Karıma tradutor Português
2,848 parallel translation
Karıma her konuda güvenim sonsuzdur.
Confio na minha esposa completamente em todos os assuntos.
Evet, karıma Doodle diyorum.
- Sim, chamo-lhe Doodle.
Aslında, gidip karıma bir şey...
Na verdade, acho que tenho de ir embora
Senin kardeşin benim karıma şantaj yaptı.
Inocente? A tua irmã chantageou a minha mulher.
Ben karıma zarar veren orospu çocuğunu öldürdüm.
Matei o filho da mãe que magoou a minha mulher.
Ben karıma zarar veren orospu çocuğunu öldürdüm.
Matei o filho da mãe que fez mal à minha mulher.
Kendi karıma bana casusluk yapıp sana rapor vermesini mi emrettin?
Mandaste a minha própria mulher espiar-me e falar para ti.
Sen de diğer herkes gibi karıma âşık mı oldun?
Apaixonou-se pela minha esposa como todos os outros?
Karıma sahip oldu.
Ele teve... a minha esposa.
Karıma verdim.
Ofereci-a à minha mãe.
En son karıma çok benziyorsun.
É tão parecida com a minha falecida esposa.
Karıma ve kızıma da öyle mi yaptınız?
Foi o que fizeste com a minha esposa e com a minha filha?
Sam karıma para gönder bu önemli 25 bin
Sam, tens de ajudar a minha mulher financeiramente. Faço-o por ela. 25 mil dólares?
Hayır hayır bu para bana değil karıma
Isso foi dinheiro de publicações antigas. Esse dinheiro foi para a minha mulher. Isso é um engano.
Ben sadece karıma kahve almaya gelmiştim.
Vim só buscar um café para a minha mulher.
Karıma sırtımı dönmeyeceğim.
Não vou abandonar a minha mulher.
Sana ve karıma davranış şeklimden ötürü utanıyorum.
Sinto vergonha do modo que agi com você.... e minha esposa.
Bertram'a karşı ne kozun olduğu umurumda değil. Eğer o psikopat karıma zarar verirse seni ezerim.
Não me importa como conseguiu do Bertram, mas se esse louco magoar a minha mulher, acabo consigo.
Bakın Valerie, karıma ben söylemezsem anlatacağını söyledi.
Olhe... A Valerie dizia que contava à minha mulher se eu não o fizesse.
Ben evlendiğimde karıma hiçbir zaman böyle bir yalan söylemeyeceğim.
Quando me casar, não minto assim para a minha mulher.
Daha doğrusu vefat eden karıma anlatırdı.
Ou melhor, contava tudo à minha falecida esposa.
Karıma onu sevdiğimi söyleyin.
Diga à minha mulher que eu amo-a.
Tıpkı karıma ve çocuğuma yaptığı gibi.
Como ele fez com a minha mulher e filha.
- Embolektomini ben alırım. Yang gerisine bakar. Sen de karıma bakarsın.
Eu trato da embolectomia e tu tratas da minha mulher.
Sadece karıma bağlama.
Não a consegui manter?
Aynı zamanda şunu da biliyorum : Karıma yardım etmek için elinden ne geliyorsa yapacaksın.
Também sei que farás o que é preciso para ajudar a minha mulher.
Karıma yardım edecek misiniz?
Pode ajudar a minha mulher?
Karıma dokunabileceğini sana kim söyledi?
Quem lhe disse que podia tocar na minha mulher?
Üstelik karıma da söz vermiştim.
Prometi à minha mulher que estaria aqui hoje.
Karıma sormalısın.
Vai ter de perguntar à minha mulher.
Karıma söyleme bunu.
- Não contes à minha esposa.
Karıma gönderdiğin oldukça acı veren mesajdan sonra kalamadım.
Não depois daquela mensagem em desespero frenético que mandaste à minha mulher.
Karıma asla böyle birşey yapmam.
Eu nunca faria isso, à minha esposa.
Biri çocuklarıma dokunursa, Bütün vücudunu balla kaplar, bir karınca yuvası üzerine bırakırım.
Se alguém tocar nos meus filhos, vou colocar mel num ninho de formigas gigantes.
Sen de git karısına kötü haberi ver.
Tu vais dar a má notícia à esposa.
Sırtıma gelişigüzel çizilmiş ve yanmakta olan erkeklik organından habersiz bir şekilde kitabımın tadını çıkarıyordum.
Eu estava a gostar do meu livro, feliz e sem saber o que estava a ser queimado na minha pele.
Karıma söz verdim.
- Rápido!
Belki karşıma kendi çıkar.
Talvez me lembre de alguma.
Kim olduğunu bilmiyorum, kimin için çalıştığını da ama sana olacakları söyleyeyim : Beni takip etmeyeceksin ve hayatıma karışmayacaksın.
Não vão seguir-me e não vão interferir na minha vida.
O zaman dininizi insanlarıma önermeden önce anti-Z zırvalarının herhangi bir türüne karışmış olan tüm rahiplerinizin sert bir mahkumiyetle, cezalandırdığınız hususuna değinmek zorunda olduğumu anlayışla karşılayacaksınızdır.
Claro que não. Então compreende que antes de poder recomendar a sua religião ao meu povo, tenho de pedir-lhe que dirija uma forte condenação contra todo o sacerdócio que empregue qualquer forma de retórica anti-Visitante.
Aklıma gelmişken, çok da iyi iş çıkarıyorsun.
E já agora, estás a fazer um bom trabalho também.
Bodrumdaki ocaktan kömür çıkarırmış. Yani kimse benim atalarıma "onlar siyahi olmak ne demektir bilmez" demesin.
Costumava abastecer a fornalha da cave de carvão, por isso não volte a dizer-me que os meus não sabem o que é ser preto.
Ne zaman karşıma bir fırsat çıksa bir arıza çıkarıyorsun.
Sempre que aparece uma oportunidade tentas meter-te no caminho.
Karının suratı kıçıma dönmüş hala almam diyor.
As mulheres tem cara de cu e mesmo assim dizem que não!
Kendi evimde ne yapacağıma karışma.
Não me diga o que fazer na minha própria casa.
Acıma, tiksinti ve hayvansal cinsel cazibe karışımını hissettiklerinde senin engelli vücudunu yapıp işlerinin başına dönerler.
Com uma mistura de pena e nojo. E de atracção sexual animal, como se sentissem que foder o teu corpo aleijado pode fazê-lo voltar a funcionar.
O şoföre, beni dışarı çıkarırsa onunla paylaşacağıma söz verdim.
Prometi ao motorista que íamos dividir se ele me tirasse.
Tamam, kafana estiğinde özel hayatıma karışamazsın.
Não podes falar assim da minha privacidade.
Ah, bilirsin, karım iş arkadaşıma atlıyor ve tek oğlum bana ihanet ediyor ve ertesi gün benden bir iyilik istiyor.
Sabes, a minha esposa está enrolada com o meu colega de trabalho... e meu único filho, traiu-me... e depois ele precisa de um favor no dia seguinte.
İşte, çıkarım bazen dışarı tek başıma kıyıda oturur izlerim denizi.
Bem, às vezes, eu saio sozinha Olho para o outro lado da água
Karımı ve ailemi aldattım bir kereden fazla, sahiden. Çünkü, yanıma kâr kalcağını düşündüm.
Traí a minha esposa e a minha família mais de uma vez, na verdade, porque pensei que poderia safar-me.