Kellen tradutor Português
131 parallel translation
Farkında mısın bilmiyorum ama burada kellen söz konusu.. Sen de kimsin be?
Tens a pele em jogo, caso não tenhas reparado.
Burada yeni bir düzenleme yapılacak ve kellen kesinlikle bağışlanmayacak.
Haverá uma reorganização aqui e a sua cabeça não será poupada.
Kellen zaten tehlikede.
Já está em perigo.
Hay şeytan! Bunun için kellen gidecek!
Fá-te-ei decapitar.
Bir hamle daha yaparsan kellen gider!
Mais um passo, e degolamos-te!
Tamam kelle senin kellen.
Está bem, o crânio é seu.
Kız parmağıyla gösterip "Polis" diye bağırırsa, senin de kellen gider.
Se ela me dedurar, a sua cabeça também rolará.
Yatağa yat yaksa kellen uçar.
Quer que eu mande cortar sua cabeça?
Altınımı bir yıl içinde bulacaksın yoksa kellen gider.
Dou-te um ano para encontrares o meu ouro, ou vocês serão todos...
O, senin fikrine katılmazdı ve bu düşüncenden ötürü kellen çoktan yere düşmüş olurdu!
Ele não teria concordado, e a esta hora a tua cabeça já estaria a rebolar no chão por dizeres isso.
Ama beni yine yarı yolda bırakırsan... Kellen için bir ödül koyarım. O kadar büyük olur ki, yerleşik bir sistemin yanına dahi yaklaşamazsın.
Mas se me falhas outra vez, ponho um prémio na tua cabeça tão grande que não vais conseguir chegar perto de um sistema civilizado.
Bak bir gazeteci editörüne gidip çok büyük bir şey peşinde olduğunu sandığını söylediğinde editörün şöyle söylemesi gerekir'48 saatin var, evlat sağlam bir şeyler getirsen iyi edersin yoksa kellen gider.'
Ouve, quando um jornalista diz ao seu chefe que acha que pode estar na pista de algo muito importante, è suposto este dizer que'tens 48 h, miúdo, e è melhor que aparecas com algo muito bom ou jogas a tua cabeca.'
Kellen.
A tua cabeça.
Eğer kellen değerliyse, uzaklaş buradan.
Sobe e afasta-te daqui, se valorizas o teu pescoço.
Bu yüzden saat 19.00'da miğferini görmek istiyorum... yoksa onu giyecek bir kellen kalmaz.
É por isso que quero ver o Kevlar na sua cabeça, às 19 : 00, ou não terá cabeça para o usar.
- Senin kellen benim.
- Estás nas minhas mãos.
Kellen, Argo Motors'a karşı.
Kellen e outros contra Argo Motors.
Steven Kellen'ın yazılı ifadesi beni endişelendiriyor.
Mas ao examinar esta transcrição, eu fiquei preocupado com o depoimento do Steven Kellen.
Bay Kellen, ilk yardım görevlileri sizi araçtan dışarı çıkardıkları zaman, yanıyor olmak nasıl bir histi?
Sr. Kellen, quando os paramédicos o tiraram para fora do veículo, como se sentiu ao estar em chamas?
Bay Kellen, Dr Maxwell Chastain'in hastası oldunuz mu?
Sr. Kellen, já foi paciente de um tal Dr. Maxwell Chastain?
- Öyle mi Bay Kellen?
- Ele é, Sr. Kellen?
- Olanları biliyorum, Bay Kellen.
- Eu sei o que aconteceu, Sr. Kellen.
Kellen beni orada hazırlıksız yakaladı.
Fui totalmente desmoralizado pelo Kellen.
Bay Kellen'ın ifadesini alırken yanındaydım.
Assisti ao teu interrogatório ao Sr. Kellen.
Kendi kellen sözkonusu olduğunda canın ne istiyorsa onu yap ama bırak bizimkilerle ne yapacağımıza biz karar verelim.
Vocês fazem o que querem com os vossos escalpes. Mas não nos digam o que devemos fazer com os nossos.
Kellen için ödül var, Walker.
A tua vida está á venda., Walker.
Kellen uçacağına şapkan uçsun.
Antes o chapéu que a cabeça.
Kellen için ödül Kaynak'ın kendisi tarafından koyuldu.
A recompensa pela tua cabeça foi determinada pela própria Fonte.
Ben olmasam... kellen... diğer şeylerinin yanında, Barış Muhafız Komutanlığına av hatırası olarak asılırdı.
Sem mim, sua cabeça... dentre outras coisas... seria um troféu na parede dos pacificadores.
Uzak durmazsan kellen olmayacak.
Passo-me da cabeça, se não te afastares.
Reljik, eğer herhangi biri yani içinizden herhangi biri bir daha konuklarımıza dokunursa... Çifte infaz olacak. Hem saldıranın hem de senin kellen gidecek.
Reljik, se alguém tocar em nossos convidados... haverá duas execuções, a do ofensor e a sua!
Sen çeneni tutamadın diye bu hasta neler olduğunu öğrenirse bir kaç kelle gidecektir, ve söz veriyorum, Ted ve senin kellen ilk gidenler olur.
se aquele doente descobre o que aconteceu por você não se saber orientar, então vão rolar cabeças, e garanto-lhe, a sua e a do Ted serão as primeiras a ir!
Görünüşe göre Chicago'lu Eric Nesterenko aslında San Diego'dan Kellen Phillips'miş.
Parece que Eric Nesterenko de Chicago... é na verdade Kellen Phillips de San Diego.
Sanırım şu Eric Nesterenko, yani Kellen Phillips meselesini çözdüm.
Acho que já descobri o que se passa entre Eric Nesterenko e Kellen Phillips. - Encontraste-o?
Kellen Phillips daha önce hiç, bir kaç bin dolardan daha pahallı hisse almamış.
Kellen Phillips nunca guardou mais de uns milhares de dólares.
Kellen Phillips nerede?
Onde está Kellen Phillips?
Kellen.
Kellen.
Sammy, Kellen olduğu ortaya çıkan Eric'i buldum.
Sammy, encontrei o Eric, que sempre era o Kellen.
Kaç kellen var?
Quantas cabeças tens?
Senin kellen.
É o teu pescoço.
Ben olduğum için çok şanslısın, başkası olsa çoktan kellen uçmuştu!
Tens sorte em ter sido eu a encontrar-te, e não um dos outros, porque eles cortavam-te a garganta!
Ming'in senin kellen için ne kadar vereceğini merak ediyorum.
Eu imagino quanto é que o Ming pagará pela tua cabeça.
Adı Kellen Tyford.
O nome é Kellen Tyford.
Kellen'i tanıyorum.
Eu conheço o Kellen.
Aramızdaki ortak tek şey, Kellen, etrafında yığılıp duran cesetler.
A única coisa que temos em comum, Kellen, são os corpos que parecem acumular-se à tua volta.
Bu bir uzlaşma değil Kellen.
Isto não é um compromisso, Kellen.
Senin hakkında her şeyi biliyorum Kellen.
Sei tudo sobre ti, Kellen.
Kellen!
O teu crânio!
Kellen!
O teu crânio.
Buradan git yoksa kellen uçurulunca daha fazla ağlarsın.
Mas é a minha mulher que está lá dentro.
Kellen.
Oh, o Kellen.