Lawford tradutor Português
74 parallel translation
Terfi hak eden subaylarım var, özellikle William Lawford.
Tenho oficiais a merecerem comissões, notavelmente William Lawford,
- Albay Lawford.
- Coronel Lawford.
Yüzbaşı Sharpe'ın çıkmasına eşlik edebilirsiniz Albay Lawford.
Pode acompanhar o Capitão Sharpe até à porta, Coronel Lawford.
I give you Colonel William Lawford, one ofthe future leaders of our great regiment.
Brinde ao Coronel William Lawford, um dos futuros líderes do nosso grande regimento.
Lawford!
Lawford!
Do you know, Uncle, I don't think Lawford is Irish.
Sabe tio, não acho que o Lawford seja irlandês.
My orders are perfectly clear, Lawford.
As minhas ordens são perfeitamente claras, Lawford.
He knows three things, Lawford.
Ele sabe três coisas, Lawford.
Means nothing to me, either, Lawford.
Também não significa nada para mim, Lawford.
As from noon today, Colonel Lawford will be the beneficiary of Simmerson's folly.
A partir de hoje, o Coronel Lawford será o beneficiário da loucura do Simmerson.
Demek istediğin, Peter Lawford Kennedy'yi uyardı ve askeri-sanayii sitesiyle uğraşmamasını söyledi.
Quer dizer que o Peter Lawford avisou o Kennedy para não se meter com o complexo industrial militar.
Lawford, Marilyn için endişelenmekle birlikte, onun yanına koşmadı.
Claro que ela devia tomar alguns todas as noites.
Marilyn, Peter Lawford'u aramış.
Mesmo que tomasse todos duma vez, era improvável que lhe fosse fatal.
Galiba manik bir evredeydi, bir şey onu bunalıma itti ve hemen oradaki haplara sarıldı.
Apesar de se preocupar com Marilyn, Lawford não foi logo ter com ela. Peter Lawford recebeu um telefonema de Marilyn.
Sonra ilaçların etkisini hissetmeye başlayınca bence tekrar düşündü çünkü Peter Lawford'u aradı.
Ele não foi logo lá. Foi ele que depois telefonou a Mickey Rudin... dizendo que Marilyn parecia estranha e pedindo se poderia ir vê-la.
Fark ettim ki Marilyn sadece erkeklere hitap etmiyordu.
Depois, penso que reconsiderou, quando se sentiu afundar... tanto que telefonou a Peter Lawford.
- Afedersin ama herkes...
Pat Lawford... Toda a gente.
Peter Lawford, Sinatra.
O Peter Lawford, o Sinatra.
Sands'de Peter Lawford Frank'i sarhoş ettiğinde Frank orada tam bir aptala dönüşmüştü, yine.
O Frank no Sands quando o Peter Lawford estava tocado e fez figura de parvo, outra vez.
Bütün gece Peter Lawford'la zar atıp, bir sürü para kazandım.
Joguei dados a noite toda com o Peter Lawford e fiquei-lhe com tudo.
Michelle Lawford, Jennifer Hillbridge ve Darcy Cranwell.
Michelle Lawford, Jennifer Hillbridge e Darcy Cranwell.
- Millicent Lawford.
- A Millicent Lawford.
Peter Lawford'un içtiği tek içki.
Simplesmente a bebida do Sr. Peter Lawford.
Peter Lawford da kim?
Quem é o Peter Lawford?
Mr. Dornan ve Kurt Lawford'un evinde
Kurt Lawford, dividiam um apartamento.
Profesör Lawford, Bu sabahki toplantımıza gelemediğim için çok üzgünüm.
Professor Lawford, lamento não ter chegado a horas da nossa reunião.
Evet, Profesör Lawford'a gönderdiğin e - mail zaten bunu açıkça ortaya koyuyor.
O e-mail que enviou ao Professor Lawford deixou isso bem claro.
- Peter Lawford rolünü oynuyor kendisi.
