English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Português / [ K ] / Kırbaç

Kırbaç tradutor Português

494 parallel translation
Sonra bir kırbaç yap ve kendini kırbaçla.
Faz isso e prende-o à tua coluna.
Biz dahil donanma boyu kırbaç.
Chicotadas na frota. Incluíram-nos.
Kırbaç kullanmak da bilimdir.
O azorrague requer ciência.
"Donanma boyu kırbaç" ne demek?
O que significa "chicotadas na frota"?
Her gemide 2 düzine kırbaç.
Duas dúzias de chicotadas em cada navio.
Ama bu 300 kırbaç eder.
Säo mais de 300 chicotadas.
Sonuncuya on iki kırbaç!
Uma dúzia Ç no último a chegar!
Bu adama iki düzine kırbaç.
Duas dúzias de chicotadas para este homem.
Topa bağlayıp 24 kırbaç vurun.
Amarre-o a um canhäo e dê-lhe duas dúzias de chicotadas.
Bay Bligh, Portsmouth'da kırbaç altında ölen denizciyi unutmadım.
Mr. Bligh, ainda me lembro do marujo morto que chicoteou em Portsmouth.
400 kırbaç yiyeceksin.
As minhas quatro dúzias. Eu dou-te 400.
Artık gemide kırbaç yok.
Chega de chicotadas.
"... 50 kırbaç cezasıyla cezalandırıldığını bildiriyoruz... "... bir kadına saldırdığı için. "Ondan sonra, 1 saat boyunca halkın önünde rezil edilecek"
Quasimodo o tocador de sinos de Notre-Dame receberá cinquenta chicotadas com a vara canónica pelo seu ataque a uma mulher após o que será exposto durante uma hora ao escárnio público.
Kırbaç kullanmalarına izin vermemiz büyük bir hataydı.
Cometemos um erro ao deixá-los usar os chicotes.
Bir gün öğreneceksiniz yüce kralım... insanların saygı duyduğu üç şey vardır : Can yakan bir kırbaç, durduran bir boyunduruk ve öldüren bir kılıç.
Vai aprender um dia, grande rei, que só existem 3 coisas que os homens respeitam, o chicote, a autoridade, e a espada.
Kırbaç ve işkence, belki cendereye de sokulur. - Cemil!
Talvez ferrolhos, tortura, ou destroçá-lo com poltros e rodas.
Ne yaptım ki böyle konuşuyorsun benimle, kırbaç şaklatır gibi yüzüme?
Que fiz eu para que te atrevas a insultar-me?
Kırbaç gibi.
Como um chicote.
Bay Christian, Kuzeylilere 10 kırbaç!
Sr. Christian, 1O chibatadas nesses ianques!
Eve gidin ve kendinizi kırbaç ya da zindandan kurtulduğunuz için şanslı addedin.
Vão para casa e se considerem sortudos, por haverem escapado do chicote ou do calabouço.
Kırbaç yemekten daha iyidir.
É melhor que esse látego.
Kırbaç izi.
Chicoteado!
Rhakim'in kırbaçını hiç gördü mü o sert boyunlu kafir?
Já alguma vez viu o Rakim castigar um infiel com o chicote?
Sana bir kırbaç, bir top ve bir çanta dolusu altın yolluyorum.
Envio-lhe um chicote, uma bola e um saco de ouro.
Kırbaç, seni eğitmek için.
O chicote para treiná-lo.
Ama bir kırbaç bile vurmadan adam yoluna devam etti.
E ele entregou-as sem hesitar um momento que fosse.
Hizaya girmeyen mahkumlar için kullandığımız bir şey daha var. Kırbaç.
E outra coisa que usamos com os que se comportam mal é o chicote.
Orada, kırbaç darbeleri ve prangalarla, güneşin altında... ilk gençlik ve delikanlılık günlerini... köleciliğin yok oluşunu düşleyerek yaşadı. Ama bunun nihayet gerçekleşmesi için 2000 yıl daha geçmesi gerekecekti.
Aí, sob o chicote, as algemas e o sol escaldante... passou a sua adolescência e juventude... sonhando com o fim da escravidão... 2000 anos antes da sua abolição.
Kırbaç darbelerine şikâyet etmeden dayandım.
Suportei o chicote sem uma queixa.
Hareketleri, konuşmaları kırbaç gibi iniyor herşeyin üzerine. Hep bunu düşünmüşümdür.
Muda de cara e bate em tudo em gestos e palavras.
Bu küstahlığından ötürü at kırbacıyla cezalandırılması tehdidini yapan bayana, Lynch'in yanıtı.
A réplica de Lynch a sua ameaça de lhe dar com o látego por sua insolência.
Kırbacın var.
Tens o chicote.
- Hay allah, kırbacını getirmemişsin.
- Foi pena não ter trazido o seu chicote.
Onlara kırbacı öğreteceğim.
Eu dou-lhes as chicotadas.
- Bay Byam, kırbacını kullan!
- Mr. Byam, use a corda!
Daha önce kırbaç yeseydin dayanırdın.
E a ti?
Galiba kırbacın var.
Vejo que levas um chicote.
Yoksa kim katlanabilir zamanın kırbacına? Kanunların yavaşlığına, zorbanın kahrına, ve iyi insanların kötülere kul olmasına ; bir bıçak saplayıp göğsüne, kurtulmak varken?
Pois, quem suportaria as agonias e injurias deste mundo... a demora da justiça, a arrogância do poder... os insultos que sofre a paciência... podendo ajustar contas nós mesmos... com um simples punhal?
Kim dayanabilir zamanın kırbacına?
Pois quem suportaria o flagelo dos tempos, a injustiça do opressor, as afrontas do orgulhoso,
Vurduğumda kırbacı yakala.
Quando eu o golpear, agarre o chicote.
Kırbacının izi çıksın!
Deixa-o vestir a marca do teu chicote.
Yüzbaşı, kırbacınla güçlü bir savaşçı olmuşsun.
Você é corajoso com isso!
Elinde çember tutan koca şapkalı bir adam olur. Kırbacını vurunca hayvanlar çemberden geçer.
Tem um homem de cartola que chicoteia os animais...
Günün birinde Altı Kırbacı taşıyan gelecek, ve savaşa yol açacak.
Pois chegará o dia em que terei o chicote dourado, e conduzir-vos-ei a todos para a guerra.
Kırbacımı bana ver. Saçma!
30 dl de natas, é tanta gente.
Zamanın kırbacına, zorbanın kahrına kim katlanabilir?
Pois quem pode suportar do tempo azorrague e chufas
Hala suratında kırbacımın izini taşıyor.
Ele ainda tem a marca do meu chicote no rosto.
Kırbacını kullan!
Use a chibata!
Kırbacın onların ellerinde olduğunu hiç unutmayın.
E nunca se esqueçam, são eles que têm o chicote. Sabes o que eu faria se tivesse o chicote?
Kırbacın onların ellerinde olduğunu hiç unutma.
E nunca se esqueçam, são eles que têm o chicote.
Kırbacımı ver.
Dá-me o meu chicote.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]