Karışı tradutor Português
45,078 parallel translation
Karışık ama... ön sayfaları doldurdu.
É uma bela manchete.
- Kafası karışıp raylara düşebilir.
- Pode ficar confuso
- Kimyasalların bıraktığı izlerden "aqua regia" denen nitrik ve hidroklorik asit karışımı kullandıkları tahmin ediliyor.
Pelo padrão deixado pelos químicos, parece uma mistura de ácido nítrico e clorídrico chamada água-régia.
FAHRİ PROFESÖRÜ. ÇİN MUCİZESİ KİTABININ YAZARI O da yoğun bir kafa karışıklığı.
NA UNIVERSIDADE CORNELL AUTOR DO ESTUDO DA CHINA... devo dizer, foi muita confusão.
Mesleklerde de kafa karışıklığı var.
Também há confusão nas profissões.
Kendi alanımda da bir karışıklık var.
E há confusão no meu próprio campo.
Süt, Afrika Savanı'nda avlanmaya karşı savunmasız olan bir büyükbaş hayvan yavrusunun, birkaç ayda birkaç yüz kilo alarak aslanlara yem olmasını engellemeye yarayan bir büyüme hormonu karışımıdır.
O leite é uma mistura de hormonas de crescimento para um animal bovino, que está sujeito a predadores na savana africana, aumentar de peso em poucos meses, porque não querem ser comidos por um leão.
İnsanların aklı karışır ve bu şekilde ilgi çekerler.
Portanto, confunde as pessoas e ganha tração dessa forma.
- İyi bir karışım değil.
- Não é uma boa combinação.
Arkadaşım Steve kavgaya karışıp yaralandı, ben de onu hastaneye götürdüm.
O meu amigo Steve entrou numa luta, cortou-se, - então levei-o ao hospital.
Şu güvenilmez karışık söylentilere göre mi?
Os relatos dúbios e incertos?
Kurtulmana yardım eder sana birini önerirdim ama... bu iş çok karışık gibi.
Eu ajudava-te se pudesse, arranjava-te um tipo, mas... isto parece uma confusão, uma bela trapalhada.
Her zamanki karışık durumdayız.
Estamos de novo numa confusão.
Ama yeni bir şey öğrendim, en karışık aile ilişkisi bu elemanla.
Mas o que acabei de descobrir, é que o seu relacionamento familiar mais difícil é com este homem.
Bu işin çok karışık olduğunu biliyorum, ama bazı cevaplara ihtiyacım var.
Eu sei que isto é tudo muito confuso, mas preciso de respostas. Estas fotos.
Çünkü bu düşündüğünden daha karışık.
Porque é um pouco mais complicado que isso.
Biraz aklı karışık görünüyor.
Parece um pouco confuso..
Karışıklık yok.
Sem problemas.
Ama, Tanrım, bir karışıklık yaptık.
Mas, meu Deus, eles Falharam um pouco nisso
Onun tarzına oldukça aşinayım : saf PETN kullanmak, başka karışık teknikler...
Tornei-me muito familiarizado com o seu estilo : o uso de PETN pura, a mistura de técnicas.
Çok karışık işler.
Muito confuso.
- Ben yazmadım. Orası biraz karışık.
- Bem, é complicado.
Lütfen. Belli ki ekibim için işler karışmış çünkü ben orada değilim.
Por favor, as coisas saíram do controlo porque não estou lá.
Sınırlarımız dışına izinsiz çıkarılan Vibranyum çalınmış demektir.
Qualquer Vibranium não autorizado... fora das nossas fronteiras foi roubado.
Karısını.
A esposa dele.
Ya karısını ona geri verirsin, ya da kızını bana verir.
Você traz a esposa de volta para ele, ou ele dá a sua filha para mim.
Neyse bir kaç ay önce, karısının onu aldattığından şüphelenmişti, bu yüzden, karısını takip etmesi için dedektif tuttu.
Há uns meses, ele achou que a mulher andava a traí-lo e contratou um detetive privado para a seguir.
- Karışıklık olmuş.
- Foi tudo uma confusão.
Her yıl yenmek için kesilen 80 milyar kara hayvanının dışkısı işlenmiyor ve su havzalarımızla okyanuslarımıza karışarak büyük bir kirlilik oluşturuyor.
