Kılıcım tradutor Português
3,373 parallel translation
Kendi kılıcımız olursa toplayabiliriz.
Poderíamos, se tivéssemos a nossa própria espada.
Kılıcımın tadına bakacaklar.
Vou fazê-los provar a minha espada.
Sancho, kılıcım, kalkanım! "
Sancho, a minha armadura! A minha espada!
Sana kılıcımı saplarsam, acısını hissedersin.
Quando te espetar a minha espada, vais senti-la.
O zaman kılıcımı zafer ve onur için kuşanıyorum.
Então irei empunhá-la na vitória e com honra.
Sonrasında, sen esirleri serbest bırakırken, ben de kılıcı koruyacağım.
Então enquanto vocês libertam os escravos, eu trato da espada.
Bakalım ukalalığınız sizi kılıcın lanetinden kurtarabilecek mi?
Vejamos se a vossa audácia vos salva da maldição da espada.
Plun-Darr'ın kılıcının bize geçmesiyle, Sonunda hakkımız olanı alabilecektik.
Com a espada de Plun-Darr na nossa posse fomos finalmente capazes de obter o que era nosso por direito.
Halkımızın ellerinden kılıcı uzak tutmak için, Jaga onu lanetledi...
Para manter a espada longe das mãos do nosso povo, o Jaga lançou-lhe uma maldição.
Sanırım artık bir aşama kaydetmemiz gerekiyordu. Diane öleli bir kaç yıl olmuştu ve ailece yenilen akşam yemeklerinde yapılan şakalar eğlenceli olmaktan çıkmıştı.
Devíamos avançar para os anos após a morte da Diane, quando as piadas acerca da família já não tinham tanta graça.
- Çocuklara bakıcılık mı yapacaksın?
- Tomas conta dos rapazes?
Hesap yaptım. İki yıl çıktık.
Fiz as contas.
Kanım kılıcına bulaştı!
O meu sangue está na lâmina!
Önceden hiç düello yapmadın mı? Alsana kılıcı.
Nunca esteve num duelo antes, presumo.
Yok ben bakıcılık yapacağım dersen hemen gidebilirsin.
Mas se estiver aqui para tomar conta de mim, pode sair neste momento.
15 yıl sonra çıkıyor ve aynı binayı mı yakıyor?
Ele é solto 15 anos depois e incendeia o mesmo prédio?
Geri dönüp ömrümün geri kalanında haftada bir gün bebek bakıcılığı yapacağım konusun da anlaştık. Aman boş versene, Chestnut evde.
Concordei voltar e cuidar dos bebés um dia por semana até ao fim da vida mas que diabo, o Chestnut voltou para casa!
Eton Koleji'nde biri beni her öpmeye çalıştığında çığlık atsaydım,... bir ayda sesim kısılırdı.
Se eu tivesse gritado sempre que alguém me tentou beijar em Eton, teria ficado rouco.
İdrar çıkışı nasıl? Az mı?
- Como está a diurese?
Hatayla kıçım çarpar ve musluk açılır.
Eu abro a torneira por acaso com o rabo.
Genç kızlar cıvıl cıvıllar ama bizim otoriteye, tecrübeye, olgunluğa ihtiyacımız var.
Então, decidi fechar o departamento até que se recupere.
Eğer katılım fazla olmazsa can sıkıcı bir durum olabilir.
Seria um bocado embaraçoso se não fosse muito concorrido.
Artık bakıcılık yapmayacağım.
Eu não vou trabalhar como ama.
Sen de çift ağızlı ışın kılıcı mı var?
- Tem um sabre de luz duplo?
Sonra, sakinleştik. Okuduğumuz ebeveyn kitaplarından, bununla nasıl başa çıkacağımızı öğrendiğimizi anımsadık.
Finalmente, quando nos acalmámos, demos conta que tínhamos aprendido a lidar com isto em todos os livros sobre paternidade que lemos.
O benim varlığım çift taraflı kılıcı gibi.
Ela é a espada de dois gumes da minha existência!
Kılıcı alacağım.
Vou buscar a espada.
Ardından genç gladyatörün titreyen elini tuttu ve kılıcı boğazına saplamasına yardım etti.
"Então ela pegou a mão trêmula do jovem gladiador " e a guiou até sua garganta. "
Bir kişiye dahi söylesen avcının kılıcını Akdeniz'e fırlatırım ve bu maceramızı hemen şimdi sonlandırabiliriz.
Contas a alguém e eu atiro a espada do caçador para o Mediterrâneo e acabamos já esta aventura.
Tek katılım GameyGamer75 tarafından oldu ve o fotoğrafın kıç olduğunu da anlayabiliyorum.
A única entrada foi do GameyGamer75, e eu sei que era uma imagem das tuas nádegas.
