Karas tradutor Português
572 parallel translation
- O Güney'in yüz karası.
Ele é uma vergonha para o Sul.
Sen benim evim için bir yüz karasısın.
É a desgraça da minha casa.
Ben deli ablayım, ailenin yüz karası.
Sou a irmã louca, o problema da família.
Ailesinin yüz karası olmuştu.
Desonrou a família.
Ama sen bayım, ordunun yüz karasısın.
Mas quanto a si, senhor, é uma desonra para o Exército da União.
Kayınpederinin yüz karasısın.
Fizeste o negócio do genro recuar 50 anos.
Bu doğru, bizler yüz karasıyız.
Certo, nós todos somos a ralé.
Üstelik o poster bir yüz karası.
Aquele revoltante "poster" é uma vergonha.
Bize davranış tarzınız yüz karası.
O modo como nos tratam é uma vergonha!
- Polislerin yüz karası seni.
- Você! Seu policial covarde!
Cochise'nin kemiklerini sızlatıyorlar. Sen Apaçi halkının yüz karasısın.
Você desonra Cochise, desonra toda a nação Apache.
Bu yüzden Musa, seni Firavun'a yollayacağım, kavmimi Mısır'dan çıkarasın diye.
Portanto, Moisés, eu te enviarei ao Faraó, para que tragas o meu povo para fora do Egipto.
Evet, kafamdan söküp çıkarasım var.
Sim, eu gostaria de me esquecer disso.
Her aileden bir yüz karası çıkar.
Muitas famílias têm ovelhas negras.
- Roger, sen ailemizin yüz karasısın.
- Roger, és horrível.
Kuzgun karası bir gökyüzüydü, üstelik havada hiç kuzgun olmamasına rağmen.
E a isso eu chamo-lhe de "céu de Corvo". Só que não havia nenhum corvo.
Hani bir anne ailenin yüz karası çocuğu için ne hissederse Bruno için öyle hissediyorum.
Sinto por ele o que sente uma mãe por um filho um pouco...
Bruno... bana ailenin yüz karasıymış gibi gelmiyor.
digamos, sem sorte. Mas o Bruno não me parece... tão sem sorte.
Fransa'da olsa böyle bir adam ülkenin yüz karası olurdu.
Em França, um homem assim Seria uma vergonha.
Yüz karasıyım biliyorum.
Eu sei que sou uma desgraça.
Kelly, sen mesleğimizin yüz karasısın.
A Kelly é a ovelha negra do ramo.
Kasabanız ve film endüstrisi için bir yüz karasısınız.
Vocês são uma desgraça para sua cidade e para indústria do cinema.
- Sen babaların yüz karasısın. Bunu biliyor muydun? - Üzgünüm, Johnny.
És um fracasso como pai.
Sen Rahip'lerin yüz karasısın, pis ellerin cinayete bulaşmış.
É obsceno, para fazer de pregador e pintar suas mãos, com sangue inocente.
Yonkers'ın yüz karasısın.
És uma vergonha para Yonkers! Pare com isso!
Yerlilerin yüz karasıydım.
Eu era um fracasso total enquanto índio.
Bir kere denize açıldıktan sonra, geri dönmek yüz karası olacaktır!
Uma vez no mar, voltar para trás seria uma vergonha!
- Kardeşimin ölümünden sonra birlikte endişeli ve karasızlık içinde bir dönem yaşadık. - Ama kurumsal anlamda, sürekliliğimiz sağlamak gerekir.
Bem, todos passámos por um período de ansiedade e indecisão depois da morte do meu irmão, mas no sentido empresarial, temos de manter a nossa continuidade.
Katran karası bir gönül!
Como uma estrela brilhante!
Bir çok Alman için Danzig'in geri alınması, yüz karası Versay antlaşmasının sonu demekti.
Para muitos alemães, a tomada da cidade simbolizou o fim do humilhante Tratado de Versailles.
Daha önceleri karasız bakılan Avrupalı fikirler ; büyük ölçüde, kabul görmeye başlamıştı.
Os ideais europeus de progresso social que uma vez tinham incomodado a população estão-se a tornar aceites.
Boynu kırıldı, karası soyuldu... ve Hogger'da çöp tenekesi için hazır.
O guarda-freios partiu o pescoço, o couro do negro foi esfolado... e o maquinista vai para o manicómio.
Sen insanlığın yüz karasısın.
Tu és uma desgraça para a humanidade.
Irkının yüz karasısın. Bunu biliyor muydun?
És uma desgraça para tua raça.
- Callahan bu şehrin yüz karasısın!
Callahan? Você é a vergonha desta cidade!
Konfederasyon için yüz karasısınız.
São uma vergonha para o Texas.
Sen baş belası bir yüz karasısın!
Seu gordo, nojento!
Kömür karası cadı nerede?
" O cozinheiro preto está?
Sen bu okul ve toplum için yüz karasından başka bir şey değilsin.
Tu és uma vergonha para esta escola.
Jiro savaşçı değil. Jiro, yüz karası.
Jiro não é um guerreiro, Jiro é uma desgraça.
İşte insanların yüz karası.
- Por falar em escumalha!
- Sen bu sporun yüz karasısın.
- Dás mau nome à modalidade.
- Kabilenin yüz karasısın.
- É a vergonha da sua tribo!
Bize sadece yüz karası ve utanç getirdi.
E o que é que ele fez? Só nos trouxe desgraça, e vergonha.
-... ailemizin utancı ve yüz karası oldunuz. - Ama baba, arabada bu doktor vardı... - Bana bir... kısmet verdi.
Mas papá, aquele doutor no carro a dar-me injecções.
Ailenin yüz karası.
- Grande desilusão para a família.
- Sen polis kuvvetlerinin yüz karasısın!
És a vergonha da corporação!
Seni, beni Isis'in evine götüresin diye tuttum, bir gezintiye çıkarasın diye değil.
- Eu contratei-o para me levar... até a casa de Ísis, não para um passeio turístico.
Dooley, sen bu ve bütün üniformaların yüz karasısın, biliyor musun?
Dooley, envergonhas esta e qualquer outra farda, sabias?
Burası yüz karası bir yer.
Só queremos uma oportunidade.
Yüz karası.
Escumalha!