Kaşık tradutor Português
2,505 parallel translation
50 eyaletin her biri için bir kaşık.
Uma por cada um dos 50 estados americanos.
2 kaşık sütsüz soya margarini. 2 / 3 bardak esmer şeker.
"Dois paus de margarina de soja, 2 / 3 de uma chávena de açúcar em cristais?"
Fabio sütten çıkmış ak kaşık değildi.
O Fábio não é um homem derrotado.
- Şundan bir kaşık yeter.
- Só preciso de uma colher.
Ağzını çalkalama. Hadi ama. Kaşık kaşık yiyordun.
Não bocheches, comeste imenso!
Yani bu havaları bıraksan iyi olur çünkü sen de sütten çıkmış ak kaşık değilsin.
Então, deixa-te de hipocrisias, porque não és nenhum santo.
Kaşık.
Colher.
- Kaşık.
- Colher.
- Kaşık!
- Colher.
- "Kaşık" kelimesi artık benim için gerçek anlamını yitirdi ama ilk test grubunu tamamladım.
A palavra "colher" deixou de ter qualquer significado para mim, mas estou a finalizar a primeira série de testes.
"Kaşık", anne.
É "colher", mãe.
Hatırladın mı? Kaşık.
Lembras-te, "colher"?
Kaşık. Kamyon. Kulübe.
Camião, cabana, colher.
Kaşık.
Está bem.
Bana o 3 kelimeyi tekrar etmenizi istediğimde siz "kaşık" yerine "karışık" dediniz.
Quando pedi que me repetisse as três palavras, disse mulher em vez de colher.
Bir parça bezle tahta verin ve ağzına da tahta bir kaşık koyun.
Um pano de musselina e uma tala. E um pedaço de madeira para ele morder.
Hiçbirimiz sütten çıkmış ak kaşık değiliz, Tom.
Não, mas vamos ter. Vá lá. Ninguém está a esquivar-se, Tom.
Evet kanka, kas yığını kaçık hademe Dan onu eğitmeye başlamış.
- O contínuo... Dan, o Musculoso, vai treiná-lo.
Bir kaç yanık kaş ve kirpiğim var biraz da parmağım yandı
Tenho algumas marcas de faíscas e chamuscadas, e deu-me alguma margem.
Buralarda top oynardık kas yapmaya çalışırdık.
Era aqui que nós treinávamos e trabalhávamos os nossos abdominais.
Ara sıra uydu sistemimizden kaynaklı kasırgalar oluyor ama çoğunlukla sıcacık.
Tempestades de areia devido ao nosso sistema lunar, mas em geral... Bom e quente.
Peki, önce kas hareketleri, sonra da sekiz tur, kızlar.
Primeiro vamos alongar e depois oito voltas, meninas.
Bacaklarındaki acıya, düşük sodyumdan kaynaklı kas sıkışması sebep oldu. Buna da böbrek yetmezliği sebep oluyor.
A dor na perna foi provocada por uma cãibra devido a falta de sódio, que foi provocada por disfunção renal.
Darlık ve kaşıntı da var.
Respiração difusa, aperto no peito, prurido...
Ne yazık ki Vicodin kaşıntıya, ateşe ve eklem ağrılarına sebep olmaz.
Infelizmente. Porque o Vicodin não causa erupções, febre e dor nas articulações.
Tatlım, Louise'in dediğine göre Miles onu kapıda görünce kasıklarını tutup çığlık atmaya başlamış.
Amor, a Louise diz que o Miles apareceu à porta, agarrou o escroto, e começou a gritar. Ele... O que...
Yok, kasık koruyucu.
Sim, quanto dinheiro?
Etkileyici kasık hareketlerin var.
Seus movimentos pélvicos são impressionantes.
Knoxville'in inanılmaz kasık vuruşları bizi bir süre oyaladı.
Os tiros incríveis do Knoxville, que ocuparam algum tempo.
Sen kaşındın ufaklık.
Droga, este não é o teu dia, rapaz.
