Kayak tradutor Português
1,107 parallel translation
- Kayak yaparken kırdım.
- Parti-a a esquiar.
Kayak yaparken bacağını kırdı ve yatağa düştü. Bunu telefonda yapamazdım.
Ela partiu a perna a esquiar e ficou imobilizada e eu não me estava a ver a dizer-lho pelo telefone.
İsviçrede bir kayak merkezinde.
Numa zona de ski na Suíça.
Adam sence kayak hocası mı peki?
E ele era o instrutor de ski?
Kayak hocası da değildi. Araba yarışçısıydı.
Ele não era um instrutor de ski, mas um piloto de carros de corrida.
Yani senden üç kat daha ağır birisi orada kayak yapabilir.
Significa que pode deslizar um homem...
Kayak yapmak...
Alguma mensagem -
Kayak yapmaya gittiğini söylediler.
No trabalho disseram que tinhas ido esquiar.
Her neyse, şu işi hallettikten sonra kayak evindeki üretimimizi görmeye gideceğim.
Já tratei desse assunto, vou ver a nossa produção na cabana de esqui.
Kayak merkezi.
A estância de esqui.
Güzel bir dağ kulübesi bulacağım... Küçük sıcak bir kadın, şömine ateşi, ve kayak.
Eu vou encontrar um agradável chalé coberto de neve... uma mulher quente, fogo crepitante, e esqui.
Biliyor musun Gstaad'da 64 milkarelik kayak yamacı var..
Sabes que em Gstaad eles teem 102. 998016 quilómetros quadradas de pistas?
Senin kahrolası kayak konuşmalarını duymaktan bıktım.
E mais, estou a ficar farto de te ouvir falar na merda do ski.
Kayak hakkında bir bok bildiğin yok.
Tu não sabes nada sobre ski.
Onlar ispanyol harlem'inde kayak yapmazlar..
Não existe ski no Harlem Espanhol.
Muhtemelen kayak yaparken.
Provavelmente, a esquiar.
Buzdağı kadar işiniz olmasına rağmen, Antarktika'da kayak yapmak istemediniz mi?
Gostaria de andar de esqui no Antárctico, apesar de ter em frente um monte de trabalho?
- Kayak yaptım, güneşlendim.
- Esqui e banhos de sol.
Üstelik onun yüzünden pek kayak da yapamadım.
E, além disso, não esquiei muito por causa dela.
Ya da bir kayak takımı, bir CD çalar kendime ait bir ev sineması sistemi.
Talvez algum equipamento de ski, um leitor de CDs, o meu sistema de vídeo.
Sadece kayak sezonunda kullanan... bir herife ait.
É de um tipo que só a utiliza na época do esqui.
Taeko, kayak yapar mısın?
Sabes esquiar?
Peki ya kayak?
E esquiar?
Vermot'un kayak tepelerine yorumu için ulaşılan başbakan şöyle dedi, "yoğun biçimde alakadarım".
Comentando o caso na estância de esqui do Vermont, o presidente encontra-se, e cito, "profundamente preocupado".
Ben parkta koşmayı severim bisiklete binmeyi patenle kaymayı, tenis oynamayı ve kayak yapmayı da... Ve, şey...
Eu gosto de correr no parque de andar de bicicleta de patins, de jogar ténis, de fazer esqui e...
kayak müfettişi geliyor kenara çekilin
Inspector, deixem passar! Desviem-se para o lado direito.
Kitzbuhel'daydık bir kayak tatilinde.
Foi em Kitzbuhl, uma estância de Inverno.
Kayak yapmaya ne dersin Charlie?
Charlie, o que pensas de esquiar?
Arnie, lütfen. Kayak şartları.
E o esqui?
Ve kayak takımlarımı.
E os meus skis.
Daha fazla kalabilirdim ama kayak merakım yüzünden derslerim kötü gitti.
Fiquei até ao segundo ano, mas depois tive que sair.
Dini gruba değil de kayak kulübüne katıldığımı sandım.
Pensava que me estava a juntar a um clube de esqui, não a um grupo religioso!
- Kayak yaptığına inanamıyorum.
- Não acredito que fazes ski.
Kayak kulübesi gibi.
Parece uma cabana de ski.
Kayak denedim.
Tentei fazer esqui.
Aman, bu arada... bana halâ bir çift kayak direği borçlusun.
Oh, a propósito... ainda me deves um novo par de varas de esqui.
- Kayak yapıyorum, başıboş bir kayakçıyım.
- Sou esquiador. - Ah sim?
- Kayak yapıyorduk, ve buralarda- -
- Estávamos a esquiar, e a parte de trás...
Grubun Jamaika ve Aspen'de birer evi var. Kayak yapar mısın?
O grupo tem um condomínio na Jamaica e outro em Aspen.
Kayak.
Esquiar.
Demek ki iyi bir şapkayla, çıplak bir halde kayak yapabiliriz.
O que dá ideia de que podemos ir esquiar nus se tivermos um bom chapéu.
Müşterinin erkek kardeşi, kız kardeşi ve annesiyle birlik olup sakladığın kayak evi, kat ve uçaktan bahsediyorum.
Refiro-me à casa de esqui que passou para o nome do irmão do seu cliente... ao condomínio que passou para o nome da irmã... e ao avião que passou para o nome da mãe.
Avukat Hanım, ne kayak evi ne de kat var. Uçağı da annesi ödünç aldı.
Não há casa de esqui nenhuma... não há condomínio nenhum... e o avião foi emprestado à mãe!
Kim, kayak yapmayı ve yağmurlu gecelerde kutsal kitaplar okumayı seven koç burcu biz kızdır.
"Kim é de Aries... "... quem curte esqui na neve... "... e lendo as Escrituras em uma noite chuvosa.
Kayak yaptım.
Esquiava...
Kayak yapmaya çalıştım.
Tentava esquiar.
İnsanlar oraya kayak yapmaya... ve başkalarıyla tanışmaya gider.
É o que se faz lá. Vamos esquiar, e conhecer gente.
Bu beyazların derslere gitmekten, kayak konuşmaktan başka dertleri yok.
Eu tenho de correr e de estudar. Não vejo os brancos a ralarem-se com nada, excepto com irem às aulas e a falarem de esqui.
Kanada dağlarında bir kayak tatili planlıyorduk.
Bem, eu e a Martha vamos de férias de inverno ao Canadá...
- Kayak tatilinde.
- Na viagem de esqui?
Yaklaşık 25 yıl önce Alpler'de tek başına kayak yapmaya giden genç bir adam varmış.
Há cerca de vinte e cinco anos, um homem foi sozinho esquiar aos Alpes.