Kayalık tradutor Português
393 parallel translation
Deniz dibi kayalık!
Fundo rochoso!
Deniz tabanı kayalık!
Fundo rochoso!
Bir balık bile bu kayalıklardan zorlukla geçer.
Há tantas rochas que nem um peixe passaria sem arrancar as escamas.
Kayalık kuzeninizle maymun arkadaşını aramak için çok büyük bir yer.
A escarpa é demasiado grande para procurarmos a sua prima e o macaco branco, amigo dela.
Kayalık.
Escarpa.
Kayalık gittikçe azalıyor.
A Escarpa desce gradualmente aqui.
Yirmi altı kulaç, dip kayalık.
47 metros, fundo de rocha.
Doğal kayalık yapı onu saldırıdan koruyor.
Umas formações rochosas o protegem.
Kayalık tabu.
Maciço tabú.
Kayalık tabuymuş, hadi oradan.
Maciço tabú, uma ova.
Verilen ifadelerden de anlaşılacağı gibi Çocuk müvekkillerimle birlikte yaşadığı Kongo'da "kayalık" olarak bilinen yerden alınmıştır.
As declarações dizem que Boy foi trazido da selva de um lugar do Congo conhecido como " o maciço''... ... onde vivia com os meus clientes.
Bu arada Tarzan kayalıkta balık var mı?
A propósito, Tarzan. Que tal é a pesca no seu maciço?
Kendini Macellan gibi Şili'nin kayalık sahilinde buldu.
Quando o nevoeiro levantou, ele viu que estava no Estreito de Magalhães, rumando para Norte ao longo da costa rochosa do Chile.
Orada bir sürü kayalık bölge var, evlat.
Isto é um terreno muito acidentado, miúdo.
Kayalık dağların batısında, sınırın güneyinde ya da Alaska'da altın bulunduğu hakkında bir şeyler okumuş iki ayakkabı satıcısı.
Dois janotas que leram sobre as prospecções... no Alasca, a sul da fronteira ou a oeste das Rochosas.
Öbür tarafta dere yatağı mı var? Dik kayalık.
Do outro lado é barranco?
Şey, ansızın yaklaşık 25 belki 50 kişi. Heyneyse, onlar Stand Waitie'nin adamlarıydı. Kayalıkların arkasından vahşi kediler gibi bağırarak ve ateş ederek saldırdılar.
Eramos 10, e repentinamente, 25 ou mesmo 50 soldados inemigos carregavam sobre nós, surgindo da rectaguarda das rochas.
- Bize tepenin kayalık tarafını bıraktılar.
- Deixaram-nos apenas a colina rochosa.
Yelkenleri iyice sağlamlaştırmak için kayalıkların arkasına demir attık, şimdi yeni gelgit'i bekliyor.
Está bom e navegável, do outro lado do recife, à espera que a maré suba.
Daniel Boone'un Kayalık Dağları'nı 84 yaşındayken aştığını biliyor muydunuz?
Sabia que o Daniel Boone tinha 84 anos quando atravessou as Rochosas?
Şimdi onur konuğumuzu takdim ediyorum, bu adam... kayalık Maine sahillerinden Kaliforniya'daki Golden Gate'e kadar adını duyurdu.
E agora, para apresentar o nosso convidado de honra, conhecido desde a costa rochosa do Maine até à Golden Gate, na Califórnia.
Deniz kabuklarından, yosunlardan, aşılmış okyanusların biriktirdiği kırıntılardan oluşan sığ bir kayalık.
- Sim, recifes de coral, musgo, conchas, bocados e pedaços de todos os oceanos por onde ela já nadou.
Frank, nehir yukarıya git, bak, ve eğer bizim önümüze geçmişlerse izimizi bulmamaları için, kayalık alanda gitmeliyiz.
Frank, vai rio acima e vê se eles atravessaram atrás de nós. Se descobriram o nosso rasto, vão encostar-nos contra a parede.
Bırakın katil, açlık, susuzluk ve kızgın güneşler... onu yavaş yavaş öldürene dek... tarlalarda, kayalıklarda ve ormanlarda... sürüklenip dursun.
Depois, deixem que o assassino sofra através das areias, rochas e os ventos, até que a sede, a fome e o escaldante sol, o matem pouco a pouco!
Ümit ediyorum buradaki yüzlerce ada ve binlerce kayalık içinde tam olarak nerede olduğumuzu hatırlayamazlar.
Espero que com centenas de ilhas, milhares de recifes, eles não se lembrem exactamente de onde estamos.