Os excrementos de 80 mil milhões de animais terrestres mortos todos os anos para serem comidos não são tratados e voltam para as nossas bacias hidrográficas e os nossos mares, criando muita poluição.
- Karısını.
O que? ! - Sua esposa.
Tamam ama hâlâ daha karısını ona geri veremem.
Sim, bem, eu ainda não posso devolver sua esposa.
Sende karısının sana verdiği şey var.
Você tem o que ela lhe deu.
Bu da seni sıradan bir vatandaştan bir adım öne çıkarır.
Isso dá-lhe uma vantagem sobre o cidadão médio.
Bana karınızın yardıma ihtiyacı olduğunu söylediniz. Ben de yardımcı olmaya çalışıyorum.
Você disse que sua esposa precisava de ajuda, e eu estou tentando ajudá-la.
- Bakıcı programını karıştırmış ve onu bırakmak zorunda kalmış.
- Que houve? - A ama se perdeu na agenda, teve que largá-lo.
Tecrübelerime göre, maktülü tanımadığını söyleyen insanların genellikle cinayete karışmış olduğu ortaya çıkıyor.
Pela minha experiência, quando as pessoas mentem sobre conhecer a víctima, significa que estão envolvidas no assassínio.
Demek Dedektif Blackstone terapiye gittiği için karısını dövdü kızınızı dövdürttü, arkadaşınızı ve sizi rahatsız etti ve sizi dövdü.
Então Blackstone Detective Foi espancado porque sua esposa foi para a terapia Uma faca o atingiu
Ayrıca karısına göre, bir genelev sahibi de olabilir.
Foi atacá-lo Mas, talvez seja um co-proprietário De um bordel, como disse sua esposa.
Bazen kar, bir subatanı ya da kaynarcayı ya da herhangi bir... çıkış işaretini ortaya çıkartabilir.
Às vezes, a neve revela um buraco uma fonte termal ou outro sinal de saída.
Doktor senin içinden güzel bir sürpriz çıkarınca aynısı olacak.
Será a mesma coisa, quando a médica tirar uma bonita surpresa de ti.
... ve Hammond maiyetini otelin otoparkında sıkıştıkları yerden çıkarırken James Rolls-Royce'unun tavanını açıyordu.
... e Hammond tirou a sua comitiva do parque do hotel. ... James baixo o tejadilho do seu Rolls-Royce.
Lütfen pencereden çıkarılan korkunç kan lekeli suya bakmamaya çalışın.
Por favor, tente não olhar para a água hediondo manchada de sangue da janela.
d Eğer bir çiftliğiniz varsa, d d mısırın gelecekteki fiyatını bilebilirsiniz... d d Sırf bu yüzden sigorta yaptırırsınız d d ki mısırlarınızı korumuş olasınız. d d Yağmur, fırtına ve kar d d ektiğiniz mısırlarınıza d d zarar verebilir, bu yüzden d
Se tens uma quinta Deves saber qual será O preço futuro do milho Então, compra um contrato
Grace. Frank'in karısı.
Grace, a esposa do Frank.
Evet, ışınlanma ve nefesi dondurma ya da ısıtma. Hey, keyfini çıkar.
A teleportação, o sopro gelado e o sopro quente.
4 gece sonra karım gecenin yarısı kalkıp kızımızı kontrol etmeye gittiğinde evde uyuyordum.
Quatro noites depois, estava em casa, a dormir, quando a minha esposa se levantou a meio da noite para ir ver a nossa filha.
Karım öldü. Çok büyük bir sır değil.
Não é segredo que ela está morta.
" Wyatt, karısının ölümüne takmış durumda.
" O Wyatt está obcecado com a morte da mulher.
Ben de onlara karışmış olabilirim ve korkuyorum.
Também posso estar envolvida com eles e estou assustada.
Şimdiyse gidip intikam almamızı istiyorsun kardeşim ve karısı için değil çocukları için de değil çünkü onlar senin umurunda değil.
Agora queres que a gente vá e se vingue, não pelo meu irmão, pela sua mulher e filhos, porque não te interessavas por eles.
Bu takımın İnsan Karınca'sı var.
Esta equipa tem o Formiga Humana.