Kazın tradutor Português
3,049 parallel translation
Midesi kazınıyor Papa Cenapları.
Está faminto, Sua Santidade.
Evet bunun bir adamın bedenine kazındığını görmezden gelirsek.
Sim, tirando o facto de que foi feito no corpo de um homem.
Sembolüm göğüslerini kazındığını söylemiştin.
Foi o que disseste. E com este simbolo cravado no peito.
Öldüreceği kadınların isimleri kafama kazınmış.
Ele marcou-a na minha cabeça, os nomes de todas as mulheres que ia matar.
Ve de şu özenle kazınmış diske bir bakın.
E vejam este disco, com estas gravuras complexas.
Şey, anne bu saçları kazınık adam hem dadı hem de yardımcım. Bu ağzı açık bakan özürlü ergen de özel aşçım.
Bem, mamã... o careca aqui é a mina ama / assistente, e este deficiente de raça minoritária é o meu chefe de pessoal.
Brady'i sorgulayan memurlar yargıcı bıçaklayanın kendisi olduğunu söylediler onun için de bu yanlış anılar aslında gerçekmiş gibi zihnine kazındı.
Os agentes que interrogaram o Brady, ao indicá-lo como o assassino da juíza, geraram uma falsa memória, mas não foi o que ele fez.
Bu nörolojik dürtü ile ne kadar dolup taştığınızın önemi yoktur. Hırs taşlara kazınmaz.
Mas não interessa o quanto somos alimentados por este impulso neurológico natural, a ambição não é esculpida em pedra.
Midem kazınıyor.
Estou cheia de fome.
- Kazımanın tarihini yazıyorsun, Arnold.
- Nascido para raspar, esse és tu, Arnold.
Ama hayatın size zaman zaman kazık atma huyu vardır.
Mas a vida dá-nos um safanão, de vez em quando.
Ayrıca, yerel yasa uygulamalarını da genişletip arttırdık, böylece çevremizdeki suç ve çete olaylarının kökünü kazıyacağız.
Também aumentámos e melhorámos a aplicação da lei, para eliminarmos o crime e os gangues dos nossos bairros.
Yolladığı habere göre, ölenlerden birinin göğsüne senin adın kazılmış.
Eu soube que um dos mortos tinha seu nome gravado no peito.
Aile çiftliğinde senin de bir kazığın olacak.
Será a tua própria parte na quinta da família.
Yine kazı kazan kazımışsın.
Foi jogar raspadinha outra vez.
İlk önce Richmond tarafının size kazık attığını biliyoruz. Kızılderili kemiklerini onlar yerleştirdi.
Sabemos que a campanha do Richmond o tramou primeiro, plantando ossos índios.
Başkan'a ihanet edip üstüne bir de karısını kazıklıyordu.
Trai o mayor, lixa a mulher...
Köpeği aldığımız ilk zamanlar sürekli şu ağacın oradaki köşeyi kazıyordu.
Quando no inicio trouxemos o meu cão, ele estava sempre a escavar além naquele canto das traseiras, além onde, onde está a arvore.
Yüksek faizli mortgage kazıklamış sik kafalı Mortgage komisyoncusu sayesinde taşındınız.
Um cabeça de piça de um corretor de hipotecas vende-vos uma opção ARM com um pagamento negam chorudo.
Bu ortaya çıkan lanet kazımanın Hemen altında.
De baixo da porra dessa escultura que apareceu enquanto estávamos a dormir.
Bazıları büyük platonik aşklarının peşinde koşmaya devam ederken diğerleri bir şekilde tamamen kazıklandıklarını düşünmeden edemezler.
Enquanto alguns continuam a remoer aquele grande amor não correspondido... "Pesquisar : Charlotte Rhodes"
Kazığa bağlayıp yakacak mısınız?
Queimá-lo na fogueira?
Bu da bana attığınız bir başka kazık.
- Isto é algum tipo de traição.
Şerif duyulmamasını istiyor çünkü onun da göğsüne vampirmiş gibi kazık saplanmıştı.
A xerife está a tentar encobrir a coisa porque foi morto com uma estaca no peito, como um vampiro.
