorum karada
E conduzo-te pela terra
Okul bittiğinde ülkelerine karada, havada ve denizde hizmet etmek onların görevi ve önceliğiydi.
Quando as aulas terminavam, tinham o dever e o privilégio de servir o país e as forças imperiais terrestres, marítimas e aéreas.
Amerikan stratejisi, karada ve denizde 2.600 kilometrekareden fazla alan elde eden düşmana iki yönden saldırmaktı.
A estratégia americana era atacar em duas frentes um inimigo cujas conquistas abrangessem centenas de quilómetros quadrados de terra e oceano.
Unutmayın, ben deniz cephesindeyken başkan karada savaşıyordu.
Devo lembrar-lhe, senhor, que estava em Santiago Bay quando este presidente estava San Juan Hill.
Karada hiçbir şahit yok.
Não há testemunhas.
İşte aynen karada 100 kez yaptığı gibi. Doğruca merkeze gidiyor.
Ali vai ele...
- Karada, efendim.
- Em terra.