Kültür tradutor Português
1,021 parallel translation
Başkentimizde kurulacak Kültür ve İrfan Merkezi'nin yerini saptamak ve imzalarımızla resmileştirip.. ... yasalarımızın bir parçası yapmak için hazırız.
Estamos prestes a formalizar uma grande peça de legislação com as nossas assinaturas, estabelecendo aqui, na nossa cidade capital, o novo Centro de Cultura e Conhecimento.
- Kültür değiş tokuşu...
- Intercâmbio de informaçőes, culturas...
- Her iki kültür de bundan yararlanır.
- Sim, as nossas culturas ganhariam.
Aydınlıktan karanlığa taşındıklarında, özgürlüğün yerini mekanistik bir kültür aldı.
Quando passaram da luz para a escuridão, substituíram a liberdade por uma cultura mecanicista.
Korby, bu kültürün elementlerinin sırrını çözdü. Dışarı açıldığı anda evrende devrim yaratacak bir kültür bu.
O Dr. Korby descobriu elementos desta cultura que revolucionarão o universo, quando livres deste ambiente.
Bunlar büyük kültür devriminin kudretli ordusu haline geldi.
Elas tornaram-se a potência armada da grande revolução cultural.
- Kültür devrimi hakkındaki toplantıda.
Na reunião sobre a revolução cultural.
" Benimsediği konum ne olursa olsun bir komünistin Çin kültür devrimini hiç düşünmeden, evirip çevirip incelemeden sıradan bir olgu, sıradan bir sav olarak değerlendirmesi doğru değildir.
"Seja qual for o partido que tenha escolhido, " não é admissível que um comunista trate automaticamente, " sem outra forma de processo,
" Kültür devrimini ihraç etmek söz konusu olamaz çünkü o Çin devriminin bir parçasıdır.
E ainda há mais. " Não se trata de exportar a revolução cultural,'porque ela pertence a revolução chinesa.
Bunları komünistler kültür devriminden ödünç alıp kendilerine mal etmelidir. "
" Os comunistas devem aplicar as suas lições à revolução cultural,
Herkes Kızıl Muhafızların kültür devrimi sırasında işlediği abartılı suçlardan söz ediyor.
Todos falam dos crimes e dos excessos dos Guardas Vermelhos durante a revolução cultural.
- Kültür eylemi yapmak istiyorum.
Quero fazer acção cultural.
- Kültür eylemi de ne demek?
O que é acção cultural?
Evet, ama kültür ve eylem çok eski sözcükler, çok demode.
Sim, mas cultura e acção são termos antiquados.
Evet, ama şu anda kültür eylemden tamamen kopuk.
Sim, mas a cultura está completamente separada da acção.
Benim asıl midemi bulandıran şey eğitimin ta kendisi. Bu her zaman bir sınıf sorunu olarak kalmaya mahkum. Kültür, sınıf kültürüdür.
Aquilo que me irrita mais é que o ensino é sempre um problema de classes, a cultura é uma cultura de classes.
" Ben, Serge Dimitri Kirilov Paris'e Fransız hükümetinin davetlisi olarak gelen Sovyet Kültür Bakanı Mihail Şolohov'un cinayetini üstleniyorum.
"Eu, Serge Dimitri Kirilov, " reivindico o assassínio de Michael Cholokhov, " o actual Ministro da Cultura soviético
Kültür ve felsefemizin birçoğu bu şeylere tapınmaktan kaynaklanıyor.
Muito da nossa cultura e filosofia veio da veneração destes seres.
... halka acıklanmasının müthis bir kültür sokuna ve...
... do choque cultural e da desorientação social...
YUVARLAK MASA : EDEBİYAT VE AZGELİŞMİŞLİK Az gelişmiş bir ülkede kültür, bazen insanların sosyal yaşamlarını değiştirebilme ve kendi tarihlerini yazabilme imkânına erişebilecekleri son derece meşakkatli bir süreç olabilir.
A cultura num país subdesenvolvido nâo pode ser outra coisa senão a operaçâo às vezes custosa, dolorosa, mediante a qual o povo toma consciência da sua capacidade de transformar a sua vida social, de escrever a sua própria história
Daha eski olan kültür daha gelişmiş.
Porque a cultura mais antiga é a mais avançada.
Bir kültür buna dayanıyor.
Uma cultura inteira baseada nisto.
"Rahat bırakıldıklarında, gelişmiş ve barışçıl bir kültür geliştirecekler."
"Sozinhos, desenvolverão uma cultura extremamente avançada e pacífica."
John Gill buraya Federasyon tarafından kültür gözlemcisi olarak gönderildi.
O John Gill foi enviado para cá pela Federação, como observador cultural.
