Kofte tradutor Português
698 parallel translation
Şu kadar kahve, şu kadar ekmek şu kadar köfte, şeker.
Tanto de café, tanto de pão, tanto de hambúrgueres, de açúcar...
Selam, Köfte.
Olá, Almôndegas.
Tatlım, bu eski dostum Köfte Murphy.
Querida, é um amigo meu, o Almôndegas Murphy.
Ne diyeceğimi bilemiyorum Bay Köfte.
Bem, nem sei que lhe diga, Sr. Almôndegas.
yanık köfte kokusu ve romantik bir ilişki.
Comida queimada e romance.
- O köfte mi?
- Aquele'chouriço'?
- Şanslı köfte, Val.
- Chouriço com molho, Val.
- Şunlar köfte değil herhalde?
E o que achas que é isto?
Onu köfte yaparız.
Por Júpiter, que engraçado!
Bezelyeli köfte neyine yetmiyor?
Se tiver pudim de ervilha já vai com sorte.
Köfte var mı?
Há fiambre?
Köfte, köfte, köfte...
Fiambre, fiambre...
Sevmezsen, beş dakikada köfte yapar sana.
Se não gostares, ele faz-te um bolo de carne em 5 minutos.
Köfte tarifini isteyeceğim.
Quero a sua receita do bolo de carne.
Şimdi saat 8 : 00 ve köfte hazır.
São 8 e o bolo está pronto.
Yarım saat geç gelen dört kişi için köfte yap bakalım!
Fazes um bolo para quatro pessoas que chegam meia hora mais tarde!
- Köfte. - Oh.
- Bolo de carne.
Frances, köfte tarifini istediği günden beri ondan haber almamış.
Frances não sabe nada dele desde que ligou para pedir a receita.
Ben dört buçuk yaşındayken köfte denirdi.
Tinha 4 ano e meio chamavam-me de Bolinha.
Hmm, bunda köfte var.
Bem, este tem presunto.
Köfte ve sürahi, kebap ve şaraptan çok daha kaliteli görünüyor.
O brochete e o carfe são melhores que o kebab e o vinho.
Köfte gibi hissediyorum kendimi.
Sinto-me como uma almôndega.
Hey, Sitarski, seni köfte!
Sitarski, o dever chama!
Kızarmış ekmek ve pastırmadan köfte ve zeytinden de fazla enerji.
E torradas, e o bacon, e o bolo de carne, e azeitonas,
Köfte Joe.
Joe Almôndega.
Bir köfte için sizinle yatarım.
Faço amor consigo por uma almôndega.
Bir köfte için namusundan vazgeçmek üzereydin.
Estavas disposta a comprometer a tua virtude por uma almôndega.
Senden haftalık faiz alacağım. Faiz oranını da köfte fiyatlarına endeksleyeceğim.
Vou cobrar-te um juro semanal, equivalente à taxa actual de uma almôndega.
- Köfte yerine havyar!
- Caviar, em vez de almôndegas!
Do sesini verebilseydim yıldız olurdum. Sen de namusunu... bir köfte karşılığında satmaya devam ederdin.
Se fosse capaz, seria eu a estrela e tu estarias a tentar... trocar a tua virtude por uma almôndega.
Rulo köfte, içi pancar röfle.
Bolo de carne.
İsviçre bifteği, köfte...
Ou bife suíço, rolo de carne...
Yüzü az pişmiş peynirli köfte gibiydi.
E tinha uma cara que parecia um cheeseburger mal passado.
Pekala Marty, umarım köfte seversin.
Bem, espero que goste de rolo de carne.
Evde köfte yaparsın.
Aperfeiçoa os teus cozinhados.
Bana köfte getir.
Pegue meu bolo de carne!
Baharatlı domuz yağı, ciğer ezmesi, köfte, çikolatalı kurabiye... margarin, yumurta, peynir.
Têm banha condimentada, pasta de fígado, almôndegas, biscoitos de chocolate, margarina, ovos, queijo.
- 72 ton yeniden şekillendirilmiş köfte.
72 toneladas de pasta de salsicha reconstituída.
Bugün spesiyalitesi, mozerallalı köfte... krema soslu tavuk...
Os pratos do dia são rolo de carne com mozzarella. Galinha à la King.
Hayır, efendim, rulo köfte o.
Não, senhor, é um rolo de carne.
Şunu kafana sok köfte.
Ouve bem isto, bola de carne.
Vaay, Eğer, her aptalca birşey yaptığın zaman sen de bana hizmet etseydin, köfte gibi yamyassı olur, yığılıp kalırdım!
Ena, se tivesses de me dar prazer cada vez que fizesses algo estúpido, estaria plana que nem uma sola de sapato.
İtiraf etmek gerekirse, hoşuma gitmiyor ama bugüne kadar yediğim en iyi köfte. Sırrın nedir?
Sabes, detesto admitir, mas é o melhor hambúrguer que já comi.
Köfte dediğin bir parça etten ibarettir, ama bir karakteri olabilir, değil mi?
É só um pedaço de carne, mas tem carácter.
Fikrim sayesinde bir kilo etten 16 yerine 18 köfte çıkıyor.
De meio quilo, tiro 18 pedaços em vez de 16.
- Makarna ve köfte.
- Esparguete e almôndegas.
Birkaç konserve köfte var.
Tenho carne enlatada.
- Köfte nerede?
- Onde está a carne enlatada?
- O köfte değil, ton balığı.
- Não é carne, é atum.
Köfte yiyeceğim derken köfte yok.
Eu a fazer-me à carne e afinal...
Köfte kızartıyorsun. Sonra 60 yaşına geliyorsun, ölüyorsun ve ne yapıyorsun?
De repente, tens 60 anos, morres, e que é que fizeste?