Lisedeyken tradutor Português
833 parallel translation
Sana bir hikaye anlatayım. Lisedeyken bir erkek arkadaşım vardı. Birbirimizi deli gibi seviyorduk.
Então deixa-me contar uma história Quando eu andava no liceu, tinha um namorado, e estávamos muito apaixonados.
Ben lisedeyken Syracuse'da bir oyun oynarken, o da izleyiciler arasindaydi.
Eu era miúdo, na secundária, estava a fazer uma peça em Syracuse e ele estava no público.
Seni lisedeyken tanımış olmayı çok isterdim.
Quem me dera ter-te conhecido quando andava no liceu.
Bir keresinde ben lisedeyken bir gece çok sarhoş oldum ve...
Uma vez... quando andava no liceu... embebedei-me uma noite e...
Bu komik değil. Onunla sen lisedeyken dosttuk!
Ouve, puto, eu e ela conhecemo-nos, andavas tu no liceu.
Lisedeyken tanışmışlar ve bu çok manidar.
Eles conheceram-se no liceu e foi algo natural.
Hayır. Sanırım o söylediğini lisedeyken 56 model bir Chevy'ye karşı hissediyordum.
Não, acho que isso foi com aquele Chevy de 56, quando andava no liceu.
Biliyor musun, lisedeyken öğrenci konseyinin başkanlığına aday olmuştum.
Sabes, quando estava no liceu, concorri á presidência da Associação de Estudantes.
Hatırlıyorum da lisedeyken bana şöyle demişti :...
Eu lembro-me... na escola secundária ela disse-me...
Lisedeyken bile.
Até no liceu.
Lisedeyken yazıyordum. Daha kaybetmiş değilim.
Escrevia umas coisas no liceu.
Herif lisedeyken geleceğin Robert Vesco'su seçilmiştir herhalde. Daha fazlası da var.
Foi votado o tipo com mais probabilidades de se tornar um Robert Vesco, quando andava no liceu.
Lisedeyken.
Na Faculdade.
Evet, ben lisedeyken, uzay alanını düşünüyordum.
Sim, quando eu andava no liceu, dedicava-me à área aeroespacial.
Biliyor musun, lisedeyken bir piyano öğretmenimiz vardı. Ve albümlerini dinletmek için bizleri evine götürürdü.
Quando andava no liceu, havia uma professora de piano, a Sra. Lehmann, que costumava convidar-nos a ir a casa dela ouvir discos.
Lisedeyken, New York'ta sahte BM elçiliği yaptım. İki kez.
No liceu, fui delegada da ONU em Nova lorque, duas vezes.
Lisedeyken grubumuz vardı. Howard ve Gelişine Çakanlar.
Eu tinha uma banda na escola, Howard e os Quebra-Corações.
Benimde lisedeyken sevgilim vardı.
Eu tive uma namorada no segundo ano. - E então?
Bu elbiseyi lisedeyken giyerdim.
Eu usava este vestido no liceu.
Ve ona Sürtük Edie'ninkiyle değiştirmesini söyleyeceğim biliyorsun lisedeyken seni reddetmişti.
Digo-lhe para trocar com a minha amiga Easy Edie, sabes, aquela que te rejeitou no liceu?
Valens daha lisedeyken... Del-Fi Plakla kontrat yapmıştı. Ve sekiz ay gibi kısa bir süre sonra...
Valens ainda andava a estudar na escola secundária... quando assinou um contrato com as Gravações Del-Fi... e oito meses depois...
Dediniz ki, Claudia lisedeyken...
Testemunhou que, quando a Claudia andava no liceu...
Evet. Lisedeyken... sürekli böyle şeyler yapardık.
Sabes, na escola... costumávamos fazer estas cenas.
Ben lisedeyken, yalnızca bir kez A alabildim.
Quando estava no liceu só tirava "A".
Lisedeyken hep senin programını dinlerdim.
Ouvia o programa quando estava no colégio.
Lisedeyken dans etmeyi bilmiyordum.
- Baile dos Finalistas. Eu não sabia dançar.
1934'te lisedeyken.
No liceu, 1934.
Lisedeyken, bir sürü arkadaşımla beraber rahibe kılığı na girip, bar bar gezerdik.
Quando estudava, as minhas amigas e eu vestiamo-nos de freiras e corríamos os bares.
- Lisedeyken birbirimize aşık olduk.
- Nós apaixonamo-nos na secundária.
Lisedeyken münazara takımıyla yatmıştım.
Deitei-me com muita malta na escola.
Ne komik. Lisedeyken bir çeyrek kapalı tutmanı sağlardı.
Tem graça, 25 cêntimos mantinham-tos fechados, no liceu.
Baba, lisedeyken sana bütün hayatını karartacak kadar adice bir şey yapan bir kız oldu mu hiç?
Pai, quando andavas na escola, alguma vez uma rapariga te fez algo tão mau, que arruinou a tua vida inteira?
Lisedeyken ben de senin gibi "The Scarlet Letter" okurdum.
Também li "A Letra Escarlate" no liceu.
Ona lisedeyken vermiştim.
Ofereci-lho quando andávamos no liceu.
Lisedeyken, Tokyo'da yaşamayı çok istiyordum.
Quando estava no secundário, eu só queria viver em Tóquio.
Ben lisedeyken, sınıfımın yarısı yaptırmıştı.
No meu liceu, metade da minha turma tinha um.
- Hayır, bu doğru. Lisedeyken başladı.
Não, é verdade.
Lisedeyken bu güzel yüzde sivilce çıktı mı, onu bilmek istiyorum.
Se essa linda cara tinha borbulhas no liceu.
Lisedeyken.
Quando andava no secundário.
Lisedeyken ineğin tekiydim.
Eu era um marrão na escola.
Lisedeyken çıktığın bir kızı mumla arıyorsun.
Continuas a zelar por uma miúda que namoraste no liceu.
Lisedeyken bir parça Fince okuduğumu bilmeniz ilginizi çekebilir.
Eu estudei um pouco de finlandês no liceu.
Patty lisedeyken her sabah sarhos oldu.
A Patty embebedava-se sempre antes de ir para o liceu.
Lisedeyken Nehir Yolu'nda bir arkadaşın TR7'siyle yarışırdık. 190'a kadar köklerdik gazı.
No liceu, acelerávamos um TR7 na River Road... a 1 90.
Muhtemelen bunu bilmiyorsun ama lisedeyken sana deliler gibi âşıktım.
Não deves saber isto, mas, quando andávamos no liceu, eu tinha um enorme fraco por ti.
Lisedeyken küpeli çocuklardı. Üniversitedeyken motosikletli, deri ceketli çocuklar.
No liceu eram tipos com brincos, na universidade foram as motos e os casacos de coiro.
Babamla evet... Ama annem ben lisedeyken öldü.
Meu pai está mas minha mãe morreu quando eu estava na escola.
Lisedeyken bir kere yatmıştık, hatırladın mı?
Dormimos juntos uma vez, lembras-te, no liceu?
Lisedeyken, hep başka bir yerde olmak isterdim.
Quando eu estava no colégio... queria estar noutro lugar.
Lisedeyken öğretmenlerinin geceleri düzüşüp düzüşmediğini merak eder miydin?
Quando estava no colégio... achavas que os teus professores transavam?
Hey, bu lisedeyken benimdi.
Ei, eu tinha isso em escolas de ensino médio.