Karanlıkta tradutor Português
2,742 parallel translation
Zehirli bir yılan gibi karanlıkta mı saklanıyorsun?
Escondida nas sombras como a cobra venenosa que és?
Karanlıkta mahsur kalmıştım,... hiç bilmediğim bir duyguydu.
Estava preso numa escuridão como eu nunca tinha visto.
Bizden iki saat boyunca karanlıkta yürümemizi ve Ku Klux Klan üyeleri gibi giyinmemizi mi bekliyorsun? Cidden mi?
Esperas que andemos duas horas, às escuras, vestidos como membros da Ku Klux Klan?
Karanlıkta yalnız kalmaktan korktuğumu bilirsiniz, sizi pislikler.
Não aguento mais andar com um idiota.
Eğer devam edersek, bizi karanlıkta bulamazlar. Hadi.
Não nos vão encontrar no escuro, temos de continuar a mover.
Zifiri karanlıkta yürümüştür.
Ele pisgou-se no meio desta escuridão.
Karanlıkta neyle karşılarşırsa onun merhametine kaldı artık.
Está no escuro, à mercê do que quer que seja existente lá fora.
Düşmanlarının karanlıkta bir yerde fırsat kolladığını biliyorlar.
Eles sabem que os seus inimigos espreitam lá fora na escuridão.
Kurbanına karanlıkta saldırmış.
Veio atrás dele no escuro.
Bizi bir hafta karanlıkta bıraktılar.
Eles deixaram-nos as escuras por uma semana.
Ne aradığını dair hiçbir ipucun olmadan karanlıkta emekliyorsun.
A tropeçar por aqui no escuro sem saberes o que procurar.
Çoğunlukla taktığımız maskelerle karanlıkta kalmış bir şey.
Uma coisa que é escondida pela máscara que usamos.
Bunu karanlıkta yapma eğitimi almadım.
Não fui treinado para fazer isto às escuras.
Seni karanlıkta bırakamazdım.
Não podia deixar-te às escuras.
Karanlıkta kalacaksın ancak önce senkronize yörüngeni bulman daha sonra da bunun için biraz alan bulman gerekiyor.
Ir para um trabalho seguro.
- Adamımız karanlıkta parlıyor.
- Parece que o raptor brilha no escuro.
Karanlıkta nasıl buraya kadar gelmişler?
Não acredito que eles chegaram aqui no escuro!
Karanlıkta olmaz.
Andar por aí, no escuro, não é boa ideia.
Karanlıkta görebiliyorum.
Consigo ver às escuras.
Yolunu karanlıkta bile bulabilecek bir süper kahraman gibiydi.
Era como um super-herói que conseguia ver para além da escuridão.
Neden politikacılar ışıkları açma sözü verip de bizi karanlıkta tutmaya devam ediyorlar?
porque é que os políticos prometem iluminar-nos, e em vez disso continuam a deixar-nos "às escuras"?
O kadın karanlıkta peydahlanmış bir şeytan.
Aquela mulher é um demónio gerado a partir das trevas.
Demek etrafı karartıp karanlıkta kaçacağını düşündün, öyle mi? Ne?
Queria desligar a energia e fugir no escuro?
Niçin karanlıkta oturuyorsun?
Que fazes aí sentado?
Korku uzun geceler içindir güneşin yıllarca saklandığı ve çocukların karanlıkta doğup, yaşayıp öldüğü zamanlar için.
Medo é para a longa noite, quando o sol se esconde durante anos e as crianças nascem e vivem e morrem sempre nas trevas.
O karanlıkta Ak Gezenler ilk kez geldiler.
Naquela escuridão, os Outros vieram pela primeira vez.
Biz de o karanlıkta yanındayız.
Estamos aí contigo.
Kime yalan söyler, karanlıkta dehşet içinde bırakırız?
A quem é que nós mentimos, deixando-os aterrorizados no escuro?
- Karanlıkta, 10 metreden hepsi gövdeye gelmiş. Adam iyi değil?
Três tiros a 10 m de distância no alvo, todos no centro de massa.
Karanlıkta yürürken gördüğüm göreceğim en cesur, en zeki kadınlardan birisin.
Você é uma das mulheres mais corajosas e inteligentes que já vi sair do fundo do poço.
Barrett da karanlıkta birinin arkasından gelip onu ittiğini söyledi.
Alguém que ele não viu apareceu de repente e empurrou-o da escada.
Çaresiz kurban karanlıkta yürüyor.
A vítima indefesa no escuro...
- Karanlıkta düşebilirdim.
- Poderia ter caido na escuridão
Onları evine götürüp karanlıkta tek başlarına bırakıyorsun. Onlarla yalnız kalıyorsun.
Você leva-as sozinhas para sua casa, sozinhas no escuro.
Karanlıkta sıçmana devam et, sürtük.
Espero que gostes do escuro, vaca.
Bu bizi karanlıkta bırakmayacak mı?
Isso não vai deixar-nos às escuras?
Karanlıkta nasıl görürüz?
nós conseguimos ver no escuro?
Aria, beni karanlıkta bırakma.
Aria, não me rejeites.
En son ne zaman karanlıkta işe gittin?
Qual foi a última vez que foste trabalhar no escuro?
Sırlar karanlıkta kokar.
Segredos fermentam na escuridão.
Karanlıkta o şekilde uzanmış n'apıyorsun?
O que fazes, deitado assim no escuro?
Kürk mantolarım karanlıkta birbirinin aynısı gibi duruyor.
Os meus casacos de pele desvanecem no escuro.
Karanlıkta birçok şey birbirine benzer.
Muitas coisas se desvanecem no escuro.
Ona size yol göstermesini isteyin. Çünkü o sizi karanlıkta yalnız bırakmaz.
Pedir a Ele para mostrar-te a saída porque Ele não vai deixar-te sozinho no escuro.
Kamerayı kapatıp karanlıkta tek başına eve kadar yürüdü mü yani?
Ela desligou a câmara e voltou para casa? Às escuras, sozinha?
Onların karanlıkta kalma gibi bir dertleri yok.
É óbvio que não se preocupam em permanecer na sombra.
Çünkü böylelikle aracını karanlıkta takip etmek daha kolay oluyor.
Porque é mais fácil seguir o carro de noite.
Amy yolu kafasında canlandırırken bende Kris'in bizi karanlıkta iki koca ateş topuna dönüştürmesini hayal ediyorum.
Enquanto a Amy imagina a descida.. Eu imagino o Kris a ir rápido de mais no escuro e a capotar numa enorme bola de fogo...
Karanlıkta aşağıya inemezsin.
O Sol está a pôr-se.
- Öyleyse eğer karanlıkta parlıyor olması lazımdı.
Com níveis assim ele brilhava no escuro.
- Karanlıkta iki saat mi?
Duas horas às escuras?