İkisi de sabıkası olan, yerel kızlar.
Têm cadastro, são da zona.
Koltuğunda kas yığını adamların cinsel sorunlarını dinlemeyi tercih ediyor diye, çok kızgın bir adama şiddet ve başkaldırmanın el kitabını vermeyi reddetmiyor.
Ele não nega a um homem furioso, um manual sobre violência e insurreição, pois prefere tê-lo no sofá, a falar sobre "Inveja do pénis".
Kıçımızı kaşıyacak zamanımız yok.
Não há tempo a perder.
Jimmy, birkaç gün içinde o kısımdaki kıllar çıkarken öyle bir kaşınacak ki... Çok güzel, baba.
Jimmy, acabei de me aperceber de que daqui a dois dias vou ter umas bolas espinhosas.
3 adet mermi yarası var : İkisi kasık bölgesinde ki bunlardan birisi, karnının alt kısmına saplanmış.
Temos três ferimentos de bala, dois na virilha, uma delas atingiu o baixo abdómen.
Çok üzgünüm ama kasık bitleriniz olağanüstü iltihaplı çıktı.
Desculpe-me, mas os teus chatos têm super-herpes.
Bina, birkaç tuhaf kasılmadan sonra yıkılmış gibi yapacak ve "Harikaydın, bebeğim" deyip uykuya dalacaktır.
Após algumas coisas estranhas, aquele edifício vai fingir uma implosão e dizer, "Querido, isso foi excelente." e ir dormir.
Kıçım feci kaşınıyordu ama.
Tirando a comichão horrível no rabo.
Kıçımın kaşınmasına gülersen böyle olur işte.
Encara-o como a vingança por gozares com a comichão do meu rabo.
Çok düşünme. Kas hafızasından bahsediyorum, kızım.
Fá-lo instintivamente.
- Kız kendi kaşınmıştı.
- Ela pediu o que aconteceu.
Diğer ilaçlar mahkumun vücuduna enjekte edilince kasılmaya, ağlamaya, acı içinde kıvranmaya başladı.
Quando as outras drogas entraram no corpo do condenado, teve convulsões, gritou, contorceu-se com dores.
Bu sefer sen kaşındın ufaklık!
Vai se dar mal desta vez, meu amigo! Agora somos só eu...
İnanılır bir ifade vermesi için onunla çalışırım. Ama o yine de uyuşturucu ve fuhuştan sabıkası olan evsiz bir kız.
Mas ela ainda é moradora de rua, com histórico de prostituição e drogas.
Geçtiğimiz Kasım ayının 2'sinde ilçe seçimlerinde yapılan sahtekârlık için birinci dereceden tanıklık edecekler. Seçmenlerin korkutulması, sahtekârlık oy sandıklarının çalınması ve rüşvet bunlara dahil ama bu olaylarla sınırlı değil.
Testemunharão ter conhecimento direto de frequentes abusos eleitorais em distritos do condado no último dia 2 de novembro, incluindo, entre outras coisas, intimidação de eleitores, fraude, roubo de urnas eleitorais e suborno.
Birşey mi dedin kıvrık kaş?
Disseste alguma coisa, sobrancelhas em espiral?
Hastalık ilerledikçe ortaya distoni çıkar, yani kas sertleşmesi, titreme, konuşamama ve hafıza kaybı.
Conforme a doença avança, distonia e rigidez muscular. Tremores, perda de memória, linguagem
Bak kızım, kasıklarına yaptığım yolculuk aletimi karides tabağına döndürdü.
Olhe, senhora, uma viagem ao seu pacote transformou as minhas bolas num ninho de chatos.
Quinn, Batista, sabıkası olan kıyamet günü fanatiklerini toparlayın.
Quinn e Batista, reúnam fanáticos do fim do mundo que tenham cadastro.
Kasık kıllarının arasından bile gözükmüyor!
Não podes sequer vê-lo através dos pentelhos.
- Yok, sadece kasık tarafları.
- Não, só virilhas.