Kuşlar tradutor Português
3,750 parallel translation
Sümsük Kuşları bu sayede bir yılda 8 bin ton balık çekiyor.
Num ano, estes gansos patola capturam 8.000 toneladas de peixe.
Suya daldıklarında 22 metreye inebiliyorlar. Diğer kuşların hepsinden daha derine.
Eles conseguem mergulhar a 22 metros num único mergulho, mais fundo do que qualquer outra ave.
Toplanmış haldeki kuşlar kutup bölgesine gitmelerine izin verecek uygun bir hava durumu bekleyişindeler.
As aves reunidas aguardam por uma melhoria do tempo que irá permitir-lhes dirigirem-se até ao Ártico.
Avrupa'nın böyle ücra kısımları bile kışı Afrika'da geçiren kuşlar için cazip kalıyor.
Mesmo este locais distantes da Europa, atraem aves que passaram o Inverno em África.
Göçmen kuşlar Avrupa'daki ortama uyum sağlamak zorundalar.
Na Europa, as aves migratórias precisam de ser adaptáveis.
Fakat rüzgâr türbinleri kötü havalarda tehlikeli olabiliyor. Kuşlar genelde onlardan kurtulabilecek kadar akıllıdırlar.
Embora os parques eólicos possam ser perigosos com mau tempo, as aves são geralmente prudentes o suficiente para evitá-los.
Elbirliğiyle hareket eden kuşlar tüm koloniyi kurtardılar.
Trabalhando em conjunto, as aves salvaram a colónia.
Kuşlar gibi uçmak evrensel bir hayal.
É um sonho universal poder voar como uma ave.
Fakat bu aşırıcı kuşlar kendi adımlarını atıyor.
Mas estes aeronautas extremos viajam a passos largos.
Kanları diğer kuşların hepsinden daha iyi oksijen alabiliyor. Bu düşük yoğunluktaki havada gerçekten hızır gibi yetişiyor.
O seu sangue consegue absorver mais oxigénio do que qualquer outra ave... uma ajuda real neste ar rarefeito.
Bu yüzsüz kuşlar kendi yaşamlarını bizimkilere o kadar iyi uydurmuşlar. Şimdi şehrin park ve bahçelerindeki tatlıları tercih ediyorlar.
Estas aves atrevidas adaptaram o seu estilo de vida ao nosso e agora preferem as delícias doces dos parques e jardins da cidade.
Bu muhabbet kuşlarının evi denilen uzak bir nokta.
É em lugares remotos como este que os periquitos chamam de lar.
Bu küçük papağan evcil kuşlar arasında en popüler olanı. Fakat vahşi yaşamda insanlardan çok uzakta taşranın kurak noktasında yaşıyor.
Este pequeno papagaio é a mais popular de todas as aves de gaiola mas, na natureza, eles vivem longe da companhia humana em algumas das regiões mais secas do interior.
Fakat kuşlar nerede toplanırlarsa, yırtıcıları da beraber toplanıyor.
Mas, onde quer que as aves se reúnam, assim também o fazem os seus predadores.
Ama susuz muhabbet kuşları kolay lokma değil.
Mas estes periquitos com sede não são fáceis de capturar.
Muhabbetkuşları kuşlar arasında en hızlı manevra yapanlardan biri.
Os periquitos conseguem executar algumas das manobras mais rápidas de qualquer ave.
Himalaya köyleri yanlışlıkla şansları tükenen kuşlar için can simidi haline gelmiş.
As aldeias dos Himalaias têm vindo a tornar-se uma ponte de salvação para as aves migratórias com pouca sorte.
Jodhpur kuşların bugünlerde yuva yapabildiği bir kaç şehirden biri.
Hoje em dia, Jodhpur é uma das poucas cidades onde estas aves habitam.
Dünyanın uçan en ağır kuşlarından birisi ve genelde karaya inmek için suyu yastık olarak kullanıyorlar.
Eles são uma das aves voadoras mais pesadas e geralmente dependem da água para amortecer a sua aterragem.
Yukarılarında Japonyanın en saygı duyulan kuşları da geliyor.
Por cima das suas cabeças, a ave mais venerada do Japão está também a chegar.
Kışın bu kuşlar kıylardan içerilere doğru göç ediyorlar.
No Inverno, estes predadores dirigem-se para o interior vindos da costa.