Bak Sheldon, bu işi senin için seve seve yaparım ama bu kız sürekli çıkıntılık yapacaksa olmaz yani.
Ouve, Sheldon, estou muito feliz por fazer isto por ti, mas não se ela for uma grande chata do caraças este tempo todo.
Seni, içine bağımlılık yapıcı madde koyup sattığımız için hile yapmış olduğumuz çikolatalardan kazandığımız parayı sayarken rahatsız ettiğim için kusura bakma.
Lamento interromper a tua contagem do dinheiro das vendas de doces, que obtemos a fazer batota, quando adicionámos um ingrediente secreto e viciante às barras de chocolate.
Bu işin nasıl olduğunu biliyorsun. Gıkını çıkarırsan suratına bir tane çakarım.
Já sabes como é, fazes barulho e dou cabo de ti.
Sizi, mimar ve ışın kılıcı tasarımcısı Huyang ile tanıştırayım.
Apresento-Ihes o arquitecto e designer de sabres de luz... Huyang.
Parliock Ateşkes'i ile son bulan Rashfond Savaşlarından kendi Klon Savaşlarımıza kadar ışın kılıcı bir Jedi'yın tek, gerçek dostu olmuştur.
Das Batalhas de Rashfond, a Pacificação de Parliock, até hoje as Guerras Clônicas... o sabre de luz é o único e verdadeiro aliado do Jedi.
Kiber kristalleri, lazer kılıcı yapımında kullanılır.
Cristais Kaiburr. Que são usados para fazer sabres de luz.
Sanırım ışın kılıcını bitirdin.
Acho que terminaste o teu sabre de luz.
Avcının kılıcını İtalya'dan geri aldım ki onu kullanarak avcının dövmesinde gizli olan haritayı deşifre edeceğiz.
Recuperei a espada do caçador em Itália, que usaremos para decifrar o mapa escondido na marca de caçador.
Dinle, Klaus'un avcı kılıcıyla ilgili bana biraz daha bir şeyler anlatmasını sağladım.
Ouve, pus o Klaus a contar-me mais um bocadinho sobre a espada do caçador.
Klaus'un kılıcı nerede bulacağımızı söyleyecek.
A espada do Klaus dir-nos-á onde encontrá-la.
Göreve çıkmak için kısa çöpü nasıl çektiğimi tekrardan hatırlat bakayım.
Relembra-me como é que acabei com a obrigação de ir buscá-las.
Kıymığın nasıl çıkarılacağını bilen var mı?
Sabem como tirar uma farpa?
Dolandırıcılık masasına da sorabilir misin? Suncove hakkında bir bilgileri var mı?
Podes falar com a Divisão de Fraudes, ver o que sabem?
Adamın daha önceden tanıştığım herkesten daha iyi kılıç sallıyor.
O vosso homem empunha a espada melhor do que muitos que conheci.
Sadece şunu bilmek istiyorum ben ne söylersen söyle iyiyim sadece bir yılım kaldığını söylersen, sorun değil ya da "80 yaşına kadar çocuk sahibi olabilirsin" dersen bu da olur, ya da "kısırsın" da diyebilirsin bununla da başa çıkarım sadece niye sadece ben konuşuyorum?
Só quero que saibas que fico bem com o que quer que me digas. Se me disseres que tenho um ano, não faz mal. Se me disseres que posso ter filhos até aos 80 anos, não faz mal.
Watson, şimdiye kadar anlamış olmalısın sıkıcılık sağlığım için yüksek ateşten daha zararlı.
Watson, já deve saber, o aborrecimento é muito mais perigo ao meu coração do que qualquer febre.
Her neyse, iyi tarafı onun gibi insanlarla nasıl başa çıkacağımı öğrendim. Haliyle doktorluğu bırakınca bağımlılık rehberliği çok uygun bir fikirdi.
Pelo lado positivo, aprendi muito a como lidar com pessoas como ele, portanto, quando abandonei a medicina, o acompanhamento pareceu-me o mais natural.
Önceki gün açıkladığım gibi sağlığım için, sıkıcılıktan daha tehlikeli bir şey yok.
Como lhe expliquei no outro dia, não há nada mais prejudicial à minha saúde que a monotonia.
O kadar sıkılırdım ki, vajina kayganlaştırıcısını ayakkabımın altına sürüp, buz patenindeymişim gibi yapardım.
Ficava tão aborrecido que punha lubrificante vaginal na sola dos meus sapatos e fazia de conta que esquiava no gelo.
Kıçını kurtardığım için bir teşekkür etsen nasıl olur?
Que tal "obrigado por salvares a minha pele"?
Ölmesini isteseydim, boğazına kılıç saplardım.
Se o quisesse morto, espetava-lhe uma espada.