Brian Walters'ın öldürüldüğü kazıkla aynılar.
Idêntico ao que matou o Brian Walters.
Yine de Damon'un kalbine neden kazık saplamadığını merak ediyordum.
Só me pergunto porque nunca espetaste uma estaca no coração ao Damon.
Bana kazık attın.
Tramaste-me.
Sage sana kazık attı, ağaç kül yığınına dönüştü. Alaric'in psikopat bir ikinci kişiliği var.
A Sage traiu-te, a árvore está reduzida a um monte de cinzas, o Alaric tem um alter-ego psicopata.
Bize kazıkları getirirseniz ikiniz de yaşarsınız.
Traz-nos as estacas e ambos sobreviverão.
Salvatore'ları bizi öldürebilecek 2 kazıkla bir saldın o yüzden yakında cevabı öğreniriz.
Deixaste os dois Salvatore à solta, com 2 estacas capazes de nos matar, por isso, acho que em breve saberemos.
Damon Alaric'in kazığını geri alınca mutlu bir hâl takınırım.
Ficarei radiante assim que o Damon trouxer a estaca do Alaric. Prometo.
Bizi öldürebilecek akmeşe kazıklarının sonuncusu.
É isto? A última das estacas de carvalho branco que nos podem matar.
Ama kazık ilk kurbanının cesedinde yanıp kül olur.
No entanto, A estaca vai arder no peito da primeira vítima...
Bizi öldürebilecek akmeşe kazıklarının sonuncusu.
A última estaca de carvalho-branco que nos pode matar.
Ama kazık ilk kurbanının cesedinde yanıp kül olur.
No entanto, a estaca arderá no corpo da primeira vítima.
Ama hiç kazığı bir vampirin kalbine saplamadın.
Mas nunca cravaste uma estaca no coração de um vampiro.
Tek yaptığın ona kazık atmaktı.
Vocês só a lixaram.
Ona, bir sürücünün diğerlerine kazık attığını söyleriz.
Temos que ficar com as malas que os motoristas têm! - Entendi.
Onu teste girmeye zorlamıyorlar çünkü altın yumurtlayan kazı durdurmak istemiyorlar.
Não o vão forçar a fazer o teste pois não querem que o ganso pare com os ovos de ouro.
Hata yapma. Onun güzel başını da seninkinin hemen yanında kazığa geçirirler.
Não te iludas, porão a cabecinha dela numa estaca ao lado da tua.
Çatalın çizmesi, bıçağın kazıması.. .. birinin el yazısının kağıt aracılığıyla masanın üzerine geçmesi.
As marcas de um garfo, um arranhão de uma lâmina dos patins.... o fantasma de alguém a escrever sobre a mesa apenas com uma folha de papel por baixo.
Yani Cal tünel kazıp kaçmadıkça havalandırmadan geri çıkamazsınız.
Por isso, a não ser que o Cal tenha já escavado um túnel não vais poder sair.
Beni kazıklamayasın.
Estás de bebé!
Beni kazıp çıkaracak kişinin sen olacağın hiç aklıma gelmezdi.
Nunca pensei que fosses tu aquele que me iria desenterrar.
Başını kazığa oturmuş hâlde görünce mutlu olacaklar.
Ficarão felizes em ver a cabeça dele numa lança.
Dünyanın sonunda lağım çukuru kazıyoruz. Daha kötüsünü düşünemem.
Estamos a escavar latrinas no fim do mundo, não imagino nada muito pior.
Julie, beni kazık attığın başkalarıyla karıştırma.
Julie, estás a confundir-me com alguém que se importa com isso.
Senin gibi serserilerin kazıklarına alışkınım.
Estou habituado a que me tentem roubar.
- Sakın bizi kazıklama.
Não nos engane.
onlar kazı yaparken bizi bi kazmanın peşine sürüklediler. $ 9 milyon başka bi yerde.
Fizeram-nos andar em círculos enquanto escavavam 9 milhões nalgum outro lugar.
Üvey babam bir keresinde sokağa çıkma yasağını deldim diye kafamın yarısını kazımıştı.
Um padrasto certa vez rapou-me metade da cabeça, quando cheguei atrasado.