Luke tradutor Português
7,284 parallel translation
Birbirimizi görmeye mecburuz. Şükran Günü'nde olsun Noel'de olsun Luke'un cenazesinde olsun. - İyiyim!
Somos obrigadas a ver-nos no Dia de Ação de Graças, no Natal, no funeral do Luke.
Luke'la Manny'ye sahil güvenlik eğitiminde öğrendiğim birkaç şeyi gösteriyordum.
Estava a mostrar ao Luke e ao Manny o que aprendi na Guarda Costeira.
Bilmiyorum, ama Kyle'ın yaşamamı isteyeceğini mutluluğu bulmamı isteyeceğini biliyorum ve eminim Luke da senin için aynısını isterdi.
Eu não sei, mas sei que o Kyle queria que eu vivesse. Que eu tentasse encontrar a felicidade. E tenho a certeza que o Luke queria o mesmo para ti.
Luke için.
Pelo Luke.
- Sen ve Luke çocukken hiç ayrıldınız mı?
Tu e o Luke separavam-se quando eram crianças? Não.
Luke olmadan ben kimim bilemiyorum.
Não sei quem eu sou sem o Luke.
Bunu göremiyor musun? Annem olmadan, Luke olmadan boşum ben. Ya ben?
Sem a minha mãe e o Luke, estou vazio.
Luke?
Luke?
Aman Tanrım, Luke!
Meu Deus, Luke!
Luke, güzel bir erkek ismi.
Luke é um bom nome para um rapaz.
Luke burada.
O Luke está aqui.
Irisa ile Luke'u kurtardığınızı neden söylemedin?
Porque não me disseste que foste tu e a Irisa quem salvou o Luke?
Ne yapıyorsun oğlum öyle?
Luke, o que estás a fazer aí?
Luke, al pakı!
Luke, o disco! O disco!
Pak Luke'a geldiğinde 10 saniye yazıyordu tabelada.
Faltavam 10 segundos quando o Luke recebeu o disco.
- Vay be, bastır Luke!
- Sim! Vai, Luke!
Luke Herrmann'ın yardımıyla kazandık.
Com uma assistência, cortesia do Luke Herrmann.
Luke'un ayağı buza değecek diye şampiyonluktan olacağız.
Se o Luke der um passo sobre o gelo, isso vai custar-nos o campeonato.
Luke Herrmann yedekte beklemek zorunda.
O Luke Herrmann tem que ficar no banco.
Bak, gerçekten çok seviyoruz onu ama biraz...
Temos que colocar o Luke no banco. Olha, nós adoramos o miúdo, obviamente, é só que ele...
Kupa maçı sonuçta. Luke'un yetenekleri de nasıl desem, eksik kalıyor.
É pela taça, e as habilidades do Luke são... bem, por falta de uma palavra melhor, inexistentes.
Luke, oğlum.
Ouve, Luke, amigo.
Yarım saat sonra St. Luke'ta bir toplantı var.
Luke's daqui a meia hora.
Adın Luke Harris değil mi?
Luke Harris, não é?
Ailen dün gece kaybolduğunu bildirdi Luke.
Os teus pais notificaram o teu desaparecimento, Luke.
Luke Harris.
- Luke Harris.
"Luke hem Samar'la hem de diğer Çağrı üyeleriyle iletişimdeydi."
"O Luke comunicava com o Samar e outros membros do" O Chamado "
Luke otobüsü Simek'in bombaladığını olay gerçekleştikten kısa süre sonra öğrenmiş.
O Luke soube que o Simek fez explodir o autocarro, logo depois de ter acontecido.
Daha sonra Samar, Luke'a kardeşleriyle buluşması için binaya gitmesini söylemiş.
Depois, o Samar disse para o Luke ir ao prédio para... "conhecer os seus irmãos."
Luke Samar'la nasıl iletişime geçeceğini biliyordur.
Gibbs, o Luke tem de saber como contactar o Samar.
Luke'un biyolojik ebeveynleriyle hiç tanışmadık.
Jamais encontramos os pais biológicos do Luke.
Luke ne zaman sorun yaşamaya başladı?
Quando é que o Luke começou a ter problemas?
Luke bütün bunlardan önce nasıl bir çocuktu?
Como é que o Luke era antes disso tudo?
Luke'u bize geri getirebilir misiniz?
- Vai trazê-lo para nós?
Yemeyeceksen sütü buzdolabına koy Luke.
Se não queres comer, Luke, o leite volta para a frigorífico.
- Luke Harris.
- Luke Harris.
Ben Luke'la ilgileneceğim.
Estou com o Luke.
- Luke Harris'in dosyasını okudukça ne kadar genç ve gerçek olduğunu daha iyi anlıyorum.
Estás bem? Vendo o que uma vez importou para o Luke Harris, torna-o muito real, muito jovem.
Neden Luke'un hayal kırıkları onu bu noktaya getirdi?
Porque é que as frustrações do Luke o trouxeram aqui?
Luke odasından çıkmadan önce çöp kutusuna atmış.
O Luke destruiu o quarto antes de ir.
Luke'un el yazısı.
Esta é a letra do Luke.
Luke, Samar kalmasını söylediği için binadaymış.
O Luke estava no prédio porque o Samar lhe ordenou.
Gibbs Luke'u konuşturmayı başardı mı?
- O Gibbs fez o Luke falar?
Luke binaya sözde kardeşleriyle buluşmaya gitmiş ama kimseyle görüşemeden Samar hepsini binadan çıkarmış.
- O Luke foi encontrar os seus ditos irmãos, mas Samar tirou-os de lá antes.
- Luke'a neden kalmasını söyledi?
Porque é que disse ao Luke que ficasse?
Luke'u bulduğumuz zaman bizi vurması gerekiyordu.
Quando o encontramos O Luke devia matar quem aparecesse?
- Luke Gibbs'e vermiş.
Que o Luke deu ao Gibbs.
Luke hakkında konuşuyorlar.
Devem estar a falar do Luke.
Luke'un hain olduğunu düşünüyorlar.
Acham que o Luke é um traidor.
- Sanırım bunun için Luke olmalıyım.
Acho que o Lucas devia estar aqui para isso.
Luke!
Ouve, Luke!