Kişi tradutor Português
55,618 parallel translation
5 veya 6 kişi falan vardı etrafta ve durmadan okuyordu, " Tanrı sizi seviyor.
Havia algumas pessoas lá, talvez cinco ou seis, e ele ficava lá a dizer : " Ele ama-te.
Sanki ağzıma sıçmış olmasına rağmen beni düzeltebilecek tek kişi o.
É como se... Ela fez-me sentir mal como o caralho de maneiras diferentes, mas também é a única que me pode pôr bom.
Şu anda güvenebildiğim tek kişi sensin.
Neste momento, és a única pessoa em quem confio.
Altı kişi bir anda buhar oldu.
Meia dúzia de pessoas desapareceram sem deixar rasto.
Jace tanıdığım en kuvvetli kişi.
O Jace é a pessoa mais forte que conheço.
Bu diyeceğimi çoğu kişi bilmez ama 1870'lerin başında Londra'da yaşarken ruh sağlığım yerinde değildi.
Poucos sabem disto, mas quando eu vivia em Londres, no início de 1870, estava emocionalmente desequilibrado.
Sonsuza kadar sırtını dayayabileceğin tek kişi benim.
Eu sou a única que estarei aqui para sempre para te apoiar.
Ama iki kişi arkadaş olduğunda... yani seninle benim gibi... bazen duygular değişir.
Mas a cena é que, quando duas pessoas são amigas pessoas como eu e tu, às vezes, os sentimentos evoluem, entendes?
Tek bir kişi hariç kimseyi istemiyorum.
Com mais ninguém, na verdade.
Milyonlarca cana karşılık tek bir kişi.
Uma vida pela vida de milhões.
Sakın unutma ninenin başını derde sokan kişi bu fena insan.
Não te esqueças esta é a pessoa má que causou problemas à tua avó.
Ya sadece iki kişi gelmişse?
E se forem só duas pessoas?
O kişi ben oluyorum.
Esse seria eu.
Ama planın ters giderse endişelenmen gereken kişi hızcı dostumuz olmayacak.
Mas se o plano correr mal, não é com o amigo velocista que te terás que preocupar.
Bu iki şeyi gerçekleştirebilecek tek kişi de hızlı adam.
E o tipo rápido é o único que pode fazer essas duas coisas acontecerem.
Evet ama açmak için gereken kodu bilen tek kişi benim.
Sim, mas eu sou o único que sei o código para a abrir.
Bize istediğimiz şeyi verebilecek tek kişi sensin, biliyoruz.
Que és o único que podes dar-nos o que queremos. Sim, nós sabemos.
Tüm zamanın hakimiyeti bende olunca, terk edilen ve unutulan kişi sen olacaksın.
Quando tiver o controle do tempo, tu é quem serás abandonado e esquecido!
Ziyaretime gelen tek kişi sen değilsin Oliver.
Não és o único que vem aqui, Oliver.
Sanki geçen sefer öleceğinden korktuğun kişi bendim.
Pensei que estavas preocupado se eu ia morrer.
Sana düşündüğün kişi olduğumu görme hazzını yaşatmayacağım.
Nunca te darei a satisfação de ser o homem que pensas que sou.
- Delilik bu. Evet, ona böyle diyen ilk kişi değilsin.
Não és a primeira a dizer isso.
Ama, Adrian, gerçek şu ki gerçeği söylüyorsan oğlumu öldürdüysen asla olmamı istediğin kişi olmayacağım.
mas, Adrian, eis a questão. Se estiveres a dizer a verdade... Se mataste o meu filho,
Birçok kişi kovulacak ve biz dokunulmaz değiliz çünkü şu Subzero'cular çok dişli.
Muita gente vai ser despedida. E nós não estamos imunes, pois os tipos da Subzero são cruéis como a merda.
Orada 60 kişi var. Yarısı bilim insanı, yarısı asker, yani...
Há lá 60 pessoas, metade são cientistas, metade são soldados, o que é...
Yardımımıza ihtiyacı olan birçok kişi var.
Tantas pessoas que precisam da nossa ajuda.
Coca-Cola Dünyası'na gidelim, diyen bir kişi daha çıkarsa - beynimi dağıtacağım.
Se mais uma pessoa me disser para ir ao Mundo da Coca-Cola, rebento com os meus miolos.