Ele só está a representar o papel de Peter Lawford.
Steven Lawford, 46 yaşında Hope Memorial Hastanesi'nde ameliyat sonrası komplikasyonlar sonucu ölmüş.
Steven Lawford, 46, morreu de complicações após uma cirurgia no Hospital Hope Memorial.
Bugünün Tucson gazetesinde bir ölüm ilanı var.
O Today's Tucson Outlook tem um obituário de um homem chamado Steven Lawford.
Steven Lawford adında bir adam Hope Memorial Hastanesinde bir ameliyattan sonra ölmüş.
Morreu no Hope Memorial após uma cirurgia.
- İkiniz adli tabibin ofisine gidip Lawford'un otopsisinde fetanile rastlanıp ratlanmadığına bakın.
Vão ao gabinete dele, e vejam se a autopsia do Sr. Lawford mostra sinais de fentanil.
Bay Lawford'un otopsi raporunu üç hafta önce hazırladım.
Fiz a autópsia há três semanas.
Ne yazık ki, Bay Lawford antibiyotiklere yanıt vermemiş.
Infelizmente, o Sr. Lawford não reagiu aos antibióticos.
Suçlu kurbanımızın gözlerini, Bay Lowford'un ölüm ilanıyla birlikte, bir gazete kutusuna bıraktı.
O suspeito deixou os olhos da vítima num jornal com o obituário do Sr. Lawford.
Kocasının ölümünün anlamsız olduğuna inanan yalnızca Bayan Lawford değilmiş... O durumda her yürekli Amerikalının yapacağını yapmış ve gidip bir avukat tutmuş.
Não só a Sr.ª Lawford achou que a morte do marido não fazia sentido, como fez o que qualquer Americano faria na sua situação...
Sen ve Mick, Lawford'un iş yerine gidin.
Quero que tu e o Mick vão ao trabalho da Sr.ª Lawford.
Personele Lawford'un fotoğrafını gösterdim.
Mostrei a foto da Lawford ao resto dos empregados...
Genel izlenim bu yönde.
Parece a Lawford.
Ayrıca Lawford'un evinin çevresine gizli ekipler yerleştirilmesini istedim. Tamam.
Também lhes vou dizer para deixarem os carros à paisana na casa da Lawford.
Bilgilerimize göre Steven Lawford ve Kenneth Richards sizin hastalarınızdı.
O Steven Lawford e o Kenneth Richards eram seus pacientes. Que têm eles a ver com isto?
Katil, onun gözlerini, bizi Steven Lawford'a yönlendirmek için kullandı.
O assassino usou os olhos dele para nos guiar ao Steven Lawford.
- Steven Lawford'un eşi.
- A mulher do Steven Lawford.
Bay Lawford enfeksiyondan öldü.
O Sr. Lawford morreu de uma infecção.
Lawford'un evine dönelim.
Vamos a casa da Lawford.
Tamam, bu Lawford.
É a Lawford.
Florio'nun ofisindeki hastalardan hiçbiri Bayan Lawford'u teşhis edemedi. Onun da sağlam bir mazereti var gibi görünüyor.
Nenhum dos pacientes do consultório do Dr. Florio identificou a Sr.ª Lawford, e parece que ela tem um álibi sólido.
Steven Lawford da üç hafta önce Hope Memorial'da enfeksiyondan ölmüştü.
O Steven Lawford morreu de uma infecção há três semanas, no hospital.
Ama 4 Ağustosta Lawford'ların yemek davetini reddetti ve evde kalmayı tercih etti.
Respondi : "Claro. Seria um prazer."
O gece, Marilyn Peter Lawford'u aradı.
Contudo, devido à pressão das negociações... tinha mais insônias que nunca. Nessa altura consultava ambos os médicos todos os dias.
Marilyn'in ölümüne yol açan olaylara dair birçok teori ortaya atıldı.
E fechou a porta. Mais tarde, Marilyn telefonou a Peter Lawford.