Bedenini Kültür Müzesi için saklayın.
Guardem o corpo para o Museu Cultural.
Enterprise'ı o kadar uzun bir mesafe fırlatma gücüyle birleşince, çok yüksek bir kültür ve büyük bir tehlikeyi gösteriyor.
Invejo o seu sentido de lealdade. Quero aliviar a sua sensação de pavor, a sua sensação de que a sua tripulação já não existe.
Seni Venedik'te, kültür yarışmasında gördüm.
Eu vi-te na Manifestação Cultural de Veneza.
Bu nesil ve kültür, eski kafalı nesillerden uzak kalmış durumda.
Esta cultura e geração, está longe da velha cultura e geração.
Laboratuar, biyolojik kültür yetiştirme.
O laboratório... e o equipamento para culturas.
Kültür ve zarafet Amerika'nın doğusuna ulaşmıştı.
A cultura e o requinte chegaram ao Leste dos EUA.
Kültür için.
Por causa da cultura.
İşte benim kültür kaynaklarım.
Aqui são as minhas fontes culturais.
Ama böyle değil. Kültür denen şeyle değil.
Mas não o que você chamaria de "cultura".
Aslında kültür, herşey unutulduktan sonra sizde kalan şeydir.
Cultura é o que sobra quando todo o resto é esquecido.
Sizin tanımınızla kültür eğitimli insanlarla tanışmayı getiriyor.
A cultura é interessante porque... você tende a conhecer pessoas educadas.
Ama doğru anlıyorsam eğer kültür de bir kadını mutlu etmeye yetmiyor.
Mas, se entendi corretamente... mesmo a cultura não faz uma mulher feliz.
Biliyorsunuz kültür bugün....... sokaklarda kendini gösteren farklı yaşamlar...
A cultura hoje... está nas ruas, em manifestações, em manchetes.
Samuel Witowski, "Kültür ve Devrim" kitabının yazarı.
Samuel Witowski, o autor de "Cultura e Revolução".
Yaptığı elbette, yerel şartlara uygun, dayanıklı tohumlardan... yeni kültür bitkileri geliştirmekti.
O que fez, naturalmente, foi desenvolver novos cultivos de frutos resistentes adequados às condições locais.
Himmler'in, SS için tasavvur ettiği şeyler kökünü efsanevi geçmişinden alıyordu. Eski bir kültür olan Aryan Almanyası'ndan.
A guarda de elite sonhada por Himmler fundava-se num passado lendário, na cultura de uma Alemanha Ariana, mais antiga.
Sanatçılar, yazarlar ve ressamlar Nazi kontrolü altındaki kültür cemiyetlerine katılmak zorundaydı.
Todos os artistas, escritores e pintores tinham de se juntar a associações culturais controladas por nazis.
Her toplumda erotik uyarıya adanmış ayrıntılı bir alt kültür vardı.
Todas as sociedades tinham uma elaborada subcultura devotada à estimulaçäo erótica.
Kennedy ( Kültür ) Merkezi'nde oyun izledik.
Vimos uma peça no Kennedy Center.
Sadece yoldan çıkmış bir kültür, böyle bir soykırımı yapabilir.
Só uma cultura degradada poderia cometer tal genocídio.
Zıt bir kültür istiyorum.
Quero algo contra a ordem estabelecida.
Columbia'da "TV, Medya ve Kültür" dersleri veriyorum.
Por acaso até dou uma cadeira em Columbia sobre "TV, Media e Cultura".
Babası kültür işleriyle uğraşan biri bu kadar.
É isto. Adido cultural. É isso.
Uzaydan aniden ortaya çıkan akrabaları kardeş dünyamızda asla düzelmeyecek bir kültür şokuna sebep olabilir.
Uma aparição muito súbita dos seus irmãos e irmãs do espaço pode enviar o nosso mundo irmão para uma onda de choque cultural, da qual pode nunca vir a recuperar.
Canterbury'li Gervase günümüzde, güvenilir bir politika ve kültür tarihçisi olarak kabul edilir.
Gervásio de Cantuária era um historiador, considerado hoje como um cronista de confiança, dos acontecimentos políticos e culturais daquela altura.
Bir kere Çin kültür devrimi bir sav değildir.
"Como um facto entre outros, como um argumento entre outros. " A revolução cultural não é um argumento.
Belli siyasetler izleyen bir sınıfın ürünü olan bir kültüre aitler. Belli bir sınıfa ait bir kültür.
do que o Roger Planchon ou o Antoine Bourseiller, essas reformas serão inúteis, porque pertencem a uma língua morta, a uma cultura que é uma cultura de classes, que é um ensino de classes, uma cultura que pertence a uma dada classe e segue uma dada política.