Kayalıklarda saklanmış olmasanız, sizi daha çabuk bulacaktık yüzbaşı.
Tê-lo-íamos encontrado mais cedo. Se não se tivesse escondido nas rochas.
Leydi Mary ve Elena bambuların uçlarını birleştirip... birbirine yapıştırdı. Boru hattı Nautilus'un makine dairesinden çıkıyor... eğri büğrü kayalıklardan geçip su kenarına ulaşıyordu.
A Lady Mary e a Elena aplicaram arduamente a substância isolante... que juntava as peças de bambu, que tinham de ir da sala das máquinas do Nautilus, através de tortuosas zonas rochosas, até á beira de água e mais além.
La Perla'nın en iyi kayalık dalgıcı.
É o melhor mergulhador de La Perla.
Ve kayalık biraz daha eğik. Güzel.
O penhasco é mais saliente.
Kayalık bir yoldan 100 km hızla gidecek bir adam.
O rosto de um gajo que se vai atirar a 100 km / h a um precipício
Ben de, kayalık bir yoldan 100 km hızla gidecek bir adama aşık bir kadın görüyorum.
Eu vejo o rosto de uma mulher... apaixonada pelo gajo que se vai atirar do precipício a 100 km / h
- Kayalık!
- O recife!
Eric kayalık bahçesi yapmış.
Vejo que o Eric fez um jardim com rochas.
Kayalık bir mezar D'Amato için yapabileceğimizin en iyisi olur sanırım.
Entende o que sentimos sobre isso? - Sr. Spock?
- Bölgeyi biliyorum. - İkiyüz mil kızıl kayalıklarla dolu.
Existem algumas coisas que eu não disse.
Otoyol Polisi. Bir kız otomobille kayalıklardan aşağı Malibu Kanyonuna uçmuş.
A patrulha da auto-estrada encontrou uma rapariga num carro.
Üzerinde ot bitmeyen şu kayalık araziyi mi?
Esse pedaço de poeira onde nem trigo cresce?
Burası çok berbat bir arazidir. Kayalık, ardından çöl ve tekrar kayalık. Arazinin durumu hiçbir şey için elverişli değildir.
Para ti, esta terra é má... rochas, mato, deserto... e mais rochas... uma terra onde o sol absorveu tudo de bom.
Yalçın kayalıklı kıyıda.
À margem alta e escarpada.
Kayalık.
Cascalho.
Doğru, kayalık.
Isso mesmo, cascalho.
Saat tam üçte, belediye binasının dışında toplanacağız... sonra kasabadan kırsal alanın sonuna kadar... ayinimiz için kutsal olan güzergahtan geçerek, aşağıya, kayalıkların altındaki kumsala yürüyeceğiz.
Reuniremo-nos todos em frente à Câmara Municipal às 3 : 00 em ponto... E sairemos em procissão pela aldeia e pelo campo... Até à praia debaixo das pedras...
Sahil, birliklerin rahatça çıkmasına ve hızlı bir şekilde içerilere dek takviye edilebilmesine imkân tanıyordu. Çok fazla sarp kayalık yoktu. Balçık ve çöküntü miktarı minimumdu.
As suas praias, quase sem penhascos, e com terra e depressões mínimas, eram mais adequadas ao desembarque de tropas e ao rápido avanço para terra.
Kayalık omurga İtalya'da neredeyse bir baştan bir başa uzanıyordu bu da demek oluyordu ki Müttefikler iki tarafta sahilden ilerlemek zorundaydılar.
A cadeia montanhosa que percorre quase toda a Itália obrigava os Aliados a avançar pelas planícies costeiras.
Biri kayalıklara 1 mil kadar uzaktaki bir domuz ahırında ışık gördüğünü söyledi.
Alguém viu uma luz a piscar à volta de um chiqueiro num local a cerca de uma milha do rochedo.
Cehalet, dibi kayalık dik bir tepedir.
A ignorância é um poço com poderosos pesos no fundo.
Harita da doğruluyor, beş milden önce de kayalık yok.
A carta diz a mesma coisa e só há um recife a cinco milhas daqui.
Çok kayalık bir yer.
É demasiado rochoso.
Kayalık, lav temelli.
Há rocha, base de lava.
Penistone Kayalığında yüksek bir kaya çıkıntısının altında.
Sob uma grande rocha, num penhasco perto de Penistone Crag.
Gördünüz mü? O ikinci karanlık kayalığın solunda.
Está a ver ali em cima, à esquerda do segundo pico escuro?