Köylüler tradutor Português
625 parallel translation
Köylüler senden önce garip aletleri gördü.
Os aldeãos viram os estranhos instrumentos que lhe antecederam.
Ama sizi temin ederim kara bir büyüyle çevrili değilim... ya da köylüler canavar yaratıIdığına inanabilir.
Mas garanto-lhe que não estou envolvido em magias negras, nem na criação de monstros, como podem pensar os aldeãos.
Eğer köylüler rahatsız ederse bizi koruyacağını söyledi.
Disse que, se os aldeãos nos incomodassem, nos ajudaria.
Köylüler orayı "Canavarın evi." olarak adlandırıyor.
Por acaso não o viu a rondar por aí, pois não?
Köylüler kaleyi kuşatmış, kan için bağırışıyorlar!
Os aldeãos cercaram o castelo e exigem sangue!
Ve şimdi mutlu küçük köylüler kanım için bağırışıyorlar!
E agora os felizes aldeãozinhos reclamam o meu sangue!
Eğer saf köylüler kapıdan içeri adım atarsa... bir köpek gibi onları vuracağım!
Se um aldeão estúpido se atrever sequer a entrar por aquela porta, disparo logo sobre ele!
Şimdi de köylüler Davut'la Calut'u oynuyor.
E os campónios que fazem piadas com o David e Golias.
İnsanlar tıpkı diğer yerlerdeki dağlı köylüler gibidir... özgür, gösterişsiz.
As pessoas são como camponeses do monte : simples, independentes.
- Köylüler.
- Um cantor tirolês.
Köylüler kulübelerinden çıkmaya korkuyor.
Os aldeões têm medo de sair das cabanas.
Beni dinleyin, köylüler!
Escutem-me, seus campónios!
İşte öyleyse, köylüler!
Cá está, seus campónios!
Büyük ve korkutucu Kali, bütün ihtişamıyla orada oturuyor... köylüler de hastalık, kıtlık ve yangından korunmak için ondan yardım istemeye toplanıyordu.
A aterradora Kali impunha-se com toda a sua magnificência e os aldeões juntavam-se para pedir protecção das doenças, da fome e do fogo.
Köylüler bilmek istiyor.
Os aldeões querem saber.
Bu köylüler şüpheci, güvenmiyorlar.
Os aldeões são desconfiados.
Köylüler gece gündüz aramayı devam ettirecekler!
Os aldeãos vão continuar a caçada, dia e noite!
- Köylüler korktu.
- Os aldeãos estão assustados!
Köylüler, samurayların onlara yakın olmasından memnun olmayacaktır.
Os aldeãos não gostavam que os Samurais ficassem com elas.
Bu köylüler ücretinizi nasıl ödeyecek.
Esses camponeses não podem pagar-lhes.
Yoldan çekilin köylüler!
Afastem-se do caminho, campónios!
Huzur veren bir kar manzarası bile... Hasat zamanı bir çayırda, kargalar gözyüzünde uçuşurken, otlar tutuşur... Hatta bir yolda, arabalar, köylüler ve çiftler geçerken...
mesmo uma paisagem tranquila... mesmo um prado nas colheitas, com corvos voando em círculos, e queimadas da palha... mesmo uma estrada onde passam os carros, os camponeses e os casais... mesmo uma aldeia de férias com uma feira e um campanário... podem tornar-se num campo de concentração.
Ülkelerine yapılan saldırıya karşı koymak için, Rus köylüler, Fransızlar'a yıkılmış ve dağılmış topraklarda hoşgeldiniz dedi.
Para combater essa agressão contra a pátria... os russos receberam os franceses com armazéns destruídos... e uma paisagem desolada.
Napolyon yaklaşır yaklaşmaz, köylüler hasatlarıyla kaçıyor.
Assim que Napoleão se aproxima, os camponeses fogem com os grãos.
Gerçek köylüler.
Éramos camponeses a sério.
- Köylüler söyledi.
- Falei com os camponeses do vilarejo.
Generaller subaylar için, milletvekilleri de köylüler için.
Generais para os oficiais, e deputados para os camponeses.
Bu kadar altını olan köylüler, ha?
Camponeses com todo esse ouro?
O kadar yalancı ki köylüler ona : " Git.
Era tão mentiroso que, um dia, uns habitantes da aldeia chatearam-se e disseram-lhe :
Köylüler de ona eşlik ediyormuş, köyden köye...
Os aldeões o protegeram de vilarejo em vilarejo.
Köylüler de sana böyle yalvarmadılar mı? Peki, ya sen onları dinledin mi?
Não merece viver!
Salak köylüler.
Camponeses estúpidos.
- Köylüler. Düğünü kutsamak için gerdek gecesinde gelini senyöre vermek adettir.
Antigamente, santificavam um matrimónio dando a noiva, na sua noite de núpcias...
Hendekte çalışan köylüler nerede?
Onde estão os homens da aldeia para trabalhar no fosso?
Köylüler de onlara mı katıImış?
Toda a aldeia se uniu à eles?
Hareketlerine dikkat et evlat. Cahil köylüler gibi davranıyorsun.
Vê lá como falas, pareces um vagabundo.
Bak, sen büyük kentte dolandırıcılıkta çek işinde çok iyi olabilirsin... ama biz köylüler de o kadar beyinsiz değiliz.
Podes ser muito esperto com papéis pela cidade... e a passar cheques falsos... mas nós não somos parvos :
Drago gibi kötü insanlar..... güvenilmez Şef ve hain köylüler.
És humano, tal como aquele malvado Drago, aquele vacilante chefe e os aldeões traicoeiros. ,
Bir şey daha... Köylüler, onlar bizim Paciiificos dediklerimizdir. Onlar, onun için savaşmazlar ama ona sempati duyarlar.
Mais uma coisa... os aldeões são o que chamamos "pacificos", não lutam por ele mas são simpatizantes de Villa.
Köylüler, sanırım, onalr Şef'imi ve Meksika'yı seviyorlar. Ama düşmanlarından onlarla savaşacak kadar nefret etmiyorlardı.
Os aldeões adoram o meu chefe e adoram o México... mas não odiavam os seus inimigos a ponto de lutar, mas agora odeiam.
- Tüfekli köylüler mi?
- Aldeões com espingardas?
Köylüler!
Aldeões!
13 yıl önce oradan ayrıldığımda, o köylüler demir dövmeyi ancak öğrenmişlerdi.
Quando saí de lá, há 1 3 anos, aqueles aldeões mal sabiam forjar ferro.
Nona, yeter. Zamanla köylüler tekrar dost olacak.
A seu tempo, os aldeãos voltarão à amizade de antes.
Beyaz olmamın şokunu atlattıktan sonra, Kohmlar, yani köylüler dostça davrandılar.
Os aldeões, os Kohms, foram amigáveis, após superarem o choque de ver a minha pele branca.
Bir hafta önce köye yapılan saldırı Kaptan Tracey tarafından yönetilmiş. Köylüler doğrulayacaktır.
Um ataque à aldeia há uma semana, feito pelo Capitão Tracey.
Köylüler hiç kimseyi bu kadar uzaklarda aramaz.
Os rurales nunca irão perseguir ninguém até aqui.
Köylüler bana deli diyor, turistler deli diyor.
Os aldeões dizem que sou louco, os turistas dizem que sou louco.
... köylüler kemiklerinizi paramparça eder!
Se não estão dispostos a lutar, senhores ricaços... os camponeses quebram-vos os ossos.
Köylüler çil yavrusu gibi dağılıyorlar!
A vizinhança fugiu toda!
Köylüler.
Temos de fazer planos.