Bu cesur kuşlar savunma yapmaya hazırlar.
Estas aves corajosas estão preparadas para se manterem firmes.
Fakat şimdi bu su kuşlarının 9000 kadarı çölün ortasındaki bir şehirde birleşmeyi seçiyor.
Mas, actualmente, 9.000 destas aves aquáticas escolheram convergir para uma cidade no coração do deserto.
Normalde utangaç olan bu kuşlar ödüllerini almak için köylülerin arasına giriyor.
Estas aves normalmente tímidas pousam entre os moradores para receber a sua recompensa.
Japon turnaları 60 yıldan daha fazla yaşayabiliyor ve birliktelikleri kuşlar aleminin en uzunları.
Os grous do Japão podem viver até 60 anos ou mais, fazendo com que as suas relações sejam as mais duradoras de qualquer ave.
Bir sonraki bölümde insanlarla kuşların Kuş Gözünden Dünyanın dünyaya bakmasını sağlayan yakın ilişkilerine göz atacağız.
No próximo episódio, iremos observar as relações próximas entre as aves e as pessoas que permitiram que a realização desta série esticasse asas e voasse por todo o mundo.
Biz tüylü kuşlarız.
Somos mesmo almas gémeas, adoro!
Yukarıda kuşlar uçmuyordu, uçacak kuş yoktu.
Nenhum pássaro voava, não havia pássaros para voarem.
Fokbalıkları ve kuşlar, yükselen suyla gelen balıkları avlarlar.
Focas e pássaros vêm comer os peixes pequenos que se amontoam nestas águas.
Bu atıklar kuşları öldürüyor, hatta binlerce kilometre uzağımızda olmasına rağmen evimlerimize kadar geliyorlar.
O que mata estes pássaros vem da minha casa, apesar de eu viver a milhares de quilómetros daqui.
Kuşlar, balıklar bunları yer ve en nihayetinde okyanustaki balıkları avladığmızda tabaklarımıza kadar gelir.
O que estes pássaros comem, os peixes irão comer, e, por sua vez, eu irei comer, à medida que mergulhamos no Oceano para pescar.
Bu kuşlar aptal değildir.
Estes pássaros não são parvos.
Kuşlar benim yardımımı kullanabileceğini söyledi.
Alguma coisa me disse que podiam precisar de minha ajuda.
Bunun sonucunda deniz kuşları ve yunuslar gibi yırtıcılar cezbediliyor ve hatta daha büyük avcılar bile.
Que por sua vez trouxe predadores como aves marinhas e golfinhos e ainda maior predadores.
Brett, muhabbet kuşlarına bak.
Brett, temos um casal de pombinhos aqui.
Kuşları uyandırıyordum.
Estava a acordar as aves! - O quê?
Kimi? Kuşları uyandırıyordum.
- Estava a acordar as aves!
- Bu kuşlar delirmiş.
- Que pássaros doidos.
Bir şeyler yememiz gerekiyordu. Kuşların uçması gerektiği gibi.
Ouve, precisávamos de comer, da mesma maneira que os pássaros precisam de voar.
Kuşlar, kuşlar, kuşlar.
Pássaros, pássaros, pássaros.
Sadece kuşları izlemeye gideceğim.
Só vou observar pássaros.
Sonra baktım sen kuşları seviyorsun...
Depois reparei na tua paixão pelos pássaros.
Kuşları Lyla seçti.
Foi a Lyla que escolheu.
Muhabbet kuşları. Aşırıya mı kaçmışım?
"Lovebirds", já estão um pouco fora de moda, não é?
Erkenci kuşlar. Yaşayan anaokulluların gecesi.
- A noite das criancinhas vivas.
Yemen halkının kanatları kırık küçük kuşlar olduğunu mu düşünüyorsun?
Então, o senhor pensa que os iémenitas são pássaros pequenos com asas partidas?
Katil kuşlar yüzünden.
Por causa do matador de pássaros.
Bu kuşlar bunu nasıl başarıyor bilmem.
Isto é ridículo! Eu não sei como os pássaros conseguem.
( kuşlar cıvıl cıvıl ) - ( Mike ) oahırda gitmek mi? - Bilmiyorum.
- Ele foi para o celeiro?
Kuşları izlemeye gitmek istiyordum da.
Adoraria ir observar pássaros.
Merhaba, muhabbet kuşları.
Olá, amorzinhos.