Telefonumda yedi kişi var.
Só tenho sete pessoas no meu telemóvel.
Onun sadık olduğu kişi Kovar ama Gregor, Pakhan.
A lealdade dele está com o Kovar, mas o Gregor é pakhan.
Binayı temizledik, silahlı kişi burada.
Evacuamos. O atirador não está.
- 18 kişi bu arada.
- 18 pessoas. - O quê?
- Ne? AVM saldırısı. 18 kişi öldürüldü 12 de yaralı.
No tiroteio foram 18 pessoas mortas, 12 feridas.
Bay Edlund belli ki hastalıklı bir kişi fakat şu anda onun sebepleri ile ilgili bir yorumda bulunamam.
O Sr. Edlund é claramente um sujeito perturbado, mas não posso comentar as motivações dele no momento.
Zarar verdiğin insanlar ölen o 7 kişi onlar da masumdu be dostum.
As pessoas que magoaste... Sete pessoas morreram. Os meus amigos também eram inocentes.
Bayan Westfield, oğlunuz inanılmaz yetenekli ve tehlikeli bir kişi.
Sra. Westfield, o seu filho é um indivíduo extremamente perigoso.
Bazı kültürlerde, köyün sınırında yaşayan biri vardır ve biri öldüğünde, halk cesedi oraya götürüp üstünü meyve ve sebzelerle kaplar. - O kişi de onları yer.
Em algumas culturas é o tipo que vive no limite da vila, quando alguém morre, colocam o corpo dele lá e cobrem-no com frutas e vegetais, então ele come isso.
Kimmiş bu güvenilir kişi?
Que fontes?
Yetkili kişi benim.
Eu sou autoridade.
Aşk hayatı tavsiyesi almak için geleceğin en iyi kişi ben miyim sence?
Sou a melhor pessoa para ajudar na tua vida amorosa?
Diyeceğim şeyin ne kadar ağır ve zor olduğunu biliyorum ama Susan senin sevgilin, yani biri bu durumu düzeltecekse bence bu kişi sen olmalısın.
Sei que é muito problemático o que vou dizer, mas a Susan é a tua namorada. Se alguém vai resolver isso, penso que precisas de ser tu.
Sen her zaman o diğer kişi olacaksın ama elbette bu konuda yazamam çünkü itibarımı mahvettiğin için artık kimse bana inanmaz.
Você sempre vai ser o outro homem, mas não posso escrever isso, pois ninguém acreditará em mim, já que destruiu a minha credibilidade.
Adrian'ın dediği gibi, belediye meclisinin kurtlara yem etmek için birine ihtiyacı var. Bence bu kişi Malone olmalı.
Adrian disse que a Câmara precisa sacrificar alguém, acho que devia ser o Malone.
Kadınlarla arana mesafe koymana sebep olan tek kişi Rene değildi açıkçası.
Rene não foi o único que notou a tensão entre tu e a tua esposa, se é isso que queres dizer.
Ben düşündüğün kişi değilim Oliver.
Não sou o homem que achas que sou, Oliver.
Babamız ölmeden önce bana şöyle söyledi "Oliver, ben senin düşündüğün kişi değilim."
Antes de morrer, o pai disse-me, "Oliver, eu não sou o homem que tu pensas que sou."
İşimiz bittiğinde öldürmek isteyeceğin tek kişi kendin olacaksın.
Quando acabarmos, a única pessoa que vais querer matar é a ti mesmo.
Olduğumu düşündüğün kişi olma memnuniyetini sana yaşatmayacağım.
Jamais vou dar-te a satisfação de ser o homem que pensas que sou.
Ne? Peşinde çok kişi gördük.
Vimos dezenas deles.
Burada kalmasan iyi olur. Birçok yanlış kişi burada yaşadığını biliyor.
Não devia ficar aqui, muitas pessoas perigosas...
Düşündüğün kişi değilim.
Não sou o homem que pensas que sou.
- Peşinde kaç kişi var?
- Quantos há atrás de ti? - Nenhum.
kısım 18
kışın 17
kişisel 39
kişilik 16
kişisel olarak 44
kişisel bir şey 18
kişisel bir şey değil 55
kişisel değil 34
kışın 17
kişisel 39
kişilik 16
kişisel olarak 44
kişisel bir şey 18
kişisel bir şey değil 55
kişisel değil 34